Günler manaton biraz ben ruh gibi. Kahverengi... Evden işe , işten eve . İştah yok. Yedim mi de hayvan gibi. Ah pencereden baktım . Yine kar. Bol kırmızı kazağımı kalın taytımı uzun çizmelerimi ve siyah beremi taktım. İşe gitmeden yol üzerinde bir kafeye oturdum. Kahvaltı tabağı, sıcacık çay, gazete . Öylece bir kaç saat . Sonra dükkana gittim .soğuk sokaklar. Vardım. Montumu askılığa astım . Dükkanı açtım. Masama oturdum. Kahve yaptım . Kahvemi yudumlarken çizimlerimi yaptım. Gelen telefonlara siparişlere , çizimlere ben bakarken, Hayal müşteriler ile ilgileniyordu. "Renk , ben dışarı çıkıcam öğle arasından önce işlerim var. Sen ilgilenirsin." " tamam Hayal sorun yok." Hayal dışarıya çıktı ve bir müşteri geldi. " ay merhabalar , nişanım varda elbise bakıcamtım . Birde kombinleye bilir miyiz?" Kokoştu biraz ve inşallah sinirimi bozmazdı çünkü tiki kızlara hep sinir olmuşumdur. " hoş geldiniz, peki abiyeler alt katta buyrun inelim. Selin sen buralarla ilgilenirsin" selin yanımızda çalışan kız. "Peki Renk hanım." Dedi. " evet şimdi ne renk ne model ? İstersiniz . Tasvir ederseniz eminim ki, bulurum." "Soluk pembe , askılı, balık model. Ha bide hafif taşları olsun sol tarafta ." "Buyrun , en yakın bu var." İstediğinin neredeyse aynısını gösterdim . " güzelmiş , fiyat ?" " 4.357 tl ." " o ' da uygun . Kombinleyelim bakalım ." " buyrun o zaman ayakkabıdan başlayalım." 7 cm topuklu ful taş kaplı arada pembe taşları olan bir ayakkabı gösterdim. " bu bence en uygun ayakkabı . Kombin yapıcağımızdan fiyatıda baya indiririz . Normal fiyatı , 2,560 tl ." "Bana ne kadar şekerim?" Allahım ya kombine göre indircez diyom bu nediyo kesin baba parası yiyen kaltak tikilerden... "Biz bir karar verelim aksesuarlara . Sanırım şahşağlı istiyorsunuz . Takılar abartılı mı olsun?" " A tabiki , bana yakışıcak gibi , sonuçta prensesken kraliçe olucam." Hmmm duyanda ingiltere prensesi sanıcak bu ego ne? " peki o zaman taşlı bir takım gösteriyim." Kocaman taşlı bir kolye, yuvarlak taşlı bir küpe gösterdim. " iyimiş ama pembesi var mı?" " çok pembe boğar deneyip görürüz yarın ama saç aksesuarlarını pembe seçeriz bunlar pembe olmamalı tabi bence." " tabiğğ siz bilirsiniz." Kombini tamamladık falan kadın gitti çok şükür . Oturdum tutarları hesaplıyordum ki kapıdan, Muratcan girdi . "Hoş geldin otur." " hoş bulduk teşekkürler ." " ne içeresin?" "Çay varsa alabilirim ." " tabikide . Selin,çay getirir misin iki tane." " Nasılsın bakalım?" "İyim . Davetiye getirmiştim." "Ne davetiyesi, doğum günün falan mı?" "Hayır . Düğünüm varda ." "Senin mi?" "Evet" dedi katilim. " kiminle?" "Sence ?" "Haklısın . Tabiki beyza ile gerçi o kadar ciddi düşündüğünüzü bil-bilmi-bilmiyordum." Gözlerimden yaşlar süzüldü . İçim kanıyordu ciğerim daha da kararıyordu. Yıkılmadım ben bu defa devrildim ! "Haklısın . Gelicem ." " zaten onun için getirdim." " diğil mi? Süs olsun diye geritiricek değilsin." " ben kalkıyım malum ,düğün telaşı." "Yine beklerim. Bay bay." Susarak bir çığlık patlattım . İçimdeki yangın... Kahverengiyim... Soluk, ümidi azalmış. Direk eşyalarımı alıp dükkanı kapattım. Ağlaya ağlaya yağmur'da yürümek bir markete uğradım. Kola , dondurma , cips ve nutella aldım . Derhal taksi çağırdım. Ağlayarak camından bakıyordum. Zaman önemini yitirdi, hayat yitirdi ve bir anda tüm dünya ümidini yitirdi. (Tabiki ıphone 6plus 'ımı camdan fırlatmadım .) indim . Koşa koşa , odama çıktım . Bol t-shirt, bol pijama altı. Raskele topuz. Oturdum dram filmlerimden birini yerleştirdim. Nutella mı aldım elime . Ağla , ağla ve yine ağla . Tekrardan ağla ve ağlayama . Konuşama boğazın düğümleniyor hemde öyle ki! Akşam annem eve geldi. Odama girdi .
