BU SABAHIN DA DİĞER SIRADAN SABAHLARDAN BİR FARKI YOKTU BENİM İÇİN.
EN AZINDAN BEN ÖYLE SANIYORDUM.Bir hışımla çekilen perdeyle beraber içeri dolan gün ışığı, tatlı bir öpücük ve yumuşak bir "Hadi kalk bakalım doğum günü kızı. Sabah oldu" sesi. Alıştığım bir uyandırma şekli değildi bu. Genelde alarmımın acı dolu haykırışlarıyla uyanırdım. Yüzümü esir almış saçlarımı geriye attım ve yavaşça yatakta doğruldum.
"Günaydın tatlım. Seni mutfakta mükemmel bir kahvaltı bekliyor."
Tek çocuk olmamın avantajlarından birisi de buydu işte. Tüm imkanlar sadece bana sunuluyordu.
"Tamam anne."
Dolabımdan kaptığım bir mother jeans'le salaş tişörtü üzerime geçirip mutfağın yolunu tuttum. Kıyafet seçmekle uğraşamayacak kadar üşengeç, dar kotlara gelemeyek kadar rahatıma düşkün bir insan olduğumdan hazırlanmam uzun sürmüyordu.
Bir hışımla çekilen perdeyle beraber içeri dolan gün ışığı, tatlı bir öpücük ve yumuşak bir "Hadi kalk bakalım doğum günü kızı. Sabah oldu" sesi. Her zamankinden farklı bir uyandırma şekli olmasına rağmen sanki bu sabahı ikinci kez yaşıyormuşum gibi gelmişti. Yüzümü esir almış saçlarımı geriye attım ve yavaşça yatakta doğruldum.
"Günaydın tatlım. Seni mutfakta mükemmel bir kahvaltı bekliyor."
"Tamam anne."
Az önce aramızda bu konuşmanın geçtiğine yemin edebilirim. Lanet olsun, galiba deliriyorum!
Dolabımdan kaptığım bir mother jeans'le salaş tişörtü üzerime geçirip mutfağın yolunu tuttum. Bu gerçekten çok garip.
Mutfakta klasik bir doğum günü kahvaltısı beni bekliyordu. Pastırma, pankek, yumurta, muffin, peynir, zeytin, reçel, domates ve salatalık masada özenle konumlandırılmıştı. Okul zamanı hep birlikte kahvaltı yapmamız pek rastlanan birşey değildi. Sabahın ilk ışıklarıyla babam işe giderdi. Ardından annem dükkanını açmak için evden çıkardı. Son olarak da ben çıkardım. Birbirimizden o kadar uzak kalıyoruz ki aynı evde yaşayan yabancılardan farkımız yok.
"Sizi biraz daha görmeseydim yüzünüzü unutacaktım heralde."
"Tatlım biz de böyle olsun istemiyoruz ama bu aralar işlerimiz yoğun. Ayrıca kızımın on yedinci yaş gününde iş konuşmak istemiyorum."
Annemin haklı olduğunun farkındayım ama onları gerçekten çok özlüyorum. Bazen eski günlerdeki gibi ailecek tatile gitmek, babamla balık tutmak, annemle anne-kız günleri yapmak istiyorum. Sanırım sadece istemekle olmuyor.
Daha fazla direnmeden masadaki yerimi aldım ve tabağımı doldurmaya başladım.
Bu lanet olası gürültü de ne böyle? Sanki tüm öğrenciler bir sınıfa doluşmuş gibi. Ne dediklerini anlayamıyorum. Her biri kulağıma birşey fısıldıyor. Kalbim, göğüs kafesimi parçalamak üzere. Kızıl saçlı bir kız görüyorum, yüzü net değil. Bana doğru yaklaşıyor. Üzerimdeki gömleğin düğmelerini açmaya başlıyor ama ben ona engel olamıyorum. Üç düğme açıyor ve duruyor. Bağrımda birşey beliriyor. Bu bir sembol mü anlayamıyorum. Dudaklarını kulağıma yaklaştırıyor. Tenime değen nefesi canımı yakıyor. Onca sese rağmen ne dediğini algılayabiliyorum ve irkiliyorum. Bana 'sen osun' diyor.
"Çağıl, sen iyi misin?"
Babamın sesiyle birlikte etraf yavaş yavaş netleşmeye başladı. Neler oluyor bana böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADALET YILDIZI
FantasyATEŞ, SU, HAVA,TOPRAK BUNLAR BİR ELEMENTTEN DAHA FAZLASI... Yansımamda ne görmeliyim? Acaba 17. doğum günümde ailem bana ne aldı diye düşünen sıradan bir liseli mi yoksa dünyanın dengesini korumayla görevli olan bir adalet yıldızı mı?