Gecikme için özür dilerim.
Gözlerim Oğuz’u ararken adımlarım yavaşlamıştı, yerinde olmadığını görünce şansıma lanet okudum. Bunu ona anlatamazsam başka kimseye anlatamazdım. Bar taburesine yerleşirken uzun süredir tuttuğumu fark etmediğim nefesimi dışarıya üfledim. Morarmış tırnaklarım ve kırmızı burnum dışarıdaki soğuk havanın eseriydi, ellerimi kazağımın içine sokup ısınmaya çalışırken tanımadığım bir barmen gülümseyerek bana yaklaştı. “Size nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordu nazikçe.
“Aslında bana Oğuz’u getirirsen çok yardımcı olursun.” Derken sıcak kazağımı burnuma bastırdım.
“Oğuz? Barmen olan Oğuz mu?” dediğinde sessizce başımı salladım. “O bugün izinli.” Dedi gülümseyip, gülümsediğinde yanağındaki gamzesi kendini belli etti, hoştu. Düşüncelerimi ondan uzaklaştırdım ve asıl konuyu aklıma getirdim. Oğuz’un izin günü olduğunu bilmiyordum, izin gününde onu rahat bırakmalıydım beklide ama bu konu acildi, benim için.
“Ona ulaşabileceğim bir numara verir misiniz?” diye sordum gözlerimi barmenin gözlerine dikip.
“Çok mu acil?” diye sordu soruma karşılık.
“Olmasaydı emin ol burada olmazdım.” Dediğimde başını sallayıp “Bekle.” Dedi ve içeriye gitti. O içerideyken telefonumun tuş kilidini açıp Oğuz’un numarasının olup olmadığını kontrol ettim ama yoktu. Barmeni beklerken bacaklarımın titremesine engel olamıyordum. Bir iki dakika sonra barmen elinde küçük bir kâğıt parçasıyla döndü. Oturduğum yerden kalktım, yerimde sendeleyince tezgâhtan destek aldım. Barmen elindeki kağıdı bana uzattığında yavaşça kağıdı elinden aldım. Yamuk sayıların üzerinde göz gezdirdikten sonra barmene teşekkür edip dışarıya çıktım. Gözlerim taksi arayışı içinde yolu gözlerken telefonumu cebimden çıkarıp numarayı tuşladım ve kulağıma götürdüm. Soğuk iyice bastırınca yerimde zıplamaya başladım. Nihayet bir taksi durduğunda hızlı adımlarla taksiye yaklaştım, bu sırada Oğuz telefonu açmıştı. “Alo Oğuz ben Ecrin nerdesin adresini söyle bir şey konuşmamız gerek.” Dediğimde aynadan bana bakan şoförle göz göze geldik.
“Bir kafedeyim…”
“Hangi kafe? Hatta dur sen şoföre söyle.” Dedim cevap vermesini beklemeden ve telefonumu şoföre uzattım. Şoför önce telefonuma daha sonra bana baktıktan sonra ağır hareketlerle telefona uzanıp kulağına götürdü. “Buyurun?” dedi kalın sesiyle adam. Adam anladığını belli eden sesler çıkarırken bakışlarımı dışarıya çevirdim fakat cam buğulanmıştı, parmağımı yavaşça cama yaklaştırıp bir gülen yüz çizdim. Eserime gülümseyerek bakarken kendimi “Ne yapıyorum ben?” diye sorarken buldum ve gülen yüzü çabucak kazağımla sildim. Bana telefonumu uzatan şoföre dönüp telefonumu elinden aldım. Yol boyunca bir şey düşünmemeye çalıştım, taksiye ücretini ödeyip arabadan indim. Kafeye girerken inşallah bir randevuyu mahvetmemişimdir diye dua ettim. Yumuşak ve sıcak tonların hâkim olduğu kafede göz gezdirip Oğuz’u aradım. Yanan şöminenin yakınındaki köşede kahvesinden yudum alıp kitabını okuyan kişinin Oğuz olup olmadığından şüphe etmiştim ama kitabından kafasını kaldırıp bana el salladığında emin oldum. Onu bu şekilde bulmayı beklemiyordum açıkçası. Bacaklarım ona doğru hareket ederken içimden bir ses “Çok geç değil, hala vazgeçebilirsin!”diyordu.
“Selam.” Dedim sandalyeyi çekip otururken.
“Selam, seni buraya getiren ne dökül bakalım.” Dedi gülümseyerek ayracını kaldığı sayfaya sokup kitabı kapatırken.
“Tabii ki bir şeyler içerim, sıcak çikolata.” Dedikten sonra birkaç saniye yüzüme baktı ardından garsonu çağırıp sıcak çikolatamı sipariş etti.
“Seni dinliyorum Ecrin.” Dedi gülümseyerek.
“Karmaşık duygular içerisindeyim, ilk defa böyle oluyor… Onu düşündüğüm zaman ağrı saplanıyor midemden göğsüme doğru, sürekli. Sürekli oluyor bu. Sabah akşam onu düşünüyorum, saçma sapan hareketler yapıyorum. Gelirken taksinin camına gülücük çizdim! Bebeklerimle oynamadığım kaldı bir! Varlığını yanımda hissetmek istiyorum ama masum yollarla, kollarıyla bedenimi sarmalasın, sıcak nefesini yüzümde hissetmek istiyorum, kokusu içime işlesin istiyorum. Sadece ben hissedeyim kokusunu, sadece benim tenime değsin teni. Sadece bana gülümsese ya, olmaz mı? Çok mu şey istiyorum?” ben cümleleri sıralarken Oğuz şaşkınlıkla bana bakıyordu. “Ne?” diyip omuz silktim.
“Aşık olmuşsun Ecrin’im sen!” dedi sesini yükseltip.
“Şişşt! Bağırma herkes duydu!” dedim kaşlarımı çatıp.
“Bunda utanılacak bir şey yok ki Ecrin aşık olmuşsun.” Dedi öncekinden daha kısık bir sesle. Yüzümü buruşturup elimi mideme götürdüm.
“Hastaneye gitmemiz lazım acilen.” Dedim sessizce.
“Ne? Neyin var?” dedi Oğuz yerinden kalkarken endişeli gözlerle bana bakıp.
“Benim bu şeyi aldırmam gerek… Aşkı.” Dediğimde gözlerini devirip yerine geri oturdu.
“Seninde âşık olduğunu gördüm ya ölsem gam yemem!”
“Bu saçma bir şey. Ben âşık olamam, olmamalıyım, kendime de Atilla’ya da bunu yapamam.” Garson elinde bir kupayla sıcak çikolatamı masaya koydu.
“Saçma olan tek şey bu düşüncelerin. Mutlu olmayı hak ediyorsun, buna ihtiyacın var. Görünüşe göre Atilla’nın da sana ihtiyacı var.” Dedi. Cevap vermek yerine sıcak çikolatamın tadına baktım.
“Demek izin günlerinde buraya gelip kitap okuyorsun.” Dedim gülümseyerek.
“Onlar benim dostlarım.” Dedi kitabını eline alırken.
“Sanırım sigaraya ihtiyacım var, oda benim dostum.” Dedim göz devirip. Cebimde titreşen telefonu hızla elime aldım. Atilla’nın aradığını görünce telefonun ekranını Oğuz’a gösterdim heyecanla. Oğuz gülerek “Aç hadi.” Dediğinde ona baktım “İtiraz istemem.” Der gibi bakınca başımı sallayıp telefonu açtım.
Efendim?”
“Annem seni yemeğe bekliyor, yemekler yapmış sana.” Dedi neşeli ses tonuyla.
“Ne?”
“Birileri yalan söyleyip senin geleceğini söylemiş olabilir, oda senin için bir şeyler hazırlamış.” Dedi mırıldanır gibi.
“Atilla!” dedim sesimi yükselterek.
“Hadi ama onu da beni de üzme, gel!” derken gözümde şuan ki halini canlandırabiliyordum. Yavru kedi suratlı pislik!
“Peki, tamam.” Dedim yenilgiyi kabul ederek.
“Nerdesin? Almaya geliyim?” dedi yine neşeli bir tavırla.
“Gerek yok ben gelirim, görüşürüz.” Diyip telefonu kapadım.
“Ben gidiyorum.” Dedim yerimden kalkarken.
“Enişteye selamlar.” Dedi imalı bakışlarıyla Oğuz.
“Kes sesini! Sıcak çikolata için teşekkürler.”
“Yine beklerim.” Dedi gülümseyerek. Kafeden çıkınca soğuk yine yüzüme çarptığında gülümsedim, soğuk olsa ne olacak içimi ısıtan biri vardı.