"Renkçim noldu?" " evleniyor anne . Anne ben nabıcam? Bana davetiye verdi." " kıyamam. " dedi annem. Daha'da ağlayarak " annem . Sevgilim sevgilisini çok seviyor." " sen biraz, yalnız kal." Dedi ve çıktı. Yalnızlığın dibindeyken daha nasıl mı yalnız kalınır? İşte tam da bu şekilde. Ağlayarak uyaya kaldım. Şimdi onun kollarında uyaya kalmak vardı. Ama o yoktu olmamıştı zaten boş bir bekleyiş . O beni çoktan unutmuştu. ( hüzünlü bir şarkı açıp okuyun).Kalktığımda sabah bir çay, bir kâse mısır gevreği yedim. Telefonum kapalıydı Hayal istesede ulaşamaz derken kapı çaldı. " Renk ? " " efendim ?" " iyi misin ?" " topu patlamış, annesi istediği oyuncağı almamış , şekeri düşmüş , arkadaşları dışlamış , elleri ve dizleri kan içide bir çocuktan çok daha beter haldeyim." Dedim ve yutkundum. Derince bir nefes aldım . " sana kitap getirmiştim. Seni neşelendirir bide paptyalar." " teşekkür ederim . Benim gibi yalnız , öldürülmüş solmaya mahkum edilmiş, papatyalar için." " pekala bu gün yalnız kal. Yarın alışverişteyiz." Dedi ve gitti . Toparlana bildim kadar toparlandım artık ne kadar olucaksa işte . Kitabı açtım ve şöyle başlıyordu. " sakın umudunu kesme , nefes aldığın süreçte umut vardır . O gemi bu limana gelicek!" Az da olsa cesaretlenip ona mesaj attım .
Bir gelsen değiştirsen iklimimi, baksan gözlerime ısınsa yüreğim. Sözler yaz gibi çıksa ve bitse kahverengi sonbahar.
Böyle bir cesaret bendeki. Kitabı daha da okudum. Gittikçe içimdeki ölü kelebekler hayata dönüyordu.
Cevap gelmedi . Hayal ile alışverişe çıktım çılgınca alışveriş yapıp , hazırlandım. Sebebini ona ' da beyan etmedim. Eve gidip . Kafamı yatağa koydum. Ve uyudum. Sabah kalktım . Duş aldım , saçlarımı kuruttum. Mini siyah tüllü askılı elbisemi giyidim . ( tüller kabarık, üstü dar.) saçımı dalgalı yaptım. Perçemler düz . Bir kolye birde küpe saat bilezik. Takı olarak . Artık hazırdım . Hayal' i çağırıdım. Ona , turkuaz kısa kol mini bir elbise arkadan fiyongu olan ve saçlarını geriye doğru jöleledim. Bana kırmızı stiletto ona pembe kadife ucu açık bir topuklu. "Renk nereye gidicez?" " düğüne canım." " kimin ki?" " Muratcan'ın düğünü." " ne ? Mal mısın kızım sen? Hüngür hüngür ağlarsın." " hayır " " o zaman , ben hamileyim yada siz kardeşsiniz gibi bir yalan?" " hayır." Cidden hayır unutucam! Makyaj yaptık. Kahve tonları far, siyah eyeliner ve kalem, siyaj oje , koyu kırmızı ruj, bronzer . Hayelde ise , beyaz simli far, siyah kalem ve eyeliner, beyaz oje ve pembe bir ruj . Artık hazırdık cenazeme! Arabaya bindik sürerken ellerim titriyordu. Vardık indik ve masamıza oturduk. Bir kaç dakika lak lak . Sonra ise kalp delen o duyuru . Geli ve damatı ilk dansa çağıran . İngilizce romantik bir şarkı. Zarif bir dans ... Gülümsüyordum... Acı içinde .... Ve nikah masasına gidilir ... ( içinden şarkı mırıldanıyordum, nikahına çağır sevgilim şahidin oluyum diye.) neyse içimden saçma şeyler söylemeyi bıraktım... Ve nikah memuru gelir masaya geçer ... Şimdide o soru . " evlenmeyi kabul ediyor musunuz gelin hanım?" " ha-hayır !" Deyip çekip gitti gelin. Hayal bana dönüp " sen bir şey mi yaptın? " dedi " kesinlikle yapmadım." Cidden zerre haberim yoktu olaydan muaftım. Muratcan dondu kaldı . Tanrım ne oluyordu? Benim için kızın aklına girip hayır demesini mi sağladı Allah? Sanırım allak bullak oldum sonra ama sonuçta artık bekar diye düşünüp herkes üzgünken , piç'çe bir gülme oluştu yüzümde... Hayalle beraber eve döndük... Muratcan'ı aradım . Zır zır zır ve zırr sonunda açtı. " alo ?" " meraba bu gün ne oldu öyle?" " hiç bir fikrim yok. Benimde buluşalım mı? Konuşmamız lazım." Dedi " tabi ... Nerdesin?" "Deniz kenarında .." "Geliyorum."
Beni neden çağırdı şimdi ah yok ya benden şüpheleniyorsa tehdit ettiğimden filan yok ya o bana güvenir zaten yapmadım.... Ya bana dert yanıcaksa?
Sahi ne olmuştu?
Ve bundan sonra ne olucak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Renk
Teen Fiction*kitap'taki olaylarda , karakterlerde ve de kişiliklerde gerçek hayattan hiç bir alıntı yoktur.* Kendi dünyasını yaşamak isteyen ama berbat bir hayat yaşayan bir kız . Yıllarca plotonik olduğu kişiyle yıllar sonra hayatına yeni bir sayfa açtığı gün...