Ya ben hâla çok yogum... Her dediğim yapılıyor , Muratcan sık sık ziyaret edip arıyor, ama bir eksik var gibi... Hayal'e ne oldu acaba? Bir ararım dönmüş mü? Dönse aramaz mı? Çok uzun süre kaldı . "Alo, ne yaptın bakalım?" "Biraz karışık. Buluşalım mı?" "Tabi , öğlen yemeği yeriz... Sarmaşık kafe? "
"Olur tabi ki! 13.30 gibi gelirim."
Gerin dur yatakta ,boş boş . Daha saat 9:27 ! Hayel'in hâla kazadan haberi yok... Tık,tık,tık...
-girebilirsin.
-bir yere mi gidiceksin kızım?
-Evet anne. Hayel dönmüşte.
-Tamam . Dikkat et bak henüz iyleştin.
-Merak etme sen . Kocaman oldum!
Sahi , biraz yaşlandım mı? Yok daha neler ? Henüz 24 ...İçimi kemiren bir sıkıntı var... Bir yanımsa tatlı bir telaş , ne için ama? Hayel, beni biraz meraklandırdı... Kalkıp dolabıma baktım, ne giysem? (Banel bir soru) lacivert gömlek ve tayt... Tahta merdivenlerden inerken biraz tuhaf oldum ... 3 gündür odamdan çıkmamıştım :)...Belirlediğimiz saat'te sarmaşık kafedeydim... (Aslında bu kafe Hayel'in ama bilen tek kişi benim.çalışanlar dahi bilmiyor. Anlatmadığı bir şeyler var.)
-Neler yaptın?
-Anlatsam şok geçirirsin. Renk sıkı dur!
-Kemerimimi bağlasam? Uçak kalkıcak.
-çok komik! Kes şunu ya...
-Makas ver.
-Yeter cidden! Dinle . Bak şimdi biz ayrıldık yani Deniz ile...
-Niçin mutlusun?
-Dinle işte! Detay vermiycem kavgamızla , ayrıldık yani... Sonra ben ertesi gün hemen uçağa bindim... Yanımda ise bir çocuk vardı . Ama çok yakışıklı. Bana adımı sordu, bende sordum . James adı , 26 yaşında ve gitarist. Annesi türk babası kanadalı ama annesi 5 yaşından beri kanadada yaşamış yani çocuk kanadalı ama türkçesi bayağı iyi !
-Sana bir şey diyemiycem.
-Daha bitmedi...Baya bir konuştuk sonuçta on dört saat!
-İyi bok yedin!
-Çok anlaştık falan , İstanbula yerleşicek ,kanada'ya tatillerde gidicekmiş... Numaralarımızı falan aldık işte sosyal medya hesapları falan... Ayrıca en son üç buçuk ay önce bir ilişkisi olmuş!
-Yavşaksın.
-Ne alaka ya?
-Görsen öyle tatlı ki , gülüşü, gamzeleri, göz kırpışı...Tanrım,mükemmel bir varlık ayrıca çok centilmen!
-Yeni ayrıldın. Ağlıyordun, seviyordun. Şimdi bu ne? Daha ertesi gün? Pes mi? Bitti mi?
-Bilmem çok kaba ve artık gözlerine bakınca içim tuhaf olmuyor ...
-Sen bilirsin...
-Renk sen neler yaptın?
-Kaza geçirdim ...
-Tövbe , ciddi misin ? Düzgün anlat!
Öksürdüm, boğazımı temizledim. Pek hatırlayasım yoktu ! Şimdi boş bir velvele yapıçak...
-Hafızam silindi ... 2 hafta yoktu , o yüzden hatırlamıyorum.. Muratcan'ın yanına giderken araba çarpmış ... İki hafta sonra hastanede uyandım falan filan işte.. 3 haftadır ilk kez bu gün dışarı çıktım...
-Haber niye vermedin?
-Sorman için. Kalkmam lazım.
-Neden ?
-Murtcan en son dün sabah 7 civarı aradı 33 saattir ses seda yok! En fazla 9 saat olmuştu ! Meraklandın.
-Peki , görüşürüz...
Biraz yürüdüm ... Aradım ama açmadı 15 kez aradım 46 mesaj çektim . Yok! İçim' de güller kuruyordu resmen!Gece 23:40;
Eve çok geç kaldım kimseyi de aramadım . Şarjım bitmişti ... Of hiç bir şey yapasım yok ... Ulaşamıyorum , tabi insanın aklına her şey geliyor!
-Nerde kaldın kızım?
-Çocuk değilim !
-Haber vermedin...
-Öf , iyi geceler...
Dön dur , gram uykum yok...Ertesi sabah ...
Zırrr , zırr ,zırrr ... Telefon sesi , uyku sersemi ekrana bile bakmadan telefonu açtım...
-Aa- aloh? (Esnemeli sesim:/)
-Günaydın aşkım!
-Yaşıyor musun?
-Tabi
-Ben öldürücem ozaman!
-Ne oldu ki?
-Kaç saattir ulaşılamıyorsun...
-Of Renk ya! Olabilir...
-Olabilir?
-Saat 10:30 ta kapıda ol... Görüşürüz!
Bu ne emir vakiydi? Ne olduysa artık? Sinirlerimi bozuyor ...Aşağıya indim ... Arabanın direksiyonuna başını yaslamış bekliyordu... Biraz düçünceliydi siması.kırgın bir tebssüm oturdu dudaklarına.
-Neden böylesin?
-Arabaya geçsene...
Yan koltuğa oturdum,camdan bakınuyordum, mütavazi bir apartmanın önünde durduk...
-Neden burda durduk?
-Görünce çok şaşırıcaksın.
Asansörde 7. Kata bastık yani en üst kat. Anahtar ile kapıyı açıp içeriye girdik , eminim ki amlamsız ,şaşkın ve salakça bakıyordum...
-Burası kimin evi?
-Bizim!
Gözleri parladı, beğeniceğimi umut ediyordu , şaşırmıştım hemde çok ! Bizim evimiz de ne demek?
Konuşmadan şaşkınca dureken hadi "gezelim" dedi.Tam zevkime göreydi...
Oturma odası; Bir şömine karşısında üçlü bir koltuk soluk ama güzel bir gri... Camın önünde iki tane armut koltuk,kırmızı... Vesaire ... Siyah teknolojik bir mutfak. Üst kat, yatak odası ve bir teras ... Teras'ta çiçekler bahçe monilyası ve havuz var . O kadar muhteşem ki! İnanamıyordum...
Muratcan'ın gözlerine bakıp, "gerçekten bizim mi?" Dedim. Ellerini belime doladı "evet , bizim evimiz." Dedi . Dakikalarca terastaki mükemmem manzarayı seyrettik...Her şey güzeldi hemde çok ama ben burda yaşayamazdım... Annemi yalnız bırakamazdım... Hep yanındaydım hiç ayrılmadım... Küçük bir çocuk gibi. Çünkü o yalnız ne yapardı? Daha önce Hayal'lede eve çıkmayı düşündük ama bırakamadım... Belkide bu kadar çocukluk yeter! Artık kendi düzenimi tamamen oluşturmam gerek hem bir işimde var...
-Muratcan bir annemle konuşsak?
-Sen ciddi misin?
-Tabiki , çünkü hiç bensiz yaşamadı alıştıra alıştıra söyleyeceğim...
-Tamam . Nasıl istersen.Merhaba ilk kez yazarınız konuşuyor :)
Bölümlerim çok kısa ve pek heyecanlı değil :(
Ama sonra ki bölümler bomba gibi olucak ... Yazmayada pek vaktim olmuyor... Lütfen yorum yapın vede beğendiyseniz beğenin :) hikaye hakkındada eleştirin.. Okumalarda düştü:(
Umarım yükselir!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Renk
Teen Fiction*kitap'taki olaylarda , karakterlerde ve de kişiliklerde gerçek hayattan hiç bir alıntı yoktur.* Kendi dünyasını yaşamak isteyen ama berbat bir hayat yaşayan bir kız . Yıllarca plotonik olduğu kişiyle yıllar sonra hayatına yeni bir sayfa açtığı gün...