FINN
Hala o kızı düşünüyorum. Zaten düşünmekten başka bir şey yapamıyorum. Bu koca şehirde onu nereden bulabilirim ki? Adını bile bilmiyorum, tek bildiğim çok güzel olduğu ve her kız gibi olmadığı bunu nerden mi biliyorum? Eğer her kız gibi olsaydı, benimle hemen tanışmak isterdi ama o ne yaptı? Bana ‘’defol’’ dercesine bir hareket yaptı ve yoluna devam etti. Bir de dün onun için adam dövdüğüm kız var yani kurtardığım, ‘’sesi tanıdık gelen.’’ Kime ait olabilirdi ki? Narin ama kuvvetli bir çığlık olmasına rağmen güzel çıkan o ses bana nereden tanıdık gelebilirdi ki? Kendi kendime saatlerce bu soruları sorup beyin fırtınası yapıyorum ve kafayı yemek üzereyim. ‘’O kız kim?’’ en başında gelen soru bu ve daha binlerce soru…
Artık kendime gelmem gerek ve okula zaten gidiyorum ama kafam dansta asla olmuyor, bara bu akşam kesinlikle gitmem gerekiyor. Yoksa patron beni kovacak ve evin kirasını ödemek için yeni bir iş aramak zorunda kalacağım. Barda çalışan bir garsona göre çok iyi maaş alıyorum. Bu işi kaybedemem eğer kaybedersem okulda uyumak zorunda kalırım. Şimdi kendime gelme zamanı. Uzun bir düşünme seansından sonra yataktan kalktım hareketli bir müzik açarak kendime gelmeye çalıştım. Farkında olmadan dans etmeye başladım. Hazırlanıp evden çıktım ve her zamanki gibi çocukları toplayarak okula geldim. Çocuklar bugün pek havamda olmadığımı dans hareketlerimden anlayabiliyorlardı. Jack ‘’neyin var?’’diye sordu. Ben ise ona aldırış etmeden müzik seti ile uğraşırken bir el omzuma dokundu. Ben ani hareketlere alışık olmadığım için onu ittim o da sinirle bana bağırmaya başladı.’’ Senin neyin var? Hareketlerin birkaç gündür çok tuhaflaştı. Neyin var diyorum?’’ diye bağırmaya devam etti. Ben kafamdaki sorulara cevap aramaktan onun söylediklerine aldırış etmedim. Müzik setinin play tuşuna bastım ve Jack’e yerine geçmesini söyledim. Dans ederken ilk defa bir şey kafamı bu kadar çok karıştırıyor. Buna izin vermemem lazım o sadece tesadüfen gördüğüm bir kız onu bir daha göremeyebileceğim bile. Şu an küçük bir çocuk gibi ağlayabilirim ama önce görevimi yapmam lazım ve bu aptal aptal hareketleri bırakmam lazım. Asıl düşüncem o değil gelecek olmalı. Aslında o kızı bulabilsem belki geleceğim onunla olabilir.
2 saat sonra
Okuldan sonra direk bara gittim. Patronun azarları ve söylenmelerinden sonra süpürgeyi kapıp burası dolmadan önce burayı temizlemem gerek. Şu an temizlik yaparken bile aklımda o var. Yavaş yavaş insanlar gelmeye başladı. Şimdi herkes sürekli ‘’ garson onu getir, garson bunu getir, garson şunu getir, garson, garson, garson… Bir ara sesler kesilince, bende bir köşede dikilip etrafı izlemeye başladım. Aslında hiç fena değillerdi. Kızlardan bahsediyorum tabi ki. Evet onlara baktığımı fark eden kızlar her zamanki gibi benden sipariş verme numarası ile numaramı isteyeceklerdi ya da benim için her akşam buraya geleceklerdi, işin sonu tuvalette sevişmek olacaktı ama artık böyle olsun istemiyorum. Kız ısrarla ‘’garsonnnn!’’diye sesleniyor. ‘’Buyurun hanımefendi, ne alırdınız?’’ dedim. Başlıyoruz. Saçlarıyla oynamaya başladı, bu şu anlama geliyor ya numarasını verecek ya numaramı alacak.’’Ben bir viski ve yanında da senin gibi yakışıklı bir çocuğun numarasını alabilir miyim? Dedi. Ben içimden kahkaha atmak isterken, kız köpek yavrusu gibi bakmaya başladığında kıza ‘’viskinizi hemen getiriyorum hanımefendi’’ diyerek oradan uzaklaştım. Kızın sarhoş olup üstüme atlamaması için dua etmeye başladım.
Kıza içkisini vermesi için diğer garson olan Collin’i çağırdım, kızın içkisini o götürdü ve kıza numarasını verdi. Ah Collin! Onlara bakarken o sırada yüksek sesli olan müzik yerini slow müziğe bıraktı. Her yere hâkim olan spot ışıkları tek bir yöne kilitlendi. Tam sahneye kilitlenmiş bakıyorken, bir adet ‘’garson bakar mısınız?’’ sesiyle, kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Siparişleri aldıktan sonra barmene siparişleri hazırlamasını söyledim, tam o sırada patron çöpleri dışarı çıkarmamı söyledi. Bu sırada müzik olağan yavaşlığı ile devam ediyordu. Birden biri şarkı söylemeye başladı. Çöp kutusunun kapağını açarken durakladım ve bu ses, o sesti. Günlerce aklımdan çıkaramadığım o kızdı ve sesiydi. Çöp kutusunun kapağını aceleyle bırakırken birden arka kapıya yöneldim. Lanet olsun! Arka kapının anahtarını almayı unutmuşum. Hızla ön kapıya koşmaya başladım. Bu en az üç dakikamı alır. Kendi kendime ‘’Finn acele et!’’ dedim. Ön kapıya ulaşınca müziğin kesildiğini ve kızın ‘’Teşekkürler!’’ diye bağırdığını duydum. Bu ‘’ o’’sesti. Bu sefer emindim. Hızlıca içeri girdim ve kızı sahneden inerken gördüm. İşte o! Çocuklar gibi sevinirken ona doğru kalabalığı iterek koşmaya başladım. Bir an kalabalığın içinde onu kaybettiğimde, etrafa bakınırken kapıdan çıktığını gördüm. Peşinden hızla koşmama rağmen yetişemedim. O çoktan taksiye binmiş gidiyordu. Yine onu kaybettim adını bile öğrenemeden sinirden elektrik direğine vurmaya başladım. Sürekli ‘’Lanet olsun!’’ diye tekrarlıyordum. Patron seslenince içeri girip aklımı verebildiğimce işimi yaptım.
KATIE
Taksi yolda yavaşça ilerlerken yol üstünde gördüğüm küçük ve bir o kadar güzel olan otele yerleşmeye karar verdim. Bu ani bir karardı ve hemen taksiciye hemen durmasını söyledim. Taksinin parasını ödedikten sonra otele girmek üzere yürüdüm. Manzarayı görebilmek için üst katlardan bir oda tuttum. Odaya girdiğim anda valizimi bir kenara attım, yatağa uzandım. Uyumaya karar verdim. Yaklaşık iki saat uyuduktan sonra kalkıp kısa bir duş aldım. Salaş bir tişört ve kotumu giydim. Çantamı da aldıktan sonra saat dört civarı dışarı çıktım. Yine boş boş dolaşma vakti… Biraz daha dolaştıktan sonra otele dönmeye karar verdim. Aslında bir dakika! Burada uzun zaman kalmayı düşünüyorsam neden hala otele para harcıyorum ki? En doğrusu kendime uygun bir ev bakmak. Otele dönmekten vazgeçtiğim anda bir ev bakmak için ara sokaklar olmasa da meydana yakın yerlere bakmaya başladım. Saatin altıya geldiğini gördüğümde otele dönmeye karar verdim, kafamı saatimden kaldırdığımda karşımda duran binadan kiralık daire olduğunu belirten bir ilan gördüm. Anında binadan içeri girip dairenin sahibi ile konuştum. İlk başta tek başıma yaşayacağım için bir zorluk çıkardı. Hadi ama burası New York! Ama sonunda daireyi kiralamayı başardım. Mutlulukla otele dönerken akşam bir bara gidip kafa dağıtmaya karar verdim. Otele dönüp, yatağa uzandıktan sonra saate baktığımda yedi olduğunu gördüm. Yemek siparişi verdim ve onu beklemeye başladım, yemek geldiğinde hemen yedim. Bara gitmek için hazırlanmaya başladım. Siyah dar bir pantolon ve siyah düşük omuz siyah ince bir bluz giydim. Saçlarımı atkuyruğu yaptığımda hazırdım. Otelden çıktığımda hemen bir taksi bulup bindim ve sabah taksideyken gördüğüm barı tarif ettim. Taksi yaklaşık on dakika sonra barın önündeydi. İndim ve hemen içeri girdim. Önce içki içmeye kara verdim. Sipariş verdim, yaklaşık iki dakika sonra siparişim geldi, yavaş yavaş içmeye başladım. Hareketli müzik fazlaca canımı sıkmaya başlamıştı etrafımdaki dans edenleri iterek Dj’in yanına geldim çalmasını istediğim şarkıyı kulağına söyledim. Şarkı yavaş yavaş çalmaya başladığında spot ışıkları hemen benim üzerime kilitlendi, bir an gözlerim ani ışık değişimine alışamasa bir süre sonra alıştım. Şarkının ritmi zihnimde yankılanmaya başladı ve sözleri de dilimden dökülmeye. Şarkı bittiğinde gerçek dünyama dönüp alkışlayan insanlara baktım ve tebessüm edip ‘’teşekkürler’’ diye bağırıp aceleyle dışarı çıktım. Hemen bir taksi durdurup bindim. Takside dışarıyı izlerken yüzümde aptal bir gülümseme vardı…