"Dex. Zane... O da sokulmuş. Mecbur yakmamız lazım. Bulaşıcı olabilir."
Bu arada keşiş'in adı zane. Ve önemli birisi. Keşişler zor bir sınav sonucu seciliyormuş. Hızlı koşmaları ve koşarken harita yapmaları ve en kısa zamanda da geri dönmelidirler. Tabi zane yakılırsa köy halkı büyük tehlikeye girer. Sonuç olarak onu neyin soktuğunu bilmiyoruz ama sırtından sokmuş.
Labirentten hala sesler geliyor. Ne olucak acaba?
"Dex duydun mu biri bağırıyor."dedim.
"Evet duydum. Labirentte birşeyler oluyor. Bakalım."
Bağıran johan dı. Jilian zane in yanında kalıyordu. Zaten köyde birkaç kız vardı. Yani nikolas, jilian, jonsen, candes ve midori. Midori demişken o da geldi. Bana sarıldı. Korkuyordu. İçeriden bir kişi koşarak geliyordu. Bu daha önce labirentte kalmış ve öldü zannedilen bir keşişmiş. Ayağını labirentin sıkışan duvarına kaptırıp sıkıştırmış ve diğer keşiş onu orada bırakıp gitmiş. Kendisi seke seke koşuyordu. Bağırıyordu. Ne diyordu? Anlaşılmıyor ki?
"Kapıyı kapatmaya başlayın... Kıskaçlar geliyor.... Hadi durmayın... Yetisemem zaten. Hadi..." dedi. Anlamadım ama 2 sene burada olan anlıyordu galiba kapıyı kapatın diye bağırdı bize. Herkes kapıyı kapatmak için var gücüyle cabaliyordu. Tam kapanıp adamı ezmeye yakınken onu kolundan tutup çektim. Kendisi titriyordu. Herkes ondan uzak duruyordu. Midori hemen çocuğa şu getirdi. Çocuk elindekini bana verip suyu kana kana içti. Bana verdiği şeye bakakaldım. Yapış yapış bir şeydi. Mukus tabakasıyla kaplıydı dışı ve... Ve şey gibi kokuyor... Mmmmmm. Çikolatalı süt gibi kokuyor. Tabi asla yemem böyle bir şeyi. Neyse. Çocuğa baktım. Etrafa şaşkın şaşkın bakıyordu.
"Did you know english?"dedim. Anlamadı galiba.
"Hablas espanol?(ispanyolca konuşabiliyor musun)"dedim. Cevap yok.
"Vous connaissez français?(Fransızca biliyor musun)"dedim.
"Qui, Je sais.(evet, biliyorum.)" dedi. Anladım fransızca konuşuyor. Anlaşmam zor olmayacağa benziyor. İspanyolca olsa daha iyi anlaşırdım ama. Neyse onu iyice inceledik ama sokulmamış olduğunu gördük. Sağlamdı ama zane ile beraber incelenmesi gerekiyor. Onu oraya götürürken birden durdurdum.
"Qu avez-vous trouve?(bunu nereden buldun)"dedim.
"Je trouve la griffe.(kıskaçlardan buldum.)İl ya ete ecrase dans un labyrinthe.(labirentte ezildi.) Je ne netire son cerveau.(ben de onun beynini söktüm.)Ai-je profite de notre entreprize.(işimize yarar diye yaptım.)"dedi.
"Je remercie les nombreux.(peki teşekkür ederim.)" dedim. Selam verip liderin yanına koştum. Herşeyi anlattım.
"Dex, çocuk bunları dedi. Bence de bu parça işe yarayabilir. Ama ne olabilir."dedim.
"Bilmiyorum ama çok önemli olsa gerek." dedi.
Hicbir seyin bir cevabı yok. Lanet olası şey de bir halta yaramıyor. Yeter!!!
Bu da ne? Cihazı yere attım ve birden çalışmaya başladı. Ditliyordu. Çok yavaş hemde. Birden etrafıma toplandılar. Sonra da olanı söyledim. Ve tabi ki herkes şaşırdı. Koşuculardan dena yanıma geldi.
"Bu da neydi çaylak?şimdi de eşya mı parçalıyorsun? Bir baksana kendine." dedi. Sinirlendim. Zaten sinirliydim. Bu da sebep oldu. Yumruğumu tam yüzüne geçireceğim sırada dex elimi tuttu. Elimi indirdim.
"Ben de diğer keşiş olmak istiyorum." dedim. Gece iyice hava karardı. Saat 1 olmuştur. Herkes yattı ve ben nöbetçilerden seçildim. Nöbetçiler johan, ben ve dex. Dex adımı kazımak için bana bir bıçak verdi ve isimlerle dolu duvara itti beni. Bir tarafta keşişler yazıyordu. Diğer tarafta ise normal insanlar vardı. Keşişler de adını 2 tarafa kazımış. Ben de 2 tarafa kazıdım. Sonra bıçağı geri dex e uzattım ama o silahın deri kılıfını bana verdi. Ben de belime taktım. Ve sabaha kadar bir o yana bir bu yana mekik dokudum. Ve en sonunda güneş doğmaya başladı. Herkes yavaş yavaş uyanıyordu. Midori, jilian ve johnsen yemek hazırlamaya gittiler. Birden asansör tarafından sesler gelmeye başladı. Herkes korkuyordu. Ve biz de oraya koşmaya başladık. İlk ben vardım. Yerden birşey hızla yukarı çıkıyordu.
2 dakika sonra birini yukarıya getirdi. Bu da ne? Kızın elinde aynen şunlar yazıyordu:
Bu kız son kişi. Bunlar da panzehir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seçilmiş Kişi... (Düzenleniyor)
Science FictionHava karanlıktı. Bir sürü ses ve fener ışığı vardı. Yatağımda kıpırdandığımda biri yanıma Midori'yi koydu. Tam doğrulacakken beni yatağa geri itti. Ona baktım. İnsana benzemiyordu. Bana... Bana şey dedi... "Üzgünüm, siz bizim için bir tehtitsini...