"Her şeyin bu kadar çabuk hallolduğuna inanamıyorum Reyyanım" Henüz bir ay yeni olmuştuNeva geleli . Ve kafasında yapmak istediği şeyleri Reyyan ile paylaştıktan sonra kolları sıvadılar... hayallerini gerçeğe dönüştürmek için ama... her defasında "Ne yalan söyliyeyim bu kadarını hayal etmemiştim ,herşey çok güzel ve hızlı oluyor " diyordu. Reyyana teşekkür ederken." Kuzum sen bu kadar iyi bir tasarımcı ... bu kadar iyi bir dizayner olunca... bana pek bir şey kalmıyor ki yapmam için " ikisininde yüzleri gülüyor gözleri parlıyordu herşey yolunda ilerledikçe. İçini tek kemiren şey ... herşey yeniden başladığında nasıl olacaktı. Nasıl davranacak... ilk adımı nasıl atacaktı. Zaman ilerledikçe panik ve heyecan sarıyordu Leylayı.
" Ben biraz hava almaya gidiyorum. Gelmek istermisin ? "dedi Neva. Her ne kadar tek başına kalmak istese de "Yine oraya gidiyorsun değilmi ?" dedi Reyyan hafif bir tebessümle .Sadece gözlerini kırpıştırıp kafasını sallayarak "Yol nereye götürürse" dedi yarım bir gülümse ile . "Tatlım sen zaten kafanı dinlemeye gidiyorsun. Ben gelirsem şimdi dinlemek yerine şişer o kafacığın . Sen git yemek hazır olunca ben haber veririm sana " dedi. Kafasını mutfaktan uzattığında... Neva 'nın çoktan ayakkabılarını giymeye başladığını görünce " Hain zaten yolu tutmuşsun iş olsun diye soruyorsun bana " diye huysuzlandı espri ile karışık. Parmağını tehdit eder gibi sallayarak "yemekleri yakma lütfen aşçı başı" dedi ve kahkaha atarak çıktı evden. Tek başına kalacak olmanın memnuniyeti ile indi merdivenlerden. Dışarıya kendini attığında havanın bukadar soğuk olmamasını dilerdi. Çenesi titredi resmen "Uvvv kış gelmiş "diye kendi kendine konuşarak, atkısına daha bi sarındı. Beresini iyice kulaklarından aşağıya çekiştirdi. Yağmur yağmamasına sevindi ... şu durumda tek tesellisi bu oldu.Hava soğuk ve kapalı... sahil dalgalı... lakin yine de yerli ve yabancı turistler vardı.Kumpir ve waffle yemeye çalışanlar... fotoğraf çektirenler vardı .Yaza nispeten sakinlik hüküm sürüyordu. Dalga kıranların yanı sıra sahildeki taş duvarları dalgaların nasıl dövdüğünü izledi bir müddet. Sonra bir sıcak salep aldı eline hem içti ısındı hem de düşündü ... elindeki salep bardağına bir anlığına bakış attıktan sonra"ben bu soğukta içim ısınsın diye... ve o damağımda bıraktığın lezzeti sevdiğimden içiyorum seni.Ve ...biliyormusun sen hep iyi geldin bana .O kıvamlı tadını pek sevdim ben. Kim bilir seni kimler kavurucu sıcağın altında topladı ...kuruttu ... alın terini döktü toprağına? dedi Acaba Kastamonu -Taşköprü'den mi toplandın sen yoksa Yozgat - Akdağ'dan mısın ?söyle bana nerelisin sen " deyip yarım bir tebessüm koyverdi.Sanki bir şarkı... bir şiir mırıldanıyormuş gibi hisseti kendini. Birtaraftan da "kızım delimisin ?niye kendi kendine konuşup gülüyorsun" demeden edemedi. Hemen peşinden derin bir nefes aldı sonra saldı nefesini... dudaklarından burnundan geriye dumanla birlikte. Soğuktan nefesi duman gibi çıkmıştı ince bir müzik sesi geliyordu büfelerden birinden.
Mektup yazdum kış idi da Kalemum gümüş idi. Okuyan incinmesun da Yüreğum yanmiş idi
Mektup yazdum sevdama Okusun heceleri Geleceğum akluna da Cuma geceleri Getur beni akluna da Cuma geceleri
Elleri cebinde... mantosunun yakasını yukarıya kaldırmış kulaklarını soğuktan korumuştu aklınca ama olmadı. İyice örtünmeden ısınamayacaktı anlaşılan.Kaşkolunu öylece boynuna attığını fark edince... güzelce doladı boynuna .Burnunu ,kulaklarını gömdü içine ."Denizde insan gibi ...rüzgar sert esince dalgalanıyor ...hırçınlaşıyor "diye düşündü. İnsanoğlu da sinirlenince hırçınlaşıyor...üzülünce duruluyor...keyiflenince berraklaşıyor.Tıpkı güneşli havada... mavi satenden...ipek atlas bir yorgan gibi "dedi. Martıları izlerken benzer şeyler düşünse de Ümit Yaşar OĞUZCAN ' ın bir dizesi düştü aklına ve mırıldanmadan edemedi "Besbelli bir giden var ...sen misin yoksa? Neden bu limanda gemiler ağlamaklı ?Kaldırın şu manzarayı gözlerimden .Bu ne çok deniz , bu ne çok martı" diye mırıldandıktan sonra biraz daha izledi... denizi bulutları ...martıları...etraftaki insanları... köprüden geçen arabaları ...bilmem kaçıncı sefer sayısını eyleme dönüştüren gemileri...ufaklı büyüklü feribotları. İçinde bin bir düşünce ile gitmek için yeltendi ...döndü Yusuf ...birkaç adım attıktan sonra ileride sadece yandan görebildiği... elinde bir bardak tuttuğu anlaşılan ...kadına göz ucuyla baktı birkaç saniye kadar ve yürüdü " Muhtemelen saleptir içtiği" diye düşündüken buldu kendini . Ve küçük bir hatırası düştü yine aklına."Ne çok severdi burda salep içmeyi " dedi. buruk bir tebessüm kondu dudağına ,artık ayakları ezberlemişti buraları sanki. Nasıl geldiğini anlamadan fırından içeriye girdiğinde sıcacık bir hava çarptı yüzüne.Seslendi delikanlısına "Yağız efendi birer salep yap bakalım da içimiz ısınsın evlat" biraz önce tıkırtılar gelen mutfaktan "hoş geldin baba tabii hemen yapıyorum " diye gayet memnun bir ses geldi .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİDEN BAŞLAMALI... (NEVA ...)
SpiritualOn beş saat kırk beş dakika LosAngeles (Melekler şehri ) Camdan dışarıya baktı sabahın taze ve ferah kokusunu içine çekerken şimdi bizim oralarda yatsı ezanı vaktidir diye geçirdi içinden. Bir valiz ve bir çanta ile geldiği şehirden beş valiz , hat...