Bütün geceyi uykusuz geçirdikten sonra sabahın alaca vaktinde sabah ezanı ile doğruldum yatağımdan. Dün geceden bu yana düşündüğüm tek şey mektubu nerede düşürmüş olabileceğim ve bulunma ihtimali üzerineydi. Sabah namazını eda edip odadan dışarıya çıktım. Gözlerim ara holde, sağda solda dolaşarak alt kata indim. Şehrin alaca aydınlığa ulaşmasıyla etraf daha görünür kılınmıştı gözüme. Sessiz adımlarla evin her bir yanını dolaştım. Gözlerim deli gibi mektubu ararken yüreğim kıyıda, köşede bulmayı umut etti. Ancak umduğum olmadı. Geçip gittiğim yerler şöyle dursun, hiç bulunmadığım yerlere bile bir umutla bakmama rağmen karşılığı hayal kırıklığından öteye geçemedi. Bu sırada güneş epey yükselmiş, hava iyice aydınlanmıştı. Sonunda aramaktan vazgeçerek mutfağa geçtim ve kahvaltı için ocağa çay suyu bıraktım. Bir yandan kahvaltılıkları hazırlarken bir yandan da mektup konusunu kafamda düşünüp durdum. Ya ev ahalisinden biri benden önce bulursa? Düşüncesi bile korkuyla ürpermeme sebep oldu ve kaybettiğim için daha çok kızdım kendime. Bu düşüncelerle çayı demlerken Asude annemin "Günaydın" sesiyle irkildim.
Kafamdaki düşünceleri kovmaya çalışarak gülümserken cevap verdim:
"Günaydın"
Asude annem kollarını sıvayıp yardıma koyuldu:
"Bugün erkencisin"
İçimdeki endişeyi çehreme yansıtmamaya çalıştım:
"Evet, öyle oldu. Bugün nedense pek uyku tutmadı."
Asude annem meraklı bakışlarla beni süzerek:
"Hayırdır? Hasta falan mısın yoksa?" diye sorunca aynı hızla itiraz ettim:
"Yok, öyle değil anne. Gayet iyiyim merak etme"
Asude annem, aynı hızda gelen itirazım tuhaf olsa da üstelemedi. Sadece gülümseyerek koluma dokundu ve yardım etmeye devam etti. Bir müddet sessiz kaldığımızda iç sesimi duyma fırsatı buldum. Bana avaz avaz Asude anneme sormamı söylüyordu. Fakat nasıl soracağım konusunda yardımcı olmuyordu. Ne diyecektim ki? 'Asude anne Burak'ın benim ve Mehmet'in evlenmesini istediği bir vasiyet mektubu vardı da. Dün onu kaybettim acaba sen gördün mü diye mi soracaktım?' Hayır, hayır soramazdım. Sadece Burak'ın mektubu diyerek sorsam dahi benden önce onlar bulduklarında hakkımda ne düşünürlerdi kim bilir. Üstelik yanımda taşıdığımı düşünerek yanlış izlenimlere kapılmazlar mıydı? Bir an sormak için yanıp tutuşsam da aklımdan bu düşünceler geçince vazgeçtim. Fakat evden birisi bulduysa ve bulduğunu söylemeye çekiniyorsa kim olduğunu anlayarak bulmalıydım. Düşündüm, ev ahalisinden hangisi bulduğunda diğerlerine oranla daha rahat hissedebilirdim? Bilemedim, kim bulursa bulsun felaket diye nitelendirecekti yüreğim ve onca derdin üzerine bir de bunu bindirecekti omuzlarıma.
Bugün dışarısı yaz havasındaydı. Güneşin ışıltıları pencerelerden taşıp evin içini doldurmuştu. Bahçedeki ağaçlar çiçek açmış, dallarında kuşlar cıvıldıyordu. Asude annem hava güzel olduğu için kahvaltıyı bahçedeki kamelyada yapmayı teklif edince kahvaltılıkları tepsiye dizip bahçeye çıktım. Dışarı çıktığımda mis gibi, sıcacık bir hava karşıladı beni. Bulutsuz gökyüzünün tek hâkimi niteliğinde güneş cömertçe parıldarken çiçeklerin üzerinde küçük, beyaz iki kelebek dolaşıyordu. Kuşların huzur veren o cıvıltıları olduğum yerden daha yakın geliyordu şimdi. Bu gözümüze ve kulağımıza hitap eden muhteşem tabiatı şüphesiz meltem ile çiçeklerden kopup burnumuza taşınan o muntazam koku tamamlıyordu. Parke taşlardan yürüyerek evin hemen yan tarafındaki, meyve ağaçlarının arasında duran kamelyaya ulaştım. Elimdeki kırmızı, ekoseli masa örtüsünü masanın üzerine yaydıktan sonra kahvaltılıkları yerleştirdim. Tekrar mutfağa döndüğümde Asude annem çayı demliyordu. Bu sırada çoktan uyanıp, gazete ve ekmek almak için dışarı çıkan Halit babam tekrar dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görücü Usulü Aşk 3
SpiritualitéSahi aşk neydi? Bir tarifi var mıydı? Tarif edilebilir miydi? Ya da bir kalıba sokulabilir miydi? Amacı neydi? Sebebi neydi? Dünyadaki her şeyin bir varoluş sebebi varken aşk duygusu sebepsiz değildi ya! Yeryüzündeki tüm canlılar neslinin devamı içi...