13. Bölüm

392 54 35
                                    


Tao endişeyle Sehun'u kucaklayıp kafeye koştu. Yifan koşup kapıyı açtığında koltuklu masalara ilerleyip yatırdı. Ben de hemen telefonumu çıkarıp Baekhyun'u aradım.

O gelene kadar Sehun'la ilgilendik. Yavaş yavaş kendine geliyordu. Gözlerini açarken bile onu sayıklıyordu.

"Lu.."

"Sehun! Neyin var?! Anlat bana! Hm?"

Tekrar ağlamaya başladığında Tao hepimizin önüne geçip sımsıkı sarıldı.

"Shh sakin ol. Hepsi geçti."

Kollarını Tao'ya sarıp daha şiddetli ağlamaya başladı. Resmen titriyordu ve biz hiçbir şey yapamıyorduk.

O esnada içeri Luhan girdi. Bir yandan Yifan Sehun'a su içirmeye çalışıyordu. Onu fark edince bardağı alıp ayaklarının dibine fırlattı.

"S-sehun.."

"DEFOL! DEFOL GİT BURADAN! DEFOL! DEFOL DİYORUM SANA!"

"Sehun sakin ol. Lütfen sakin ol."

Sehun çırpındıkça Tao ona daha sıkı sarılıyordu. Baekhyun'a bırakırsam onu parçalayabilirdi. Bu yüzden Luhan'ı alıp dışarı çıktım.

"Neler oluyor Luhan? Sehun'u bu hale sen mi getirdin?"

"B-ben.. Ben üzgünüm Chanyeol. Ben biriyle.. Bir başkasıyla görüşüyordum. Sehun'u seviyorum ve.."

"Sevmek? Bir başkasıyla görüşüyorsun ama Sehun'u seviyor musun? O benim sadece çalışanım değil. O benim kardeşim. Seni dövmüyorsam gitmen için bir şans veriyorum demektir. Umarım bir daha gelmezsin. Çünkü o zaman seni kimse elimden alamaz."

Sertçe itip içeri döndüm. Sehun hala titriyordu. Biraz daha sakinleştiğinde titreyen elleriyle suyu içti ve bize döndü.

"Onunlaydı.."

"O?"

"Jongdae.. Daha önce fotoğraflarını görmüştüm."

"Nasıl yani?"

"Sadece arkadaşı olduğunu söylemişti. Çalıştığı yerden.. Lanet olsun! Onları yatakta gördüm! Çırılçıplak!"

"NE?! O herife gününü göstereceğim! Benim kardeşimi incitmek ne demekmiş görecek!"

Baekhyun ayaklandığında bileğini sıkıca kavrayıp yanıma çektim.

"Yapma Baek. Sehun'u daha da incitiyorsun. Bırak o pislik sadece gitsin."

Baekhyun başını sallayıp kardeşinin yanına oturdu. Sehun hala ağlıyordu.

"Kaç kişi arkadaşıyla yatağa girip sohbet eder?! Cidden! Bir de durmam için peşimden koşuyor!"

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Aşklarının her gününe şahit olmuştum ben. Birbirlerine çok bağlılardı. Ayrı kalmaya dayanamadıkları için Sehun'a durmadan izin veriyordum.

Her aşkın sonu kötü mü olmalıydı? Luhan'ın hissettiği şeye aşk demek bile istemiyordum. O sadece bencillikti. Sehun her aradığında yanında oluyordu. Onu seven bir kalp ve kullanabileceği bir beden.. Bu kesinlikle aşkın en iğrenç haliydi.

Tao'nun Sehun'la bu kadar ilgilenmesi o ana kadar dikkatimi çekmemişti. Ama tabloya uzaktan baktığımda tanımadığı birinin saçlarını böyle şefkatle okşayan birinin tek bir sebebi olabilirdi.

Yifan bakışlarımı fark edince yanıma geldi ve eğilip fısıldadı.

"Ondan hoşlanıyor olabilir mi?"

Cevabı bildiğine emindim. Bu yüzden imalı bir bakış attım. Gülümseyerek teslim olma işareti yaptı ve tekrar fısıldadı.

"Evet, hoşlanıyor."

Susmasını işaret edip Sehun'un yanına oturdum.

"Bu gece abin de sen de benim evimde kalacaksınız. İtiraz istemiyorum. Hadi kalk bakalım."

"Ben.. Sadece ölmek istiyorum."

"Yah! Saçma sapan konuşma! Asıl ölmeyi hak eden o! Gidip öldüreceğim şimdi!"

"Baek kimseyi öldürmüyorsun! Sehun sen de bir daha böyle bir şey söylemiyorsun! Saçmalamayı hemen kesip toparlanın."

Sehun kalktığında dengesini sağlayamadığı için Tao onu kucaklayıp arabaya götürdü. Yifan söyledikten sonra daha fazla dikkatimi çekmeye başlamıştı. Tao gerçekten fazla ilgiliydi.

"Yifan.. Biz taksiyle gidebiliriz."

"Hayır, ben bırakacağım. Sizi bu halde taksiyle gönderemem. Sehun iyi değil. Lütfen izin ver."

Sehun'un durumundan dolayı kabul edip arabaya bindim. Eve vardığımızda Tao dikkatle Sehun'un arabadan inmesine yardım edip abisine teslim etti. Sonra hepimizi selamlayıp tekrar arabaya bindi.

Anahtarı Baekhyun'a verip önden gönderdim. İkisi binaya girdiğinde Yifan'a döndüm.

"Teşekkürler Yifan. Bıraktığın için.."

Tam peşlerinden binaya girecekken kolumdan tuttu.

"Bugün.. Konuşamadık Chanyeol."

"İçeri girmem lazım. Sehun iyi değil."

"O tarif.. O bizim tarifimizdi."

"Evet?"

"O defteri saklıyorsun değil mi? Bana verir misin? Lütfen Chanyeol."

"Şaka mı yapıyorsun? Bende öyle bir şey yok."

"Yalan söyleme. Bunu neden yaptığını anlayacak kadar iyi tanıyorum seni."

"Tamam, çok zekisin. Ama o defteri sana veremem Yifan."

"Sadece bir gecelik? Bakıp getireceğim. Söz veriyorum."

"Söz? Eğer getirmezsen sana neler yapabileceğimi hayal ediyor musun?"

"Yalvarırım Chan.. Lütfen.."

"Pekala, vereceğim."

"Getirecek misin?"

"Hayır.."

Üzgün bir şekilde başını eğdiğinde çantamı önüme çektim ve içinden defteri alıp ona uzattım.

"Yanında mı taşıyorsun?"

"Hayır, normalde pastanemde duruyor. Ama birkaç gündür eve getiriyorum. Her neyse.. Yarın getirmezsen çok kötü olur."

"Getireceğim. Söz veriyorum getireceğim."

Mutlulukla gülümsedi ve kollarını etrafıma sarıp dudaklarıma yapıştı. Neredeyse ona kapılıyordum ki gücümü toplayıp kollarından ayrıldım.

"Yapma.."

"Seni seviyorum Chanyeol."

Tekrar dudaklarımızı birleştirdiğinde kalbim direnemeyecek kadar zayıflamıştı. Ben de elimden gelen tek şeyi yaptım. Sonra pişman olacağımı bilsem de yumuşak dudaklara aşkla karşılık verdim.

Delicious ✓Where stories live. Discover now