.....

35 7 4
                                    

Stajın 3, haftanın son staj günüydü. Pazartesi- salı- çarşamba hastaneye, perşembe-cuma okula gidiyorduk. Pazartesi- salı hastanede ki tek staj grubu bizdik fakat çarşamba günleri iki okulun stajyerleri daha gelirdi. Bugün de o kutsal gündü. Bütün katlar stajyer kaynıyordu. Ali'nin enjeksiyon vakası dışında bu hafta anormal bir olay olmamıştı.

Ali: "Kardelen iki dakika sigara içip geleceğim."

"Gelmene gerek yok. Bende birazdan gelirim yemeğe gideriz"

Ali: "Tamam"

Biz hep birlikte giderdik yemeğe. En üst kattaki başlardı Acil'e kadar herkesi toplardı.Diğer okullar ikişer üçer kişilik gruplarla takılırken biz 10 kişi ayrılmazdık. En uzun masaya otururduk. Bazen doymaz birbirimizin tabağına saldırırdık. Yemekhane karşı blokta en üst kattaydı. Anıtkabir'den tut Atakule'sine kadar görünen bir manzara vardı. Yemekhane bizim için kutsal mekan sayılırdı. Oturabildiğimiz tek yer orasıydı çünkü.

Saat 12:00 ANTA'larını aldıktan sonra sorumlu hemşireden izin alıp aşagı kata Hayat'ı almaya gittim. Hayat benim en yakın arkadaşlarımdan birisidir. (6 kişilik grubuzda biz) Ancak bu hastanede sadece üçümüz bir arada gelebilmiştik. Hayat, Mehmet ve Ben. Hastanenin ayrılmaz üçlüsü.

Telefonumun titremesiyle bir telefonum olduğu aklıma geldi. Ekran kilidini açtığımda 'Memom' adını gördüm.

< Aşağıda seni bekliyorum >

Hayat anlamazca bana baktı. Bende hemen merdivenlere koştum.

Hayat: "Kesin birisine dalaştılar!"

" Kızım biriyle dalaşsalar beni niye çağırsın?"

Hayat:"Bir düşün bakalım."

Hayat'ın son dediği üzerine birkaç saniye düşündüm ve ona hak verdim. Grubumuzun en ufak tefeği olmama rağmen en yürek yemişi, en çirkefi bendim. Dayak yiyeceğimi bilsem dahi bizimkiler için herşeye atlardım. Erkek kavgasına girmişliğim bile vardı.Grupta ki görevimde zaten buydu.

Hastanenin Acil kapısına gelmiştik. Etrafımızda bizden kimse gözükmüyordu. Hemen telefonumu çıkardım.

< Nerdesiniz?>

< Arka tarafa gel>

Hemen adımlarımı o yöne çevirdim. Hayat peşimden geliyordu. Arkaya ilk kez geldiğimiz için nereye gidiyoruz acaba diye düşünüyorduk. Sağ tarfta gördüğüm tabelayla kanım dondu. Duraksadım. Yutkundum. Hayat'ta aynı tepkiyi vermişti.Birbirimize bakıp anlam vermeye çalıştık.

" MORG"

Hayat: "Kanka ne olduğu hakkında bir fikrin var mı?"

"Hayır. Senin?"

Hayat: "Benim tek fikrim girmemek. Hadi gidelim"

"Mehmet içerdedir belki. Ben gireceğim"

Hayat: " "İyi peki. Arkandan gelirim. Bir şey olursa ilk ben kaçarım"

"Kanka bir şey olmasa dahi ilk senin kaçacağından eminim zaten."

Cesurculuk oynuyordum şuan. Korkuyordum. İlk kez morg görmemiştim. Bir öncekinde orda kanımdan canımdan birsini görmüş olduğumdandır ki bu korku sanki bir fobi gibiydi. Belli etmeden koridora doğru bir iki adım attım.

Hayat: " Ya pardon ama bu kapı neden açık? "

"Mehmet arkaya gelin dem....."

Cümlemi bitiremeden arkadan bir çift el beni sardı. O an şeytan geldi bizi götürüyor sandım. (Neden azrail değil?). Hayat ellerini yüzüne kapatmış olduğu yerde debeleniyor ve çığlık atıyordu. Bende kımıldayamıyor ama kurtulmaya çalışıyordum. Benimde ondan bir farkım yoktu. Yan tarafta bir tabut kapağı açıldı. Bakın bu konuda ciddiyim. Tabutun o an orda ne işi vardı bilmiyorum. İçinden birşey çıkıp bize doğru atladı. O an yaşadığım şeyi anlatamam. Sadece küfür ediyordum. Bi beş saniye sonra farkettim ki Ali'ydi bu. O an sadece Hayat'ı susturup Ali'nin ağzını burnunu dağıtmak istiyordum. Burada yazınca beni anlamanızı beklemem ama okurken hayal ederseniz eğer bana hak vereceksiniz. Tabutun içinden tamamen beyaz giyinmiş birisi çıkıyordu. Düşünün sadece. Hayat'ta Ali olduğunu idrak edebilince susup olduğu yere çökmüştü. O sırada ayaklarım yerden kesildi. Anlamıştım Mehmet olduğunu. Kendine çevirip sarıldı. Bense çoktan birkaç tane yumruğumu omzuna geçirmiştim. Çünkü ikiside pis pis gülüyordu. Hangi manyak tabutun içine girerdi ki?

"Gerizekalı ölecektik"

Mehmet: " Aman be sincap şaka yaptık"

"Böyle şaka mı olur? İndir beni Allah aşkına bırak şu Ali'nin de ağzını gözünü kırayım"

Ali: " Nasıl korktular ama.."

Mehmet beni yere bıraktı. Onlar hala gülüyordu. Kimse Hayat'a bakmayı akıl etmiyordu. Kız olduğu yere oturmuş gözünü kırpmadan yere bakıyordu. Ali yanına gidip kendine getirdi. Bir müddet sonra konuşmaya da başladı.

"Onu buraya kim getirdi?" diye sorduğumda hepimiz tabuta bakıyorduk.

Hayat: "Hadi getirdiniz içine niye giriyonuz? Ne biçim bi kafanız var?"

Mehmet: "Ali'nin fikriydi tamamen."

Ali: "Evet. Hatta Mehmet girecekti içine ama sığmadı sırık."

"Nerden getirdiniz peki?"

Mehmet: " Burdaydı sincabım valla"

Belki sizlere tuhaf gelecek ama bizim hastanenin morgunda bir tabut hep hazır beklermiş. Bunuda sonradan öğrendik tabi. Kapısıda hiç kapanmazmış. Nedensiz yere girip çıkıyordu bizimkiler. Morg bi müddet sonra grup toplantı alanımız olmuştu zaten.

Hayat "onun içine girdiğinize inanamıyorum" diye diye peşimizden gelirken bizde yemekhaneye doğru yol almıştık bile.

****************

Yemek masasına oturduğumuzda suratım sirke satıyordu. Mehmet'i dürtükledim.

"Baksana bi"

"Ne isteyeceksen başkasından iste yemek yiyorum"

"Ya of ben kuru fasulye yemem ki"

"Gerçekten mi? Eee ne yiyeceksin?"

"Bilmiyorum" diyerek tabağı hafifçe ileri ittim. Tabağı itmemle yok olması bir oldu.

Ali: "Sağol güzellik"

Mehmet: "Oğlum öküzleşme kız aç"

"Yok yesin yemeyecektim zaten"

Ali yemeğe gömülmüştü. Bende elimde kalan yiyeceğim olan elmamı kemiriyordum. Hastane de böyleydi. Önüne geleni yemezsen aç kalırdın. Bi müddet sonra bütün yemekleri yemeye başlıyorsun zaten. Mesela ben bir müddet sonra bir kaşık daha kuru fasulye yemek için Mehmet'in tabağını çalmaya başlamıştım.

Osman ağzına ne kadar ekmek varsa doldurmuş millete ağzının içini gösteriyordu. Biz alışık olduğumuz için umursamıyor yemeğe devam ediyorduk.Bu onun geleneğiydi. Yapmadan duramıyordu. Hatta sınıfta benim oturduğum sıranın yanında ki pencerenin dışına bir tane karton bardak koymuştu. Gelip gidip ona tükürüyordu. "Ne yapıyorsun?" diye sorduğumdaysa " Amilaz enzimi biriktiriyorum kızım sanane" diyordu.

Yaklaşık iki dakika sonra yemekhane görevlisi geldi masaya.Bizi çok severdi. Üç günde bize alışmıştı.

"Çocuklar yemekler bittiyse kalkın" dedi.

Herkes noluyor dercesine birbirine bakıyordu. Fatih abiden beklenmedik bir hareketti tabi. Morg olayından sonra enerjim düştüğü için ben hiç karışmıyor sadece izliyordum.

Osman: " Niye abi hayırdır?"

"Oğlum Başhekime ağzını göstermişsin kusacaktı kadın. Şikayet etti"

Masada tabağını alan yavaş yavaş Osman'dan uzaklaşıyordu. Osman'sa utançtan kıpkırmızı olmuştu. Masa da sadece ben Mehmet Hayat ve Osman kalmıştık. Hepimiz Osman'ın yaptığı şeylerden dolayı ordan burdan kovulmaya alışık olduğumuz için gülerek birbirimize bakıyorduk. Osman'da zaten Başhekim gittikten sonra Fatih abiyi çağırıp " Abi o Başhekim değil mi? Neden burda yiyor yemeğini diye sormuştu. Fatih abi acıyarak bakıp " oğlum başka yemekhane yok. Olsa zaten seni tek başına oraya kitlerdim" deyip gitti. Osman birşey demeden elmasını yemeye devam ediyordu...

🌌BEYAZ MELEK🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin