Elini belki yüzüncü kez gezdirdi siyah mezar taşında. Gelirken çiçek almıştı en sevdiği çiçekçiden. Çiçekleri usulca toprağın üstüne koydu. Derin bir iç çekerek kararan havaya baktı. Annesi az ötede yaşlı gözlerle güzel oğlunu izliyordu. Bakışları kesişince küçük olan konuştu:
"Annecim, hava da kararmaya başladı. Kalkalım mı artık?
Annesi hüzünlü gözleriyle oğluna baktı sıcak bir gülümseme sundu ve sessizce söyledi:
"Sen arabaya geç Luhan. Benim Babanla özel konuşacaklarım var"
Luhan ortamın daha da duygusallaştığını hissetti. Annesini ağlarken görmek istemiyordu. Oradan ayrılmanın mantıklı bir karar olduğunu anladı ve kadının dediğini dinleyerek arabaya doğru yürümeye koyuldu.
Arabanın içine oturunca etrafı izlemeye başladı. Hava çoktan kararmış, mezarlık karanlığa gömülmüştü. Mezarlık ve karanlık olmasına rağmen Luhan kötü hissetmiyordu. Aksine içi huzur ile dolmuştu.
Yarından itibaren uykusuz günleri başlayacaktı. "hadi ama! 1 hafta çok değil mi?" diye düşündü kederli bir şekilde. Doktor Jung, Luhan'ı çok severdi ama konu 'meslek' ise kimseye tavizi yoktu. İşini disiplin ile yapan bir adamdı. Doktor Dao ile bu yüzden yakın arkadaşlardı.
Luhan düşünceler içinde karanlığı izlerken yanında ki kapı açılmış, annesi sürücü koltuğuna oturmuştu. Annesine bakmayı reddetti Luhan. Eğer bakarsa onun ağlamaktan şişmiş gözleri Luhan'ı fazlasıyla üzebilirdi.
Annesi gergin havayı dağıtmak için yanında ki güzel oğlana dönüp sordu:
"Söyle bakalım güzellik, yarım gün izin sana neye patladı?"
Luhan sevimli bir şekilde kıkırdadı. Ellerini birbirine bağlayarak gözlerini kırptı
"Bu güzel oğluna kıydılar anne, tam , tam 1 hafta evde yokum. Evet anne bende seni seviyorum, hep seveceğim"
Ellerini dramatik bir şekilde başına koydu ve sahte öksürüğü ile annesini güldürdü.
"Bakıyorum da Doktor Jung hala formunda" diyerek oğlunun büzüşmüş dudaklarına güldü.
Şakalaşmalarla devam eden yolculuk, arabanın garaja girmesi ile son buldu. Bayan Fei arabayı park ettikten sonra Luhan zıplayarak arabadan aşağı indi. Annesi anahtar ile kapıyı açmaya çalışırken, Luhan annesine biraz daha sokulup sordu:
"Bugün yemekler benden Bayan Fei, Kraliçem bugün ne yemek ister?" Luhan sevimli bir şekilde annesine bakarken, annesi daha fazla dayanamayıp oğlunun pürüzsüz beyaz yanağından öptü.
"Bugün şımartılmak istiyorum Luhaaan" deyip biraz daha sokuldu oğluna ve fısıldadı:
"Çin mantısı yapsana?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Wake Me Up
Fanfiction"Avucun kadar kalbin sadece benim göğsümün üstünde güzel duruyor" "Uykusuz gözlerime en güzel rüya sen oldun Luhan... Beni uyandırma ki doyayım sana..."