aşk-arkadaş 4.Bölüm

29 2 0
                                    

4.Bölüm "Kamp"

Kısacık bir mesafeyi kapatmak o kadar zor değildi. Özellikle bunu istiyorken. AmaNasıl yapabilirdim ki? Berk bu kadar senedir ilk günden kucağına atlayan kızlarla beraberken şimdi neden aynı şeyi yapayım? Biliyorum. İlk günden evimde de kalıyordu. Hayır. Evimde değil evin arkasındaki ağaçlıkta çadırımda kalıyordu. Hem bunu Can istemişti. Nasıl geri çevirecektim ki? Neden kendimi savunmaya geçtiğimi bile bilmiyordum. İçerden gelen Can'ın sesine şükürler olsun. Hemen geri çekildim.-Ben arabamla gidebilir miyim?-Tamam söyleyelim garajdan çıkarsınlar hem şunları da beğendiğin yere götürt bakalım. " o koşarak tekrar içeri girerken Berk'e dönmek için büyük cesaret topladım. O gülümsemeye devam ediyordu. -Ben eve gidip geleyim. Yarım saate dönerim. -Tamam ben de yukarı çıkıp hazrılanayım." ellerim mi terlemeye başlamıştı? Avuçlarımı silmek için kapıdan girene kadar bekledim. Hızlı adımlarla yukarı çıktım ve kendimi hemen duşa attım. Hayatımın en kısa duşunu alırken saçlarımın ıslanacağı aklıma gelmemişti. Gerçekten kendimi kaybediyordum. Sarındığım mavi kısa havluyla yatağıma oturup Damla'yı aradım.-Alo?-Biz de seni bekliyorduk.-Neler oldu?" beni ikisi de dinliyor ikisi de konuşuyordu.-Berk , ben ve Can bu gece kamp yapacağız." tutamamıştım işte onlar önce sinemayı öğrenmek isterlerdi.-Ne?" -Başa alıyorum. Ama vaktim yok. Biz sinemadayken elimi tuttu." karşımdaki aynadan sırıtmamı görebiliyordum. Havlunun arasından çıkan saç tutamlarının ucundan yüzüme birkaç damla su geldi. Onlarda da çakma ve kıkırdama sesleri geliyordu.-Ama..." aralarında fısıldaşmalar hatta duyduğum iddia konusu bile kesildi.-Ama??-Doruk'da oradaydı. Yani tesadüf gibiydi. Ama bana pek öyle gelmedi. İlk yarı önümüzde oturup yanındaki arkadaşıyla bize bakarak konuştular ikinci yarıysa yalnız olarak gelip yanıma oturdu. Berk gerçekten kendini zor tutuyor gibiydi.-Eminim öyledir. Onların kavgalarının ortasında kalmak istemezsin. Ortasında kalanların sonu kötüydü.-Bunu şimdi söylemek zorunda mıydın Damla?-Anlattık zaten her şeyi?-Kızlar bana dönün. Vaktim yok. Anlattıklarınızı anladım. Ama dediğiniz gibi birbirlerinin sevgililerini çalmak için uğraşmaları çok saçma. Neden böyle bir şey yapsınlar ki?-Ya zaten böyle başladıysa?-Ne?-Biz bugün Koray ve Hasan'ı anlatmaları için zorladık. Ama yine de bir şey söylemediler. Bİz tahminlerimizi sıralayınca da aralarındaki kavganın bir kız yüzünden olduğunu anladık. Bunlar kavga etmeden önce Doruk'un bir sevgilisi vardı. Kız başka sınıflardandı ve okula da ikinci dönem geldi. Doruk peşinde pervaneydi ama kız o kadar iyi değildi. Sonra yaz tatiline girdik. DÖnüşte ne kız vardı ne de Doruk ve Berk'in arkadaşlığı." söyledikleriyle kafam iyice karışmıştı. Bana ogün onlardan biriyle çıkan kızın mutlaka aralarında kaldığını söylemişlerdi.-Gizem?-Buradayım. Şey bilmiyorum. Soracağım. Ama anlatmaz heralde. Yani...