Meczup gidince iyiden iyiye boşalan ve eski sessizliğine geri dönen sokakta yankılandı genç kızın sesi:
-Bu o, Şaziye Teyze.... Bu o...
-Kim o Mısra? Kimmiş de bağırıyorsun öyle; deyip genç kızın yanına çömeldi yaşlı kadın. Şimdi birlikte bakıyorlardı gazetenin parçalarına. Birlikte bakıyor, ayrıklarından, bir anlam çıkarmaya çalışıyorlardı haberin...
Okudu kadın... Okudu genç kız... Yüzleri değişti yüz hatları tuhaflastı ıkisinin de.... Hatmettiler sonunda ve bu kez de onların gözleri o doldu minik sıcak damlalarla...
Beş dakika kadar haberin başında öylece kalakaldılar dehşet içerisinde.
Dehşet ve acı... Acı ve koca bir trajediydi önlerindeki. Onlar okurken dayanamadılarsa bu vahşete, şahit olan, yaşayan ne yapmalı, nereye kaçmalıydı?.. Hayvan dense hakaret olurdu buna, insan olan da yapmazdı....
Nitekim yaşlı kadın daha fazla dayanamadı okuduklarına ve istemsizce öğürmeye başladı. Öğürdü... Bu vahşetin, ruhuna bıraktığı o korkunç histen kurtulmak istercesine öğürdü...Öğürdü... Öğürdü... Ama kusamadı.. Çıkaramadı içine düşen bu yangını...
Ne konuşabiliyor ne de evine çıkabiliyordu şimdi....~~~
Çok geçmeden yaşlı kadının gelini indi aşağı. Koluna girdi:
- Hadi anne cıkalım; dedi. Mısra'ya dönüp
Görüşürüz Mısra diyerek, yavaşça soktu apartmana yaşlı kadını. Az önceki çirkef gözleri yerini, kaygılı ve öğürmekten belermiş bi hale bırakmıştı yaşlı kadının.
Mısraysa hiçbir şey diyemedi, sessizce kalakaldı orada öylece. Sonra topladı dokuz parcaya bölünen gazete kâğıdını... Yavaşça evinin, Şaziye Teyzenin apartmanının karşısındaki apartmanın, yolunu tuttu. Anahtarlarını aradı, anahtar dışında herşeyi buldu. Tâki sonunda, eline batan anahtarlığın, açılmış ucundan anladı, dokunduğunun aradığı olduğunu. Kanayan parmaklarına aldırmadan hatta hiç hissetmeden açıp kapıyı, geçti içeri. Gazete kâğıtlarını yaydı çalışma masasına ve hepsini tek tek birleştirip duvarına bantladı. Şimdi duvara taktı gözlerini, duvardaki o lanetli habere bakıyordu... Elinin kanının bulaştığı o kördüğüm habere...
~~~
"Saranoğlu Ailesine Bir Şok Daha...
Nişanlısının gözü önünde tecavüze uğradı. Ardından işkence edilerek öldürüldü.
İflas ettikten sonra yurt dışına kaçan işadamı Haldun Saranoğlu'nun eşi Çiğdem Saranoğlu'nun intiharının ardından, Saranogulu ailesi bu kez de oğullarının sevgilisi ve işadamı Ender Giray'ın ressam kızı, Mısra Derin'in vahşice öldürülmesine sahit oldu. Genç kızın parmaklarını diri diri kesip genç adamın eline verdiler. 47 yerinden bıçaklanarak öldürülen Mısra Derin'in cenazesiyse otopsi yapılmak üzere morga götürüldü. Olayın şokunu atlatamayan Esved Buğra Saranoğlu'ysa, yatırıldığı ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tedavi görüyor."________________~_______________
Evet bi acıyı ve bu acının yol açtığı derin sessizliği anlatmak istiyorum, içimden ve elimden geldiğince. Şahit olmak isteyen bütün Esved sever okurları bekliyorum kitabıma... Bir esved ki, umutsuzluk anlarında görülen tek renktir o... Ve umut düşünce hissiz yüreklere, kayıplara karışır sessizce...
İşte benim hikayemde de umut gelecek ve kurtaracak esved ruhlu meczubumuzu bu ruh halinden.. Burda buna şahit olacaksınız... Belki de çoğunuz bu acıyı okumak istemeyecek, hatta kaçacaksınız... Olsun yine de, nerde bırakırsanız bırakın. Bu ana kadar Okuduğunuz için teşekkür ederim... Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi bekliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GiTARIN LÂL TELi
Mystery / ThrillerNe ağzından sigarası ne elinden gitarı eksik olurdu... Tıpkı yüreğine sinen tütsü kokulu acısı gibi... Aşk yok, dibine kadar acı.. Sokaklarda kavga, küfür... Onun dilindeyse şarkıları vardı.... Bunun haricinde sâde bir sükûn...