Korkunç denilebilecek türden bir başağrısıyla uyandığımda ilk yaptığım yüzümü yıkamak oldu. Soğuk suyun yüzüme çarpmış hali beni ferahlatmıştı. Bununla yetinmeyip duşa girdim. Pazar ve saatin erken olmasından faydalanıp dilediğimce duşta kalıp bağıra bğıra şarkı söyledim. Bornozumla çıktığımda odamdaki televizyon koltuğuna yerleştim. Telefonumu elime alıp kurcalamaya başladığımda Doruk'tan ve kızlardan gelen mesajları teker teker okudum. Önce kızları aramayı deneyecektim ama hiçkimseyi aramayıp mesaj atmaya kara verdim. Bugün pazardı ve herkes benim gibi saat altıbuçukta kalkıp duş alıp yedide öyle boşboş oturmazdı. Attığım mesajların ardından gözlerimi telefonumun sesiyle açtım.
-Efendim Doruk?
-Uyandın mı?
-Evet. Sen erkencisin?
-Yüzmeye gelmiştim. Plajdayım. İyi misin?
-Evet. İyiyim. Oldukça.
-Dün çok korktum Yani seni öyle görünce.
-Aslında kimsenin öğrenmesini istemezdim ama oldu öyle bir şeyler. Hey baksana sen ne zaman ayrılırsın plajdan?
-Biriki saat daha yüzerim birkaç kişi var. Gün güzel. Güneş yakmıyor. Neden? Eğer gelmemi istiyorsan hemen gelebilirim.
- Hayır. Sana eşlik edebilir miyim diye soracaktım.
-Tabiki de bekliyorum. Şey plaja gelince fazla ilerleme iskeleden bir elli metre daha önceyim.
-Tamam. Imm en fazla yarım saate oradayım." fazldan zamanın kimseye zararı yoktu. Oraya hazırlnıp bisikletimle çıksam ve sabah şaşkınlığı bisikleti sürerken yavaş olsam en fazla on beş dakikada varabilrdim. Hemen bikinimi ve üzerine de uzun beyaz şeffaf çapraz askılı bir atlet giyip açntamı kaptım. Çalışma masam ayaklaştığıma çöpteki kalabalıklık dikkatimi çekmişti. İçinden çıkardığım postitlerde karalanmış bir sürü Özüm dilerimler vardı. Ve ona benzer şeyler. Bir tanesinde de şöyle yazıyordu.
-Günaydın. Biliyorum özür dilememi istemiyorsun ama bu yaptığım aptallığı açıklayıp senden affedilmeyi beklememi sağlayacak tek sözcük bu. Özür dilerim." en uzunu buydu. Hepsini yeniden çöpe atıp odadan çıktım.
-Abla?" can oyuncaklarının başındna kalkıp yanıma geldi.
-Günaydın.
-Sana da günaydın. Ne yapıyorsun?
-Tek başıma oyuncaklarımla oynuyorum. Benimle oynar mısın?" kalkmış olduğu film figürlerine kısa bir bakış attım.
-Ama benim şimdi çıkmam gerekiyor
.-Nereye?
-Plaja. Yüzmeye.
-Ben de gelebilir miyim?" sallanarak sorduğu soruya ve yavru köpek bakışlarına hayır dememin imkanı yoktu. Kafamı sallayıp onu odasına ittirdim.
-Hazırlan bekliyorum." o hazırlanırken mutfağa gidip kahvaltıyı hazırlamaya yeni başlamış olan hizmetçilerden üç sandviç istedim. Mutfak kapısının önünde Doruk'u aradığımda bekletmeden açtı.
-Sen yüzmüyor musun?
-Yüzüyorum ama sen gelen kadar biraz dşnleneyim dedim. Zaten bir saattir buradayım
.-tamam. Şey biz de bir on beş dakikaya oradayız.
-Siz?
-Can ve ben. Sorun olur mu?
-Can da mı geliyor? Hastaneden beri onunla görüşmediğime inanmıyorum. Benim için sorun yok. Nasıl yüzüyor?
-Aslında seni bimem ama ban ataş çıkarır. Şimdiden bir yüzme takımında. " gülerek telofonu kapattığımda hazıranmış sandviçleri alıp garajdan bisikletleri çıkarmaya gittim. Can'ınki mecburi olarak küçük bir bisikletti. Benimkinin önünde duran mavi sepete çantamı ve sandviçleri koydum. Can da hazırlanmış gelirken son anda mutfağa gidip birer de meyve suyu kaptım. Plajın bitimindeki bisiklet yolundan yavaç yavaş gidip zaten olmayan insanlar arasında Doruk'u aradım. İlk gören Can olmuştu. Bisikletleri oraya zincirleyip kumlara ayak bastık.