-Hey bak Berk'ten gerçekten hoşlandığında kararlıysan Doruk seni korkutmasın. İstediğin kadar beraber olabilirsiniz.-Tamam. Teşekkürler.-Şimdi sen bize şu kamp işini anlat..." onlara özetimi geçtikten sonra telefonu kapattım. Neredeyse öpüşseceğimizi duyduklarında gerçekten çığlık atmışlardı. Aslında onu anlatmayacaktım. Ama bu kızlardan bir şey saklamayı gerçekten istemiyordum. Yarın Berk gider gitmez tekrar aramamı istediler. Ahh!! Sadece yirmi dakikam kalmıştı. Hızla siyah uzun taytımı giydikten sonra üzerime de ince ama sıcak tutan lacivert uzun kollu tuniğimi giydim. Tuniğimin üzerine koyu mavi sweatshirtümü geçirdim.Öndeki geniş cebede telefonumu salmıştım.  Ayaklarıma sporları geçirdikten sonra sırt çantamın içine el feneri, yedek pil,mp3, çikolata, en sevdiğim mavi peluş battaniyemi koydum. Odadan çıkarken saçlarımın hala taranmamış olduklarını farkedince kendimi elimde tarak aynanın karşısında buldum. Elime ilk geçen yumuşatıcı ve şekillendiriciyi saçlarıma sürdükten sonra ancak çözebilmiştim. Yine de ıslaklardı. O yüzden başımın tepesinde salık ama dayanıklı bir topuz yaptım. Bu modeli çok seviyordum. Sonra bir de siyah ince montumu çantaya tıkıp odadan çıktım. Oradan direk mutfağa indiğimde yemek sepeti hazırdı. İçinden tavuk kokusu geliyordu. İnanamıyorum. İşi Can'a bırakırsak tabi ki de böyle olacaktı.  Spetin içine Can ister diye de bir paket cips koymuştum. Sonra aklıma Berk geldi. Paket sayısını ikiye çıkardıktan sonra ağır sepeti alıp ön kapıdan çıktım. Can'ın arabası kapının öneündeydi ve Can da içindeydi. Cipin arkasındaki kasada mini dolap ve termos duruyordu. Sadece piknik sepeti boyutundaydı dolap. İçine buz ve içecek koyuşlardı. Bir de süt olabilir. Piknik sepetini de onların yanına yerleştirdikten sonra Can arabayı hareket ettirdi ve arka bahçeye doğru sürmeye başladı. Siyah bir cipti. Aküyle çalışıyordu. Babam ve annem katılamadıkları doğum gübü için yurtdışından almışlardı. Can hediyeyi sevse de onların orada olmasına tercih etmezdi. Cip aslında oldukça büyüktü. Hatta Can kullanmayı öğrenirken baya uğraşıp inat etmişti ve sonra beni eski evimizin bahçesinde onun arka kasasında gezintiye çıkarmıştı. O hallerimiz aklıma geldikçe gülmekten öüyordum. Kesinlikle çok eğlenceliydi. Berk daha gelmediğinden bende sırtımda çantam kamp alanını görmeye çalıştım. Can on dakika sonra ancak gelebilmişti. Bu sırada Berk de bahçe kapısından içeri bisikletiyle girdi. Ona gülümseyip arabnın içinden sırıtan Can'a eğildim.-Nerede bu kamp alanı?-Korulukta.-Ne kadar uzakta.-Arabamla beş dakika ama yürüyerek on dakikayı bulur.-Yani eve de arada giremezmiyiz?-Hayır abla. Biz çadırı bile kurduk Celal amcayla. Hem gerçek bir kamp olmasını istiyorum" Celal amca ben doğduğumdan beri evimizin kahyasıydı. Bu sayamadığım sıradaki evimizdi. Ve hepsinde bizimleydi. Aslında annemler beni okuldan alma planlarını geçen yaz yapmışlar ve evi buraya taşımışlardı. Celal amca ise bizden iki ay sonra ancak gelebilmişti. -Tamam o zaman. Ben de bisikletimi çıkarayım.