Altın Cehennem

21 2 0
                                    

Rabbimiz herkese temiz bir gönül verdi bide yeterli para verdi. Ne kadar fazla parayi isteyince, gönlümüz okadar kirleniyor. Siz varliginiza şükür edin ve dua edin, yoksa hayatınız da mutsuzluk ve Ahiret dünya da cezasın dan kurtulamiyacaksınız!
...

Eylül Selimi ve Selçugu evden kovulurken sonra iki kardeş tartışı devam ediyorlar...
Selim: "Ne işin var burda!?"
Selçuk: "Umrunda bile değil!"
Selim: "Eylülü hoşlaniyor musun yoksa?"
Selçuk: "Ciddiden seni ilgilendirmez!"
Selim: "İlgilenir! Madenleri içinde aranızda neler oldu?"
Selçuk: "Ölümü bekledik işte!"
Selim: "Tekrar bana ait şeyi benden almak istiyorsun! Ne var aranızda?"
Selçuk: "Hiç! Varsa da ne? Sen evli birisin..."
Selim: "Evliyim, aptal değilim! Ben deli gibi Eylülü seviyorum, ve onu dan vazgeçmek niyetim yok! Hep karıştın hayatıma, hayallerime. Bana hep söylüyorlar -Selçuk gibi olamazsın!- ben ben olmak istiyorum!"
Selçuk: "Sen çok kötüsün, bir doktor yardımı ihtiyacın var..."
(Selçuk arabaya binmek istiyor)
Selim: "Tekrar seni Eylülün yanına görürsem gebertırırım seni!"
Selim abisini sözlere ciddi almadı ve bunu duymadıgı gibi arabaya bindi ve uzaklaştı...

Candan'ın evisinde Aslan ve Candan bir dosyalar arıyorlar...
Aslan: "Ahh çok şükür, buldum. Nihayet buldum. Zengin olduk canım, zengin!"
Candan: "Neyi buldun, ne ariyorduk acaba? Ne saçmalıyorsun sen?"
Aslan: "Bak 'Cehennem' dan tapuyu buldum! Oradan altını çıkardım! Ve daha çok var!"
Candan: "Ne!? Sen bu lanetli yerden birşey aldın? Evime getirdin? Ve ne saçma tapusu?"
Aslan: "Bak, Eylülün annesi, Allah rahmet eylesin, Güney ailesin den bi akrabaydı, ve Selçugun ve Selim'in babasından ölümü sonra bu maden eşime kaldı, ve ozaman da bu hikayesi ben uydurdum. Lanetli birşey yok! Bunu uydurmazsaydım herkes girip oradan birşey alırdı, öyle herkes korkuyorlar ve bir şey yapmazlar! Patronlar bile!"
Candan: "Ve böyle birşey benden sakladın? İnanamiyorum!"
Aslan: "Özür dilerim, gel yanıma."
Aslan kadınısı sarılır ve öper...

Alev Selma'ile bahçe de oturup sohbet ediyorlar...
Alev: "Beni ve Fuat'ı öpüşürken gördün, çeneni kapalı tut,yoksa..."
Selma: "Yoksa ne? Tehdit mı bu? Ne yane öldürecekmisin bana?"
Alev: "Umarım zorlanmiyacaksın beni buna!"
Selma: "Ben nasıl gösteriyim senin tarafında olduguma? Nasıl gösteriyim saygımı?"
Alev: "Bana bi torunu ver ve mutlu olacagim."
Bunların sohbeti ardında Bahar geliyor...
Bahar: "Ablacıgım, naber nasılsın?"
Selma: "Aa sen nerden çıktın kız?" (Öpüyor Bahar'ı)
Bahar: "Alev hanım'la birşey konuşmam gerekiyor, musaitse tabi."
Alev: "Tabi ki musaitim, gel, çalışma odasında konuşuruz, az sonra Selim gelir, bize kimse rahatsiz etmesini istemem."
(Çalışma odasına geçerken sonra)
Alev: "Ciddiden ablan dan daha nezaketsin, konu herhalde Selçuk."
Bahar: "Nerden biliyorsunuz?"
Alev: "İnsanlara iyi tanıdıgım için öyledir."
Bahar: "Dedigim ki sizden Selçugu daha iyi tanıyan yokmuş."
Alev: "Doğru, annesiyim sonuçta."

Ve öyle bunlar sohbet etirken Aslan Cehenneme gitmeye hazırdı. Eşyalar topladı, ailesından vedalaştı ve yola çıktı.
Ama büyük bir hata yaptı...
Her yerde zengin olacagına anlattı dilisi çok uzattı, ve tabi o yola çıkarken Alev'in insanlar onun peşinde düşmüşlar.
Aslan da eski bir kurt, arkasında insanlara fark edince yollu değişti ve kaçmaya başardı.
Aslan'ın başka cahresi yoktu Zonguldaga geri geldi, Candan'ın güneşi doğdu.
Candan: "Hayirdir beyim? Birşey mi unuttun yoksa?"
Aslan: "Yok, öyle birşey yok. Alev'in adamlar peşimdeydi başka cahrem yoktu, geri geldim. Eylül'ile konuştun mu? O nerde?"
Candan: "Şey, o madene gitti, çalışmaya geri döndü."
Aslan: "Ne?! YaRabbim o kız delirdi mi? Derhal onu buraya getirecegim, kulağa getirecem gerekiyorsa... Tam bi delikanı..."

Alev Bahar'a tek tek anlatı, Selçugu, neler içer, ne yer, hepsini... Sadece ikisi de birşeyi kaçırmışlardı... Selçugun gönlünün kraliçesi artık Eylül olmuş ve buna kimse mani olamaz...

Madenin içinde Aslan çok moralı bozulurken Eylülü buldu ve onunla konuşmaya isterdi...
Aslan: "Eylül, gel buraya!"
Eylül: "Hayirdir Aslan, neymiş öyle kukremeler falan?"
Aslan: "Şaka maka yapma, çok ciddiyim! Artık burada çalışamazsın!"
Eylül: "Bi sakin ol! Birisi delirdigine sanıcak! Soyliyeceksen söyle ama ben buradan çıkmam! Bu iş benim ekmek, ben de dik dururken bu işiyi yaparım!"
Aslan: "Gel buraya! (Ona diğer tarafaya çekiyor) Bak artık zengin olduk. Sana anlatıcaklarım var..."
Ve öyle Aslan Eylülü herşeyi anlatırken Alev'in sağ kolu Erdal herşeyi duydu ve hemen patronusuna haberi anlatmaya koşuyor...

Erdal çiftliye gelirken Bahar tam çıkışdaydı...
Bahar: "Alevcigim sohbetimiz çok güzeldi, ben şimdi madenlere ziyaret edicegim, Selçuga birşey sormaliyim."
Alev: "Tamam canım, kendine dikkat et..."
Erdal: "Alev hanım! Size bazi anlatıcaklarım var."
Alev: "Ne var şimdi?"
(Bahar çifligi terk ederken)
Erdal: "Sonunda anladık niye Aslan zengin olduguna söyliyor..."
Alev: "Delirdi o, benden daha zengin kimse olamaz zaten..."
Erdal: "Vallahi ben öyle duymadım ki... Aslan aslında Cehennemi sahibi oldu, malum onun karısı rahmetli kocanız dan akraba oldugu, o maden Demirci aileye kalmış..."
Alev: "Saçmalama, hem doğruysa da o madene hiç bir madenci girmez. O maden değil de, o Cehennemin dibisi..."
Erdal: "Siz bilirsiniz de o Aslan çok kendine güvendigi gibi oluyordu, kanatlar uzatmış."
Alev: "Allah kahretsin Erdal, öyleyse işin belli, o kanatlara kesmeliysin..."
Erdal: "Tabi Alev hanımcigim."

Aslan Eylülü herşey anlatı da o iş den vazgeçmek niyeti yok. Ve Aslan ona rahat bırakıyor, şimdilik...
Alev Demirci ailesi bu dünya dan silmek istiyor ama büyük bir şey kaçırdı Durmaz hanım dan...

Eylül'un karşıya büyük bir taş koydular ve çok dikkatle birtane vuruşla kırmak gerek. Eylül iki şeye farkında... Eger öyle yapmazsa hem onunla alay edecekler hem bulundugu değerli taşı değmeyecek artık.
Eylül önceye gözleri kapatı ve siyah geceden daha siyah bir hatıra gördü...
Bir sokak da geçiyordu ve birisi ona takip etigi fark etti. Yetişti de Eylülü tokat attı. Siyah maskesi vardı, ama Eylül bir türlü o maskesi çıkardı, kendi gözlere inanmadı...
Gözleri açarken tek vuruşla taşı iki parçaya ayırdı, herkes şaşırdı, onun gözler dolardı ve iş vakti bitti göre üstüyü değişirken eve gitti, ama yolusu Selim kesti...
Selim: "Eylül hâlâ o maden de niye çalışıyorsun canım, orda çok tehlikeli!"
Eylül: "Sen 'canım' demeni hiç hakkın yok, bi hatırlatiyim diye evli bi adamsın. Yillar önce ilişkimiz vardı, ama sen..."
Selim: "Napiyim? Bir erkek olarak yillar mı bekliyecegım mı? Ha? Bana doğruyu söyle! Umut benim oğ..."
Eylül: "Kapat çeneni! Birisi duyabilir. Aklını başını topla, Umut senin oğlusu nasıl olabilir ki? Kendine gel!"
Selim: "Ama o gece belliydi. Başka kim olabilir ki? Ben den başkası olmadı hayatında, bunu bizat biliyorum!"
Eylül: "Bu konu burda kapatıcak! Umut benim oğlum, okadar. Bunca zaman babasiz yaşadı, öyle de devam edicek!"

Eylül evisine gitti, orda inanılmaz bir görüntüyü gördü...
Eylül: "Umut, nerdesin?"
Selçuk: (bir oda dan çıkıyor) "Dedesi yanına gitti ben de seni beklemeye karar verdim. Biraz düşündüm da, o maden de geçtigimiz anılar aklımdan bi türlü çıkmiyorlar, sandım ki belki sana aş..."
Eylül: "Yapmayin efendim! Siz kim, ben kim! Hem aşka düşünmek halim yok..."
Selçuk: "Para benim için önemsiz, yeter ki şu deniz gözler bana baksın, dünyayı ayaklarını altına koyarım!"
Eylül: "Hayaller kurudugum ben zaten, ama fakir olduguma ragmen gerçekleştiremedim ve bugün oğlum ondan dik durmaz."
Selçuk: "Sana da oğluna da güzel bir gelecegi veririm, buna emin ol!"
Eylül: "Hayir, iki dağlar kavuşmaz derler. Siz kendinize iyi bakın benim işlerim var, çıkarmisiniz evimden, lütfen."
Selçuk: "Ben çıkabilirim ama aklım ve gönlüm burda kalır, cünkü hissediyorum da gönlün benim gibi titrer gözlerimin içime bakarken... Neyse, Allaha emanet ol."
Eylül: "Siz de."

Altın çiflik da Alev biraz endişe ediyor. Ya onun gelin konuşursa... En iyise bu iş hemen halletmeli...
Alev: "Dilber! Selma'yı çağır misin? Onunla konuşucaklarım var."
Dilber: "Tamam, nasıl isterseniz."
Birkaç saniye sonra...
Alev: Selma, gel canım sana bazi söyliyecemlerim var."
Selma: (Dilber çıkınca) "Ne var kayınvalidecigim, sorun mu var?"
Alev: "Benimle öyle ters konuşma. Torunumu istedigime söyledim, kararım bu da eğer torunu müjdesi vermezsen bu evden seni kovalayıp diğer gelini getiririm bide ailenin üstüne öyle bi iftira atıcagim ki..."
Selma: "Ne bana, ne aileme bir zarar veremezsin cünkü sirrini biliyom, acaba radyo da birisi böyle bi bomba haberi açıklanırsa..."
Alev: "Sen kendine ne zanediyorsun küçük hanım?" Alnısına silah koyuyor ve tedigi çekiyor, silahı temizleniyor ve elisiye koyuyor ve bağırmaya başliyor...
O an da kapiya Selim giriyo...
Selim: "Selmaaa!"

Alev daha kime kurban edecek?
Umut onun torun oldugu ögrenirse ne yapacak?
Bunu ve daha fazlası gelen bölüm de. O güna kadar vote ve yorum yapmayi unutmayın....

ZAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin