BÖLÜM 3: "İKİ YABANCI"

286 35 22
                                    

Kalabalıkta uğultular git gide artarken benim gözüm hala sinyal veren çipteydi. Etrafıma soru dolu gözlerle baktım; bana olanların cevabını vereceklerini sanarak, ama aldığım cevap, aynı soruları bana soran gözlerdi. Etrafımdakiler de tıpkı benim gibi sinyalin neden geldiğini anlamaya çalışıyordu.

Okuldakilerin korku dolu bakışları arasında geri geri gitmeye başladığım sırada ,arkamdakilerde çekilip bana yol veriyordu. En son kalabalığın arasından sıyrılınca çıkış kapısına koşar adımlarla yaklaştım. Başım dönüyordu. Sol elimle kapıyı tutup başımı gözlerim kapalı bir şekilde yere eğdim. Bir kaç saniye öylece durdum. İşe yaramış olacakki çipten gelen sinyal bir anda kesildi.İçimde susmasına engel olamadığım bir his benim bir an önce burdan çıkmam gerektiğini söylüyordu.

Dışarı çıkıp uzaklaşmak istedim ama unuttuğum bir ayrıntı tamda karşımda parıldıyordu. Okulumuz denizin tam ortasında yapılmıştı. Bu bölgedeki okulların hepsi bu şekilde inşa edilmişti. Bütün öğrenciler buraya ,okula geldikten sonra yolun 300 metre kadarlık bir kısmı köprüydü ve şu anda havadaydı. Bize söylenen kadarıyla bu dışardan gelen tehlikeye karşı ufak bir önlemdi . Şimdi anlıyorum ki bu önlem bize alınmıştı. Nasıl ve neden bilmiyorum ama asıl tehlike bizdik ya da sadece bendim.
Kaçmak için kullanacağım herhangi bir şey varmı diye gözlerimi kısıp iki elim cebimde etrafımı taradım. Birinin bana yaklaştığını hissedince arkamı döndüm. Gelen okulun müdürüydü. Acaba içerde olanları mı görmüştü? Belçin ' in bileğini sıkarken müdürün orda olup olmadığını hatırlamaya çalıştım .
Gözümü kapattım ve sanki geçmişe gitmişim gibi olayları net hatırlamaya başladım. Belçin' in beni aşağıladığı sırada gördüğum hayalden önce hızla çarpan kalbim yeniden zamanı durdururmuşcasına çarpmaya başladı.
****
Ordayım ve kendimi izliyorum. Belçin acı içinde bağırıyor. Benimse kaşlarım çatık. Kontrolümü kaybetmişim. Sol gözüm seyiriyor. Etrafıma göz gezdiriyorum ama müdür yok. Demekki olanları görmemiş . Bir dakika... Orda biri sağ omuzunu duvara yaslamış hiç gözünü kırpmadan dikkatli bir şekilde bana bakıyor. Karanlikta saklanmiş sanki. Yüzünü seçemiyorum.Diğer öğrencilerden çok farklı. Benden korkmuyor. Sadece olanları izliyor. Peki ama kim bu? Belkide önemsiz biri...

****
" Alisa odama kadar benimle gel. Seni görmek isteyen birileri var. "
Müdürün sesinden sonra yavaşça gözlerimi açtım. Okulun müdürüyle göz göze gelince bir umut kimlerin ve neden beni görmek istediğini söyler sandım. Bakışlarımdan ne demek istediğimi anlamış olacak ki : "Bana öyle bakma. Okyanus şirketinden gelmişler.Niçin görmek istiyorsunuz diye sordum ama seninle özel konuşmak istediklerini söylediler. " dedi.
Başımı tamam anlamında öne doğru iki kere salladım. Müdür önde ben arkasında tekrar içeri girdik ve koridorda ilerlemeye başladık. Bir iki öğrenci dışında az önceki kalabalık dağılmıştı. Göz ucuyla o bir iki öğrenciye baktım. Benim geldiğimi görünce aralarındaki muhabbeti kesip kaçamak bakışlarla bana baktılar. Belliki onlarda epey bir etki bırakmıştım.

Koridorun sonundan sağa döndüğümüzde müdürün odası tam karşımızdaydı. İçimden bir his sürekli beni içeri girmemem konusunda uyarıyordu. Ama ben yinede müdürün çipini okutmasıyla açılan cam kapıdan içeri girdim. Çünkü etrafı denizle çevrili bir yerden kaçamazdım.

İçeride siyah takım elbiseli, gözlerine siyah gözlük takmış iki kişi vardı. Biri pencereden dışarıya bakıyordu. Diğeri elinde resmimin olduğu cam bir tablet tutuyordu. Resminin üzerinde anlam veremediğim sürekli yanıp sönen yeşil bir ışık vardı. Penceredeki saçları hafif kırlaşmış adam benim geldiğimi görünce bana doğru yürüyüp elini uzattı.
" Ben Okyanus şirketinin birinci kademe yöneticilerinden Engin Çelik." Gözüyle diğer kisiyi işaret ederek "Bu da yardımcım Sedat." Bir eliyle elimi sıkarken diğer eliyle koltukları yerden çıkarmak için kullanılan kumandaya basarak hemen arkamda yerden beliren siyah deri koltuğu gösterip hiç sıcak olmayan bir gülümsemeyle ;"Oturma mısınız?" dedi.
Ben gözlerimi ondan hiç ayırmadan yerime oturdum. Oda hemen karşımdaki tek kişilik koltuğa sağ bacağını sol bacağının üzerine koyarak oturdu. İki elinin parmaklarını aynı parmaklar bir birine denk gelecek şekilde birleştirip müdüre doğru döndü.
" Bizi biraz yalnız bırakır mısınız Suzan Hanım?"
Müdür masasında oturmuş konuşmalara şahit olacağını sanırken umduğunu bulamamanın verdiği şaşkınlıkla bir an duraksadı. Odasından çıkarılmak istenmesini garip bulmuş olacak ki , iki elini, birbirinden çok uzaklaştırmadan yana açıp omuzlarınıda yukarı kaldırarak ;"Tamam "dedi ve ayağa kalkarak açılan cam kapıdan, saçları hafif kırlaşmış adamın bakışları eşliğinde dışarı çıktı.

Kesin olan bir şey varsa o da bu planlanmamış ziyaretin sebebinin benim çipim olduğuydu. 25-26 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim diğer yetkili kişi tablete bakarak boğazını temizleyip tam konuşacakken, Engin Çelik şeffaf tableti yardımcısının elinden alıp kurduğu cümlenin sonunu uzatarak konuşmaya başladı.
" Adı Alisa. Soyadı Kutlay. Anarkalı. Annesiyle yaşıyor. Falan filan... bir sürü gereksiz bilgi. Söyler misiniz küçük hanım bugün burda tam olarak ne oldu?"
" Sınıf arkadaşımla ufak bir tartışma yaşadım" Bileğimi ovarak " Sonrada çipten ses gelmeye başladı.
" Peki daha önce bu şekilde ses gelmiş miydi?"

Başımı iki yana sallayarak " Hayır " dedim.

Elindeki tableti önünde , havada duran masaya bırakıp :" Merakımdan soruyorum. Sizce arkadaşınızla ufak bir tartışmadan dolayı çipten ses gelmesi normal mi? Sesin asıl sebebi bizden sakladığınız başka bir şey olabilir mi?" Engin Çelik bunu sorarken haklıydı. Çipten sesin gelmesi normal değildi. Sesi tetikleyen başka bir şeydi. Bunun benim gördüğüm hayal olduğundan neredeyse emindim.

Gördüğüm hayali karşımda bana hiç bir şekilde güven vermeyen bu adama bir an için anlatmayı düşündüm. Ama beni durduran bir güç vardı içimde ve ben onu dinleyecektim.

"Hayır. Olan anlattığımdan ibaret. Hem sesin sebebi çipin arıza vermiş olması olabilir." deyince Engin Çelik siyah gözlüğünü çıkarıp bir eliyle bileğimi işaret ederek iyice bana doğru eğildi.

" Bak Alisa. Bu çip icat edildiğinden beri hiç kimsede arıza vermedi. Size bu çipler takılmadan önce 14 ayrı test aşamasından geçiyor. Yani anlayacağın arıza vermesi mümkün değil.Diyelim ki arıza verdi. Hangi arızanın boyutu Okyanus şirketindeki bütün bilgisayarların kitlenmesine neden olabilir? " Geriye doğru yaslanarak : "Senin çipinden gelen sinyaller hayatımda hiç görmediğim kadar güçlüydü. Şimdi bize anlatmak istediğin başka bir şey var mı diye bir daha düşün."

Üst dişimle alt dudağımı ısırarak başımı iki yana salladım. Engin Çelik bu hareketimden sonra aniden ayağa kalkıp beni işaret ederek :" Sedat, hanım efendiye araca kadar eşlik et." Sedat yanıma gelip beni ayağa kaldırmak için kolumdan tuttu.Bir Sedat denen tuhaf kılıklı adama, bir Engin Çeliğe bakarak " Bir dakika beni nereye götürüyorsunuz?" dedim. Engin Çelik " Bizimle şirkete kadar geleceksiniz." dedi.

"Ama neden?"

" Size bir kaç test yapılması lazım. Saldırganlık davranışı sergilediniz. Bütün bilgisayarımıza bir virüs gibi bulaşan duygu değişiminin sebebini bulmamız gerek. Korkmayın bugün tekrar Sedat sizi okulunuza bırakacak." Engin Çelik bunu söylerken hiç yüzüme bakmamıştı.Neden bilmiyorum ama söylediklerinin bir kısmının yalan olduğu fikrine kapıldım. Zamanında bu şirket insan denekleri kullanmıştı ve beni de denek olarak kullanacaklarından endişelenmem gerekirdi. Eğer o şirkete gidersem bir daha geri dönmeme ihtimalim vardı. Berçin'le kavgam sırasında olan her neyse bununla yakından ilgileniyorlardı. Ben oradaki gücümü ve cesaretimi tekrar geri kazanmak için dua etmeye başladım.Çünkü herhangi bir tehlike ihtimaline karşı kaçmam gerekebilirdi.

Okuldakilerin, özelliklede dışarıda bekleyen müdürün şaşkın bakışları arasında Okyanus şirketine ait araca iki yöneticiyle beraber bindim. Araç otomatik pilotta hızla havalanıp hareket ederken bu iki yabancının benimle konuşacaklarını ,sorular soracaklarını sandım . Sandığım gibi olmadı. Denizin ortasında bulunan şirketin giriş kapısına kadar benimde sormak istediklerim olmasına rağmen hiç konuşmadık.
Kapının üzerinde bulunan ekrandan gelen kırmızı kızılötesi ışınlar üçümüzü taradıktan sonra ekranda resmimiz belirdi. Beliren resmimizle beraber kapıda açıldı.Araç içeri girip yavaşça yere inince bizde açılan araç kapısından aşağıya indik. Bir anda yer hareket edince dengemi kaybedip nerdeyse düşecek gibi oldum.

Bir öğrencinin Okyanus şirketine mezun olmadan gelmesi aslında yasaktı. Buraya her ne kadar gelmek istemezsemde ilk gelen öğrenci olarak tarihe geçeceğim kesindi. Başkası benim yerimde olsa gurur duyar, mutlaka bunun havasını atardı. Tabi geliş sebebi benimkiyle aynı olmadığı sürece.

Merhaba sevgili okurlar. Değerli yorumlarınızı eksik bırakmayın.

ALİSA: Direniş#wattsy2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin