Ne kadar süredir orada oturuyordu yada ne zaman o kör noktaya bakmaktan vazgeçecekti bilmiyordu Mısra. Sadece bakıyor, anlamaya, anlamlandırmaya, kafasındaki soru işaretlerini gidermeye çalışıyordu. Aynı ada sahip iki genç kızın hayatı deyip ardından Meczubu düşünüyordu. Kendini ne Mısra Derin'in yerine ne de Esved Buğra'nın yerine koyabiliyordu. Düşünmek istemiyor ancak aklından ve içinden o korkunç olayı bir türlü silip duyarsızlaşamıyordu... Onu, bu derin düşünce okyanusundan çekip çıkaransa evin tamamını zırıl zırıl çınlatan, anneanne yadigarı çevirmeli ev telefonunun sesi oldu.
Yerinden kalktı ve yavaş yavaş telefonun yanında buldu kendini. Fakat daha 4. çalmada kapanmıştı telefon. "Hakan olmalı" diye düşündü. Çünkü Hakan, nezaketen hiçbir aramada yada kapı çalışında ısrarcı olmaz, telefonu veya kapıyı açmıyorlarsa bir sebebi vardır, zoraki rahatsızlık verip değerini düşürmemek, karşı tarafı zora sokmamak gibi nazik bir fikre sahipti. Bu yüzden cep telefonuna en az bir buçuk saat önce bir veya iki çağrı bırakmış ardından da ev telefonunu aramış olmalı diye düşündü Mısra. Çok merak etmiş olmalı diye, ahizeyi kaldırdı ve Hakan'ın numarasını çevirmeye koyuldu. Meşgul çalınca, Hakan'ın bu kez ciddi ciddi meraklandığını düşündü ve kapattı telefonu. Onun aramasını ve merakını kendisine ulaşmasını sağlayaak gidermenin daha uygun olacağını düşündü. Bir kaç dakika arama gelmedi. Demekki Hakan da meşgul çalma ihtimaline karşı Mısra'dan bir arama bekliyordu. Mısraysa telefon trafiğini daha da yoğunlaştırmamak için sadece bekledi. Mutfaktan bir bardak su aldı ve bir dikişte içti, ciğeri yanmış gibi hissediyordu. Bu yüzden üç bardak su daha içiti. Üstelik içtiği su klasik su bardaklarında değil, iki bardaklık kupadaydı. Bunu düşünürsek oldukça susamış olmalıydı... O, İçinin yangınını söndürdüğünde de telefon nihayet çalmıştı. Koştu ve ikinci çalışında açtı:
- Efendim Hakan?
- Ben olduğumu nasıl bildin Mısra?
- 4. çalışında telefonu senden başka kapatan olmaz da o yüzden. Ne kadar süredir ulaşamıyorsun bana. Merak etmiş olmalısın. Özür dilerim...
- Evet. Aslında iki saattir sana ulaşmaya çalışıyordum. Neyseki hayattasın dedi ve güldü. Mısra'dan ses gelmeyince ciddileşip devam etti. Önemli değil bi'tanem. Benimkisi meslek endişesi bilirsin dedi ve ekledi. Akşam yemeğe, ben uğrayıp alayım seni dicektim, erkenden çıkarsın bi yere gideceğinde. Bunu bildiğim için erkenden haber vereyim dedim, dedi Hakan sesindeki o rahatlamış ifadeyle. Mısraysa biraz üzgün biraz yorgun girdi söze:
"Aslında iptal etsek nasıl olur" diyecek oldu, sonra vazgeçti ve:
- Peki, dedi. Akşam görüşürüz. Kendine iyi bak hayatım... Hakan normal şartlarda bu kadar kısa süre sonra görüşeceği birine, kendine iyi bak demeyen Mısra'da, bir gariplik olduğunu sezmişti. Ama bunu yüzyüzeyken konuşamak için akşama bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GiTARIN LÂL TELi
Mystery / ThrillerNe ağzından sigarası ne elinden gitarı eksik olurdu... Tıpkı yüreğine sinen tütsü kokulu acısı gibi... Aşk yok, dibine kadar acı.. Sokaklarda kavga, küfür... Onun dilindeyse şarkıları vardı.... Bunun haricinde sâde bir sükûn...