-Hayır seni ben götürürüm. " arabanın kasasında gözlerimi gezdirdim. Anlaşılan plan yapılmıştı bile çünkü tabana bir örtü seriliydi. Ona kafamı sallayıp doğruldum. Berk'in sırtında da bir çanta vardı ve uyku tulumu bisikletin arkasına bağlanmıştı. Altında bol siyah bir eşofman vardı üzerinde ise siyah tshirt, eşofmanın ceketi ve yine siyah mont vardı. Ayakabıları da siyahtı demişmiydim. Elimdeki feneri üzerinde gezdirdikten sonra yukarı çıktım. Siyah bere! -Kamufle olmaya mı çalışıyorsun?-Belki. Yani gece kamp, karanlık,korku hikayeleri... Can'a acıyabilirim ama sana insiyatif yok." karanlığı düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyordu. Can kornaya basınca yerimden sıçradım.-Görünüyor ki işim zor olmayacak kornadan korkuyorsan." gülümsemeye çalışsam da karanlık tam olarak gafil avlanacağım yanımdı.-Tamam Can bekle." Can'ın iki saniyede bir kornaya basmasını engelledikten sonra tekrar Berk'e döndüm.-Can söylediğimden daha ileri kurmuş çadırı. Sana uyar mı?-Tabiki de. Sorun değil.-Tamam. Beni bir dakika bekleyin." sesimi yükselterek Can'ın da duymasını sağladım. İçeri, az önce giren Celal amcayı bulmaya girdim. Bulduğumda mutfakta yemek yiyordu.-Celal amca? Biz şimdi gidiyoruz. Bir şey olursa ararım. Bir de annemler biz eve gelmeden yanımıza gelmeye kalkmasınlar lütfen." kafasını salladıktan sonra tam kapıdan çıkıyordum ki Gülay ablayla karşılaştım.-Sen daha çıkmadın mı?-Yok Can'ın çantasını hazırladık. Şimdi de çıkıyorum. -Sağol ya tuttuk seni de şoföre söyle bıraksın. Hava karardı.-Sağol canım. Can'ın sütü mini dolapta. Çamaşırları, kıyafetleri de çantasında çoktan götürdüler onlar. Bir de yatarken çantasındaki şurubu içir hastalanmasın.-Tamam Gülay abla."adımımı atmıştımki kolumdan çekip durdurdu.-Gizem bunu söylememe iznin var mı bilmem ama şu yanındaki çocuk kim?-Sınıf arkadaşım. Can kalmasını istedi." Berk'ten bahsederken ister istemez sırıtıyordum.-Güveniyorsun dimi çocuğa?-Tabiki de güveniyorum. Aslında o olmasa yanımızda evden birinin gelmesini isteyecekim ama o da geliyor.-Tamam sen güveniyorsan sorun yok ama yine de dikkat et. Çadırda da bölmeleri ayırın." gözlerimi devirerek kafamı sallayıp kapıdan çıktım. Berk arabanın sürücü tarafına eğilmiş Can'la konuşuyordu. Kasaya çıkarak ona tepeden baktım.-Ne kaynatıyor sunuz?" konuşmaya başlayarak kafasını kaldırdığında benim nerede olduğumu görünce gülmeye başladı.-Ne gülüyorsun? Benim gibi yakışıklı bir şoförün olmadığı için mi? "arkaya bağdaş kurup oturduğumda o da bisikletine yerleşti. Gözlerini benden ayırmıyordum. Dudaklarını kemirmeye ara verip ciddi ciddi bakmaya başladı.-Öyle üşümeyecek misin?" üstümdeki katlarda gözlerimi gezdirdim.-Üç kat giydim." ama o taytıma bakıyordu. Kızarmak benim işim değildi.Yani şimdiye kadar bir defa kızarmıştım.Onu da anlatmak istemiyorum.