Nihayet arkadaşlarını ikna edip soluğu DJ masasının başında aldı Oğuz. İçinde kuşkular, kuşkunun az ötesinde umutsuzluklar, endişeler ve korkular amaçsızca uğulduyor, pirüpak aşkı, bu uğultulara karşı tek başına savaş veriyordu... Bir yandan CD'lerle mücadele ediyor diğer yandan mix yapıyor, arada bir gözü Ahu Gözlüsüne kayıyor, zaten o sırada da herşeyi birbirine karıştırıp, salonu kendine güldürmeyi başarıyordu... Anlaşılan bu haliyle, adından sıkça söz ettirecekti Oğuz...
Furkan; bir köşede misafirler ve ikramlarla ilgileniyor, salon güldükçe çileden çıkıyor, gidip Oğuz'u oradan indirmemek için kendini zor tutuyordu. Güya ben de Üniversiteli oldum diye gülüp eğlenicez, Ahh Oğuz Han Ahh diye geçirdi içinden. Diliyse tam bir muammâ*ydı... Evlere şenlik Karadeniz şivesi bir gelip bir gidiyor, kah cümlenin sonuna kah başına, bazense tamamına yayılıyordu. Furkan'ın partisine Oğuz dışında bir malzeme de şivesinden çıkıyor, millet gülmekten kırılıyordu...
Yalnız bununla kalsa iyi... Volkan ve Barış da bir başka köşede adeta dedektifliğe soyunmuş, Sherlock Holmes olmaya çalışırlarken, ne hikmetse Gadget olmuş, etrafa, yarı sesli komik bir devinimle, bir malzeme de onlar sunmuştu...
Adı gibi aklıselim olan Seliminse gözleri, Oğuz'da; bakalım Ahu Gözlü'sü kimmiş merakıyla etrafı süzdürüyordu ona. Hatta öyle dalmıştı ki, bu dalgınlık ona, kaç yıldır açılamadığı ve ilk defa kendisinden önce davranıp yanına gelen Müge'yi bile tîye aldırmıştı...
Müge uzaktan gördüğü ve neredeyse bir saattir yanına uğramayan, Selim'e şaşırmış olacak ki "En azından bi selam verirdi. Yoksa sinema teklifini reddettiğim için kırgın mı bana" diye kaygılanıp nabız yoklamak ve arkadaş olarak çok sevdiği Selim'in gönlünü almak bâbında selam vermek için yaklaştı yanına:
-Nasılsın Selim? dedi... Ama karşılığı umursamazca oldu:
-İyiyim! Eyvallah...
-Tuhaf görünüyorsun Selim, sanki bişey olmuş gibisin? İyi olduğuna emin misin? dedi tedirgin bir ifadeyle. Fakat aldığı cevap yine buz gibi oldu Müge'nin:
-İyiyim iyi...
Yine de Selim'in haklı olduğunu fakat yanlış anlaşılmalardan korunmak için onu reddettiğini söylemek adına bir atak daha yapacak oldu ama aklına da başka hiçbir söz, hiçbir fikir gelmedi Müge'nin... Bu nedenle üzgün bir ifadeyle sessizce oradan uzaklaştı...
Selim, yanından geçen afet-i devranı, tam da yanından geçtiği anda, o erguvanımsı hoş kokusundan tanıdı. Tanıdı tanımasına da iş işten geçmişti bile. Müge'ye postayı çoktan koymuş, diğer arkadaşları gibi o da Oğuz'un meselesine kendini fazlaca kaptırdığı için, kendisiyle pek de özdeşleşemeyen "hata" kavramına katkıda bulunup, konuştuğu kişinin Müge olduğunu fark bile edememişti... İçi burkuldu ama geri de dönemedi. Şimdi Müge&Selim "muhtemel" çiftinden daha da önemlisi; çocukluk arkadaşı Oğuz'un, bir Ahu Gözlü uğruna balataları sıyırmasıydı. Hem Müge bilse o da aynı tavrı takınırdı... "Hiç işte canım, diymi yaa" diye geçirdi içinden kendini kandırırcasına... Şimdiyse ilk defa aşık olan Oğuz'u, bu durumdan kurtarmak ve o hiç haz etmedikleri eski flozof haline döndürmeleri ya da Ahu Gözlü'ye bir an evvel kavuşturmaları gerekiyordu. Bunun için de gözlerini, Müge'nin üzerinden kaldırıp, etrafta gezdirmeye devam ettirdi. Kankalarına baktı bir ara, hepsi pür dikkat Ahu Gözlü'yü arıyor, ararken de garip tavırlar sergiliyorlardı...
Parti miydi, yoksa kalabalık bir talk show mu belli değildi... Ama şurası bir gerçekti ki: Furkan'ın partisi, tam tekmil tayfasıyla, herbirinin ayrı ayrı ömürlük aksiyonlarıyla, katılanlara zirvede eğlenceyi, katılmayanlara da keşkeler, ahlar, tühler ve vahlar bırakarak daha çooook konuşulacağa benziyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şaşkın DJ
General FictionDünya küçüktü... Hayallerimizi, umutlarımızı sığdırabileceğimizden çok daha küçük... Bu yetmezmiş gibi bir de, ömürler uzundu... Çok da lazımmış gibi yaşıyor ,yaşadıkça yoruluyor ve kainatın rutin karmaşasında sürükleniyorduk. Ben de bu düzenin bir...