Ali'nin Ağzından
Selin'in kalbinin durmasıyla sanki onun değil, benim hayatım bitmişti. Benim her şeyim,hayattaki tek varlığım, en değerlim, ilerideki çocuklarımın annesi, daha 2 gün sonra evleneceğim kadın...
Şimdi gidiyor muydu? Selin bu kadar bencil değildi, bana bunu yapamazdı...
Yaklaşık 10 dakika kadar içeriyi donuk bi ifadeyle izliyordum. Bi yandan ise 'Ölemez, ölemez' diye sayıklıyordum.
Bi anda kapıyı yumruklamaya başladım. Savaş bunu beklemiyordu ki afallayarak ayağa kalkıyor ve beni tutmaya çalışıyor. Nazlı kendi derdinden bizi düşünecek durumda değil.
Babam, bi yandan annemi bi yandan Gülsüm teyzeyi sakinleştirmeye çalışıyor.
Benim içeri girmeye çalıştığımı gören bi hemşire dışarı çıkıyor.
"Beyefendi giremezsiniz!"
"Selinim ölemez! Yaşıyor o! GÖSTERİN BANA!"
"Ali bey hastayı kaybetmek üzereyiz, elimizden geleni yapıyoruz. Sizde zorluk çıkarıp işimizi daha da zorlaştırmayın!"
Hemşire hızlıca gidiyor. Geri dönüp duvara sertçe bi yumruk atıyorum. Elim kanlar içinde kalıyor.
"Ali iyi değilsin!"
Savaş beni yan odaya sürüklüyor.
"Abi ne yaptın ya? Yoksa iki yıl önceki haline mi dönüyorsun?"
Off! Aklıma bile getirmek istemiyorum. Ben iki yıl önce..
Tam delirmiştim ya! Benim bir sevgilim vardı, Ebru. Onu çok sevmiştim, çok bağlanmıştım. Birkaç yıllık sevgilimdi. Sonra evlenme teklifi etmiştim kabul etmişti. Kız istedik. Nikaha gelmemişti, havalimana gidip ilk uçakla Romaya uçmuş. Ama uçağı düştü ve öldü.
Bu beni çok sarsmıştı! İki hafta boyunca ağzımı açıp tek laf etmemiştim. Ve -birkaç atıştırmalik şeyler dışında- hiçbir şey yememiş, içmemiştim.
Babamlar delirdiğimi düşünerek eve psikolog çağırmışlardı. Fakat bu, bana iyi gelmenin aksine, kötüye gitmemi sağlamıştı. Üç hafta sonra annemle ilk defa konuşup yürüyüş yapacağım dedim. O gün sahilde yürürken ufak bi çocuk elinde beyaz bişeyle geldi. Uyuşturucu olmalıydı. Büyük ihtimal tinerci, balici çocuklardan biriydi.
İlk başta onu tersledim. Fakat yine bi beyin travması geçirdiğim için beyaz tozu içime çektim. Daha sonra her gün bi şekilde tiner, bali veya uyuşturucu bulup kullandım. Bazen tramva geçirip önüme gelen herkesi dövüyordum. Psikologtan çok sıkılmıştım. Psikolog uyuşturucu kullandığımı anlayıp annemlere söylemiş. Bunun üzerine uyuşturucu tedavisi görmeye başladım, aylarca hastanede yattım. Psikolog günde tam üç kere hastane odama gelip benle konuşuyordu, annemlerden fazla ziyaret ediyordu beni.
Yaklaşık bi yıl terapi ve tedavime devam edip hastaneden çıktım, artık yeni bir ben olmuştum ve iki yıldır gayet normaldim. Zaten bu yıl Selin benim ilacımdı.
Aklıma o günler gelince yüzümü buruşturuyorum.
"Allah korusun."
Hemşire pansumanı bitirip elimi sarıyor. Teşekkür ederek çıkıyoruz. Selin olmazsa o halime tekrar dönebilirim.
Babam, annem ve Gülsüm teyze yok. Sadece gözleri kıpkırmızı bir adet Nazlı var.
"Diğerleri nerede?"
"Filiz teyze ve Gülsüm teyzeyi odaya aldılar, Uğur amca da yanlarında."
Hafifçe başımı sallaıp oturuyorum. Yoğun bakımın kapısı açılıyor. Hemen öne atılıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ EVLİLİK
Teen FictionBirisi koca gözlü, çalışkan,okuyan, kendi halinde bir kız. Birisi maviş, sarışın, yakışıklı bir iş adamı. Kızın gönlünde başkası var, adam aşka inanmıyor. Zoraki evlilik ile başlayan tutkulu bir aşk hikayesi. Zoraki evlilikten doğan bir aşk hikayes...