O kadar uzun zaman oldu ki adeta yazdığım şeyi unuttum.
Özür dilemeyeceğim, ama gerçekten kendi sebeplerim vardı.
Onun yerine güzel bir bölümle karşınızda olmaya çalışacağım.
Bir daha ayrılmamak dileğiyle, hepinizi seviyorum.
Cemre.
Esin bana kuşkuyla baktı. "Emin misin?"
Derin bir nefes aldım. Bilmek istiyor muydum? Ya çok kötü şeyler duyarsam?
Ama bu belirsizliği daha fazla kaldıramayacağıma karar verdim. Ömür'ün ben yokken ne yaptığını, suratındaki o başka biriymişcesine ifadenin sebebini öğrenmek zorundaydım.
"Eminim Esin, simit."
Bu sefer Esin derin bir nefes aldı. "Tamam anlatacağım. Ama lafımı kesmeden, hiç konuşmadan dinleyeceksin."
Kafamı salladım. Hazırım.
***
"Sen gittikten sonra Ömür hep peşimdeydi. Adresini istedi, telefonunu istedi. Sürekli mail attığını ama senin ilk mailden sonrasını açıp okumadığını. Abinden, annenden, babandan adresini sormaya yüzü yoktu. Bulamadı yani seni. Bu 2 ay boyunca böyle gitti. Sonra değişmeye başladı. Haberlerini aldım, önce okula az gitmeye başlamış. Bir şirkette staja başlamış, sonra da part-time işe."
Esin "okula gitmeme" haberlerinden sonra değişen suratımı farkedip durdu.
"Zeynep eğer bu kısımlarda kötü olmaya başladıysan gerisini duymak isteyeceğini sanmıyorum."
O öyle söyleyince ellerim buz kesti. Titremeye başladım. Esin'in görebileceği bir şekilde titriyordum. Ellerini ellerimin üzerine koydu. "İstersen anlatmayayım."
Daha kötü ne olmuş olabilirdi? Neydi bana söylemek istemediği?
"Lütfen devam et Esin."
Esin dudaklarını diliyle ıslattı. "Sonra birkaç farklı kızla görüldüğünü duydum. Ben kendini kaybedip hovardanın teki olacağını düşünüyordum ama Eli diye bir model kızla çıkmaya başladı. Kızın gerçek adı Elif. Ama ajanslarda falan adı Eli diye geçiyor, bir nevi sahne adı. İlişkileri başladıktan 2 ay sonra kız bunun yanına taşındı."
Kulaklarım çınçın çınlıyordu. Beynimin içinde bir kazan vardı. Yok ya da düdüklü bir tencere. Kulaklarımdan dumanlar çıkıyordu.
"5 aydır birlikte yaşıyorlar. Kız bundan 5 yaş büyük."
Mırıldanarak Esin'den özür diledim. Çantamı avuçlarımın arasında sıkıştırarak yanıma alıp kendimi dışarı attım. Esin tabi ki peşimi bırakmadı, koşturarak kolumdan yakaladı.
"Zeynep, iyi misin?"
İyi miyim?
Kendim bile bilmiyorum ki.
Tabi ki biliyorum, iyi değilim. Kendimi kandırmanın anlamı yok.
Beni beklemesini beklememiştim.
Belki de beklemiştim.
Ama okulu bırakıp (tamam, derslere az katılım gösterip diyelim) kendinden 5 yaş büyük bir modelle yaşamasını da beklemiyordum.
Peki bana gelip neden beni beklediğini söyledi?
"Peki bana gelip neden beni beklediğini söyledi!"