-Hayır. Üşümem." Kafasını sallayıp bisikletini Can'ın sürdüğü arabanın arkasından sürmeye başladı. Evin ışıklarından uzaklaşında el fenerimi onun yoluna tuttum. Can'ın farları zaten vardı ama Berk zorlanıyor gibiydi. Biraz daha arkaya eğilip Berk'in yolunu iyice aydınlattım.-Düşeceksin?-Asıl sen düşeceksin. Bu patika düzdür ama sen yine de dikkat et." Etraf aydınlanmadan ve Can arabayı durdurmadan birkaç saniye önce Berk'e merakle sordum.-Can'a ne dedin de seni kampa çağırdı?"Biz durunca bisikletini durdurup inerken sırıttı.-Erkek erkeğe konuştuk. Halimi anladı."-İşte geldik." Can ve Berk aynı anda ellerini inmem için bana uzatırken Can'a fazla yüklenmeden elini tutup inerken Berk'e gülüyordum.-Küçük centilmenim benim." Can kesinlikle o kızları üzen kırolardan olmayacaktı. O sırt çantamı alıp çadıra yerleştirmeye giderken özel olarak ekletilen kilitle arabayı kitlemeyi de unutmamııştı. Havasını yesinler! -Halin neymiş ki?-Erkek erkeğe dedim." Can'ın arkasından tahminimden büyük çıkan çadıra sürünerek değil de eğilerek girdi.-Bu da ne?"-Çadıııırrr..." Can sırıtarak çıkıp bana çadırın kapısı yerinde olan muşambayı kaldırdı. Ben de Berk'ten daha rahat bir şekilde içeri girdim. Çadır iki bölmeliydi. Ama gayet büyüktü. En sevdiğim de laciert olmasıydı. Turuncu olanlarını hiç sevmezdim. Can gerçekten her şeyi hevesle hazırlamıştı. Bölmelerden birinde iki tulum açılmıştı. Biri Can'ın  Spidermanli tulumu, dinozorlu battaniyesi ve peluş Woody'si ve hemen yanında da Iron-man sırt çantası konmuştu. Çocuk tamamen çizgi dünyasında yaşıyordu. Hemen yanındaki mavi tulumun üstüne çantamı attım. Diğer bölmeye de aldığımız diğer tulum kanmuştu. Can'ın böyle bir tulumu olduğunu hatırlamıyordum bile. En son ne zaman kamp yapmıştık ki? Çadırdan BErk'in arkasında çıktım. Aslında burada bize sadece yemekleri çıkarıp yemek kalmıştı. Çünkü ateş yakılmış, Çevre aydınlatması da yapılmış, her şey kurulmuştu. Piknik sepetindekileri masanın üstüne çıkarıp Can'a seslendim. BErk zaten yanımdan ayrılmıyordu ki? Yemeğe oturana kadar ne kadar acıktığımı farketmemiştim. Bİrkaç lokmadan sonra yapamadığım kahvaltıdan beri sadece bir çikolata yediğimi hatırladım. Bİz Berk'le salak salak lokmalarımız arasında bakışırken Can'da elindeki tavuk butunu on parmağıyla yerken bize bakıyordu. -Cannnn...Benim yanımda istediğin gibi yiyebileceğini söylediğimi hatırlıyorum ama misafirimiz var." Ben bunu söyledikten sonra Can tavuğu her iki elinden de ikişer parmağıyla kavrayıp serçe parmaklarını yukarı kaldırdı. Haline gülmemek elde değildi.'Ama bu sefer Berk bana inat yaparcasına azönce Can'ın yediği gibi yemeye koyuldu.-Bizi rahat bırak Gizem.-Ah tamam. Nerenizle yerseniz yiyin." Can sinirle söylediğime gülerken Berk ima ettiğim şey için cıkcıklıyordu. -Bana karşı erkek dayanışmasına girmemenizi tavsiye ederim. Tersim kötüdür." Birlikte kahkahaya boğulurken bu gece bol bol güleceğimizi biliyordum.

aşk-arkadaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin