<Kaçış>

282 8 0
                                    


Korku getirir öfkeyi, öfke ise acıyı, acı ise nefreti getirir. Nefret ise geçirir karanlık tarafa. ( Yoda Yıldız Savaşları)

Karanlığın sessizlikle düet yaptığı gecede genç kız her zamanki gibi küçük ve içki kokularının kol gezdiği odada kollarını dizine dolamış sırtını buzdan farkı olmayan duvara vermişti.

Gözlerini hiç bir kuvvetin açamayacağı şekilde sıkıyor bir yandan da karanlıktan korkan bedeni sanki görmüş olduğu kabustan uyanmak istercesine kımıldanıp duruyordu. Genç kız gözlerini açıp kapının altından sızan ışığa doğru baktı. Bu ışık onun kelepçesi, zindanı, karanlığıydı.

İçerden sarhoş olduğu anlaşılan bir ses "yeni şişe getir bana" diye emir veriyordu. Aslında onun korktuğu tek şey karanlıktı ki O bu karanlığın başrolü olmayı doğduğu gün üstlenmişti.

Oturduğu yerden kalkıp eski görünümlü kapının kolunu açmasıyla daha da yoğun olan içki kokusu genç kızın yüzünü buruşturmasına sebep oldu. Hızla mutfağa gidip buzdolabından çıkardığı içki şişelerini her bir tarafı tozlanmış koltuğun, üzerinde oturan 40' yaşlarının sonundaki babasının önüne koydu ve odasına geri döndü.

Sırtını kapıya yaslayıp kayarak yere oturdu ve kollarını eski pozisyonuna alarak gözlerini perdenin açık bıraktığı pencereden gece lambasının bile olmadığı sokağa çevirdi.

Duyguları düşünceleri tarafından infaz edilmiş geriye katilleri yakalanamamış bir cinayetin cesedi kalmıştı.

Sonunda uykusu gelmiş olacak ki yerden kalkıp yatağa doğru yürüdü ve kendini uykunun kollarına bıraktı.

Genç kız aynadaki görüntüsüne son bir kez daha baktı. Siyah, kısa ve oldukça iddialı olan elbise hiç ona göre değildi. Hala babasıyla kıyafet almaya geldiğine inanamıyordu. Üstelik bunu babası istemişti. Ama anlamadığı babasının, parası bu kadar yüksek olan bir elbiseyi seçmesiydi.

Kabinin kapısını açtığında arkasını dönmüş olan babası ona döndü ve baştan aşağıya doğru süzdü. Yüzünde memnun olmuş bir ifadeyle "olmuş bu çıkarma. Seninle bir yere gideceğiz" deyip kasaya doğru ilerledi. Genç kız kabindeki eski, siyah dar paça pantolon ve siyah boğazlı kazağı alıp babasının yanına gitti.

Eski kıyafetleri koydurduğu poşeti eline alırken gözü babasının cüzdandan çıkardığı yüksek miktardaki paraya kaydı. Şaşıran gözlerle babasına bakıyor bu kadar parayı nereden bulduğunu anlamaya çalışıyordu. Zaten bu adamda hiç para olmazdı kızını çalıştırır kazandığı paraylada içki alırdı. Şimdi nasıl olmuştu da eline para geçmişti üstelik bu paraylada kızına elbise almıştı.

Alışveriş merkezinden çıktıklarında genç kızın babası sanki etrafa bir şey bekliyormuş gibi bakıyordu önlerinde duran siyah Audiyle, babası genç kızın elinden sert bir şekilde tutarak arabanın arka kapısını açıp oturttu. Kendi ise ön koltuğa oturmuştu. Arabaya bindiklerinden bu yana çıt ses yoktu.

Siyah Audi işlek olmayan bir petrolde durduğunda genç kız lavaboya gitmek için kapıyı açacakken babasının "nereye gidiyorsun" sorusuyla bir an duraklasa da "lavaboya gidip geliyorum" diye cevap verdi. Kızın babası aldığı cevapla"tamam çabuk ol" diye seslendi.

Genç kız yıpranmış duvarlara sahip olan tuvalete girdi. Elini yüzünü yıkadıktan sonra çatlamış olan aynadan kısa bir süre kendine baktı. Koyu kahve rengindeki gözler yorgun görünüyordu. Siyah sarı karışımı saçları cansız bedeninde canlı kalmayı başarmış tek şeydi. 

Arabaya doğru gidecekken duyduğu sesle durakladı ve kenara saklanıp babasının konuşmasını dinledi. "Evet kız hazır"........"evet verdiğiniz parayla kıyafet aldım efendim"......"şey kalan parayı" demeden lafı yarıda kesilmişti adamın. Belli ki karşı taraf cevabı vermişti.

Genç kız duydukları karşısında gözleri dolmuş olsada ağlamadı. Ağlayamadı. Belki de böyle olacağını biliyordu. Babası sonunda bunu da yapmıştı işte kendi canından kendi kanından olan kızını satmıştı. Para uğruna

Kızın seçim yapacak vakti yoktu ya kaçacaktı ya kalacaktı.

Arkadaşlar bu ilk kitabım o yüzden
bazı noktalama ve kelime hataları olabilir. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar...

SızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin