Ezogelin...

41 6 8
                                    

Bazı ölüler kalbi atan bedenlerde gömülüdür. Tıpkı benim günlerdir içime gömdüğüm gibi... Semra Teyzeden sonra bana bi durgunluk gelmişti. Ailem ve arkadaş çevremde bunun farkındaydı. Yemek yemeyi geçtim artık bizim grupla bile şen şakrak dolaşamıyordum. Sınıfın düzeni genel olarak bozulmuştu. Herkes gördüğü vakalar sonucu manyağa bağlamıştı. Anlayacağınız hayatın gerçekleriyle tanıştıkça kendimize yabancılaşıyorduk. Çünkü artık herkesin gönlünde bir 'Semra Teyzesi' vardı.

Serviste birkaç gündür Ali'de bende ki değişimi farketmişti. Hatta artık erken gelip takip alıyordu. Servise gittiğim de yine gelmiş ve takipleri almıştı.

"Sen burda uyumaya başladın da benim mi haberim yok?"

"Daha çalışkan bir partner olmaya karar verdim"

"Gözlerim yaşarmalı mı? Bence hayır!"

"Güzel! Kendine gelmişsin"

"Ben hep kendimdeydim"

"Şuan bir part ukalalık çekdiğim için cidden mutlu oldum. Fakat şimdi söyleyeceğim şey sonunda sen hiç mutlu olmayacaksın"

"Eğitim Hemşiresi mi geliyor muş?"

"12 tane post-op var"

"Şaka yapıyorsan gözlerine abeslang sokarım "

"Şaka yapıyorsan gözlerine abeslang sokarım "

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Abeslang: dil çubuğu)

"Keşke şaka olsaydı da soksaydın. Hem gözlerim sende kalırdı"

"Senin gözlerinin ben de olduğunu anlamak için abeslanga gerek yok zaten"

Ali duraksayıp bi baktı. Ben aldırış etmeden hasta dosyalarını alıp yatak numaralarına göre dağıtmaya başladım. Ali'de peşimden gelmişti. Bu çocuğu sinirlendirmek hoşuma gidiyordu ama eğer birisi bunun farkına varıp hocalara söylerse yanardım. Ömür hoca muhtemelen 'O yapar' deyip geçiştirir fakat Neşe hoca kesinlikle saçlarımdan kendine kışlık kazak örerdi.

Neşe Hoca genelde disiplin delisi birisiydi. Tırnağında oje varsa, saçların üniformaya değiyorsa, beyaz harici hırka giyiyorsan, makyaj yapıyorsan, takı takıyorsan, staj dosyan düzenli değilse, haftalık ilaçları ezbere sayıp, vaka bakımını tek nefeste anlatamıyorsan kulaklarından jelibon yapıp karşı markette satıyordu. Ömür hoca genelde gelip palyatif bakım merkezinde oturup, bunlar zaten bir halt yapamıyordur kendimi yormayım der gibi gösterip eğitim hemşiresinden durum raporu alıp e-okula geçiriyordu. Kısacası ikisi de bize güzel geçiriyordu. E-okul demişken notlara bakmak için e-okula girip sinek görmüş Arizona kertenkelesi gibi tipime maruz kalmayı bile özledim.

O gün Ömür Hocanın gelmesi gerekiyordu. Tahminimce yine yemek saatinde gelip bütün öğle arası bize ayar çekip aç bırakacaktı.(hep aç kalıyorduk onun yüzünden) Diline düşmemek için Ali'yle pek muhatap olmamayı tercih ettim. Hastaları altışar altışar paylaştık. Ben pre-op bilgileri vermek için sorumlu olduğum odaları geziyordum. Hepsini gezmiştim. 305 numaralı odadaydım. Yani en son odaydı. İçeri girdim. Bir tane kadın ağlayan çocuğu susturmaya çalışıyordu. Koltuğa oturmuş çocuğu susturamadı diye kadına bağıran adama doğru baktım. Hasta yakınları genelde odaya girdiğimizde oturma tarzını düzeltirdi. Bu adamda tek bi hareketlenme yoktu ve karşımda ahırda yere yayılmış yatan dana gibi oturuyordu. Bozuntuya vermeden çocuğun yanına gittim. 9-10 yaşlarında bir oğlan çocuğuydu. Adı Fırat. Annesi onu zapt etmeye çalıştıkça vuruyordu. Hırçın büyütülmüştü anlaşılan. Muhtemelen çocuğun böyle olmasında ki en büyük sebepler karşımda baba sıfatıyla oturup oğlunun annesine vurmalarını izleyen adamdı! Çocuk Harry Potter'ın suyun altında çığlık atan küresi gibi çığırıyordu.

🌌BEYAZ MELEK🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin