KATİE:
Yüzümün kızarmasına aldırmadan kapıyı kapattım ve yürümeye başladım. Fakat arkamda duyduğum ayak sesleri beni durmaya zorladı. Olduğum yerde durdum ve ayak seslerinin yaklaşmasını bekledim. Birden ayak sesleri kesildi ve arkama dönmemle onunla yüz yüze gelmem bir oldu. Hemen bir adım geriye gittim ve suratına bakmaya başladım. Kumral saçları ve yeşil gözleriyle suratı bir melek kadar güzeldi. Uzun boyu sayesinde ben onun omuz hizasına gelen suratımla ona bakmaya devam ediyordum. Mavi supra ayakkabıları, belinden düşecekmiş gibi duran gri eşofmanı ve mavi tişörtü ile bu ara sokaklara uymayacak kadar modern görünüyordu. Bir melek kadar güzel olabilir ama o da bir erkek ve bana bakışlarından ne kadar kızgın olduğunu anlayabilecek kadar akıllıyım. Sinirden çatılmış kaşlarıyla bana bakarken ‘’ne var?’’ dercesine kaşlarımı yukarıya kaldırdım ve vereceği tepkiyi bekledim.
‘’İzinsiz bir yere girmemen gerektiğini bilmiyor musun? Şuan dersimi böldüğünün bilmem farkında mısın?’’dedi.
‘’Ben sana kapanan kapıyı açıp peşimden gel dedim mi?’’
Bir an çocuğun suratında far görmüş tavşan gibi bir bakış oluştu. Ah yazık! Çok da tatlıymış. Utandı! Hep ben utanacak değilim ya. Olamaz! Yüzündeki şaşkın bakış yine aşırı sinirli bir hal aldı. Daha fazla bu çocuğun söylenmelerini dinleyemem. Alt tarafı kapıyı araladım ve içerdeki müziği dinledim. Ne büyüttü be! Ağzını açmasına izin vermeden arkamı dönüp yürümeye başladım. Arkamdan bir ses ’’ kıza bak be hem dersimi bölüyor hem de bir özür bile dilemeden arkasını dönüp gidiyor‘’ dedi. Şuan iç sesim arkamı dönüp ona ağzının payını vermem gerektiğini söylüyor ama karnım aç ve o benden daha çok konuşabilir. Birde az önce iç sesimi dinleyince neler olduğunu gördük. Ona cevap olarak nazikçe orta parmağımı kaldırdım ve yürümeye devam ettim.
FİNN:
Beni fark edince hemen kapıyı kapatıp yürümeye başladı. Çok kızgındım hem dersimi böldü hem de bir özür bile dilemeden çekip gitti. Kızgın olduğumda ne yaptığımın farkında olmadığım için bende arkasından yürümeye başladım. Arkamdaki gençlerin seslenmelerine aldırış etmeden kıza doğru yürümeye devam ettim. Arkasından geldiğimi fark ettiği anda birden durdu. Benim durabilmem için artık çok geçti. Arkasını döndüğünde omuz hizama gelen suratıyla bana bakmaya başladı. Siyah omuz hizasındaki saçları, su yeşili gözleri, dolgun dudakları ve kızarmış yanaklarıyla ‘’ne var?’’ dercesine kaldırdığı kaşlarıyla bana bakarken bir adım geri çekildi. Ben ne kadar farkında olmasam da bu güzelliğe hayranlıkla bakıyordum. O an dalgınlıktan çıkarak dersimi böldüğü aklıma geldi ve hiddetli bir ses tonuyla:
‘’İzinsiz bir yere girmemen gerektiğini bilmiyor musun? Şuan dersimi böldüğünün bilmem farkında mısın? Dedim. Bana kızgın sayılabilecek bir bakış attıktan sonra:
‘’Ben sana kapanan kapıyı açıp peşimden gel dedim mi? Dedi. O an şaşkınlıktan yüzümdeki ifadeyi ben bile tanımlayamadım ve ne cevap vereceğimi bulamadım. Utanmıştım. O ise zafer kazanmış edasıyla bana dalga geçer gibi bakarken bir anda arkasını dönüp yürümeye başladı. Ben hala şaşkın…
Bir anda aklımdan geçen ilk şeyi söyledim. ’’ Kıza bak hem dersimi bölüyor hem de bir özür bile dilemeden arkasını dönüp gidiyor‘’ dememle birlikte arkasına bile bakmadan bana nazikçe orta parmağını kaldırıp ‘’defol başımdan ‘’ dercesine yürümeye devam etti ve ben hala o şaşkın bakışlara artı olarak hayranlıkla onun gidişini izlemeye devam ettim…