•2.Bölüm•

62 4 5
                                    

Multimedia: Umar Taşkıner 

İyi okumalar (:

Apartmandan sonunda çıkabildiğim de montun şapkasını kafama geçirip mümkün olduğunca etrafıma bakmadan uzaklaşmaya başladım. On on beş adım ilerimdeki markete doğru hızla ilerledim. Oranın penceresinden Oğuz'un gelip gelmediğini kontrol edecektim önce. 

Markete girer girmez hemen reyonlara baktım. Apartmanda yaşayan birkaç kişiden başka kimse yoktu. Derin bir nefes aldım ardından dışarıyı kolaçan ettim. "Keşke" dedim, "Keşke Umar'ın yanına gitseydim." Kafamı bir kez daha dışarı çevirdim tam o sırada Oğuz arabasıyla  binaya yaklaştı. Her yanım titriyordu. Markette gözükmeyeceğim bir köşeye doğru ilerledim. Bir şey alıyormuş gibi eğilip bakarken bir yandan da dışarıyı gözlemliyordum. Oğuz elinde bir çantayla buraya doğru geliyordu. Beni görmüş olamazdı değil mi? 

Ne yapmalıydım. Tanırdı beni hemen. 

"Geçtiğin her yere kokunu bırakma Sade, seni bulmam kolaylaşıyor." demişti bir keresinde. 

Ellerim, ayaklarım her yanım zangır zangır titriyordu. Sanki saatlerce karın altında çırılçıplak kalmıştım. Her yanım kaskatı kesiliyordu. Derin bir nefes aldım, sakin olmalıydım. Marketin kapısı açıldığında içeri girdiğini anlamıştım. Kasadaki kızın sesini işittim.

"Hoşgeldiniz Oğuz Bey." 

Nasılda tanıyordu yelloz. Kasiyer kız -geçen yaka kartında okuduğum kadarıyla adı Sinem- düzenli olarak gelen yakışıklı müşterilere yalakalık yapmaya bayılırdı. Bunu gözlemlerimden biliyordum. Oğuz hemen hemen her hafta buraya uğrardı. Kimi zaman sigarasını alır, kimi zaman içkileri doldurur yüklü bir miktar alışveriş yapardı buradan. Biliyordum çünkü her hafta evden kaçıyor, her haftanın illaki bir günü evden uzakta kalıyordum. Mümkün olduğunca Oğuz'la karşılaşmamaya çalışıyordum. Oysa direnircesine peşimi bırakmıyordu. Bana aşık olduğunu söylerdi güya. Benim dışımda her kızla yatmaya bayılır, yanımdayken bile başka kızlara yavşardı. Sinem' de bunlardan biriydi işte.

İçkilere yöneleceğini bildiğimden bulunduğum bakliyat reyonundan kıpırdamadım. Ayak seslerini dinliyordum arkamı dönüp pirinçlere bakıyormuş gibi yaptım. Hmm Osmancık mı pilavlık mı? Sahiden bunu mu düşünüyordum. Ah! Stresliyken her şeyi elime yüzüme bulaştırırdım. Markete girerek büyük aptallık yapmıştım. Oysa ilk buraya uğrayacağını biliyordum. Uzaklaştığından emin olduktan sonra çıkışa  doğru yöneldim. Lakin kasiyerin laf edeceği tutmuştu.

"Aradığınız pirinci bulamadınız mı?" dedi. Hayır anlamında kafamı salladım.

Ve sesim kısılmış gibi boğazımı tutup alelacele 

"Bir Marlboro Light" dedim. 

Bir şey alacağımı görünce hemen atıldı.

"Ah geçmiş olsun havalar soğudu değil mi? Benimde boğazlarım ağrıyor ıhlamur için bol bol. Karışmak gibi olmasında boğazlarınız şişken sigara yakmıyor mu? Ben içemiyorum da." 

Konuşması devam ederken ters bir bakış attım. Bu gidişle ömrü billah susmazdı. 

"Ah sigaranız hemen" diyerek yanındaki sigaralara uzandı susarak. Eğer biraz daha oyalanırsam yakalanacaktım. Montumun cebini karıştırdım daima para bulunurdu. Elime geçen parayı uzatıp sigarayı kaptığım gibi dışarı çıktım.

Marketin sıcaklığının yanı sıra içimdeki korkuyla ısınan vücudum dışarı çıkar çıkmaz soğumaya başlamıştı. Yağmur hafif hafif çiseliyordu. Arkama bakmadan ilerlemeye başladım. Adımlarımı hızlandırdım. Umar'ın apartmanına yaklaştığımda ardımda bir bağırma sesi duydum.

ZAHMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin