Efendim Leylamm ...dedi büyük bir hasretle. Alo Reyyan nasılsın canım? .İyiyim canım sen nasılsın ?Bende iyiyim sağolasın, canım; daha öncede söylemiştim ya dönüş yaptım ben .Nee... nasıl yani ...?geldin mi ?bittimi artık, gerçekten mi ? Evet canım geldim. Yani sen şimdi gerçekten Türkiye de misin ?Evet. dedi heyecanlı bir sesle hem Türkiye de, hem de Ortaköydeyim .Bir çığlık Reyyan da telefonun hoparlöri patlayacaktı sanki, inanmıyorum çabuk söyle nerdeysen oraya geliyorum! dedi nefes nefese .
Canım ben şimdi bir pansiyona yerleştim. Yarın buluşuruz olurmu çok özledim seni, deyince kaşlarını çatıp otoriter bir sesle Hayır Leyla şimdi dedi. Şimdi geliyorum hemen ve bende kalıyorsun ne pansiyonu canım ...aa şunun yaptığına bak diye huysuzlandı Reyyan. Leyla da arkadaşını bu saatte rahatsız edip yormak istemiyordu. Lakin nafile uğraştığını oda biliyordu. " geç oldu, saat onbir. Sen şimdi hiç zahmet etme yarın müsait olduğun zamanda görüşürüz canım" diye cevap alınca, öncekinden daha otoriter bir sesle "Leyla olduğun yeri söyle !"dedi. baktı gördü Reyyanın söz dinleyeceği yok çaresiz her zamanki yerdeyim dedi yutkunarak. En çok güldükleri, en çok ağladıkları... sevgilileri ile buluştukları o yerde. Ne çok çekirdek yemişler di o bankta.
"Hiç değişmemiş sanki!" Oturduğu yerden bakınca etrafına öyle düşündü Leyla. Zaman durmuş her şey aynı kalmış gibi... Yine kaçırmıştı son kalkan vapuru ve yine aynı cevabı vermişti görevli. " On beş dakika önce kalktı son sefer"
Bu akşamda yanmıyordu, iki yakayı birbirine kavuşturan köprünün ışıkları. "Keşke yansaydı diye geçirdi içinden" sesli söylediği zaman ki gibi duyacak kimsesi yoktu şimdi yanında. Tek başına ,içindeki buruk hüzün, boğazındaki düğüm ile, geçmişteki hatıraları yanıyordu gözlerinde ,etrafı izlerken bu defa. Onca yıl nasıl geçip gitmişti? hala izleri bu kadar taze , her yer, her şey aynı bıraktıkları gibiyken.
Ah...İstanbul... dedi,derin bir nefes alıp verdikten sonra, devam etti .Ah İstanbul... ah... Ortaköy her şeyi aynı saklamışsın içinde de... bir biz savrulup kaybolmuşuz, kaybetmişiz birbirimizi. Geriye sadece hatırası kalmış bu yarım hikayenin.
Peki ya o ? O da taşıyor mu hala içinde bu yarım kalan hikayenin izlerini... gönül sızım, içimin yangın yeri , en yakınımdaki uzağım...Vuslat şehrimin adı hasret çocuğu Neredesin ? Biliyordu aslında... evini, birlikte oynadıkları sokakları, gezdikleri kaldırımları, oturdukları pastaneleri.Meryem teyzenin böreklerinin kokusu hala burnunun ucundaydı; tıpkı Hüseyin amcanın fırından yeni çıkardığı tazecik... çıtır çıtır ekmeklerin kokusu gibi.
Belki üçüncü ,belki de dördüncü gelişi ydi ama... gidememişti işte, sokaklarında düşe kalka oynadığı, doğduğu, büyüdüğü o eve o mahalleye.Ait olduğu yurduna, memleketine dönmüştü ama çocukluğunu, gençliğini, bütün hatıralarını gömdüğü o mahalleye gidememişti. O karamele çalan gözlere yine takılır kalırsa gözlerim diye mi... meftun olduğu o yüzü gördüğünde... tutmazsa dizlerim...yürüyüp gidemezsem yoluma uzaklaşıp kaybolamazsam diye mi bilinmez.
Ya kendi evi ! mutlu yuvası , miski amber gibi kokan babası Halil'i ...Anne masumiyetinin timsali ... merhamet ve sevgi yumağı annesi Makbule' yi ... Korunmanın kollanmanın huzurunu yaşadığı... erkek şefkatinin ne kadar kıymetli ,ne kadar eşsiz olduğunu öğrendiği abisi Kemal 'i ... İçine gömdüğü mutlu ailesini yuvasını... o evini görmeye cesaret edememişti işte... Diğer birçok şey gibi. Ve yıkıldığı yerde tutunamamıştı Yusuf'una. Annesini, babasını, abisini toprağa gömdükten sonra ...geçmişini geleceğini , çocukluğunu ve ilk aşkını... hayalleri ile birlikte ateşe vermişti .Yüreğinin yangın yerinde . Elinde valiz , sırtında bir çanta düşmüştü yollara , anne yarısı denilen teyzesi Müfide ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİDEN BAŞLAMALI... (NEVA ...)
SpiritualOn beş saat kırk beş dakika LosAngeles (Melekler şehri ) Camdan dışarıya baktı sabahın taze ve ferah kokusunu içine çekerken şimdi bizim oralarda yatsı ezanı vaktidir diye geçirdi içinden. Bir valiz ve bir çanta ile geldiği şehirden beş valiz , hat...