<Çaresizliğin Melodisi>

184 8 0
                                    

Bölüm şarkısı Kehlani - Gangsta

Mutluluk iyilik gibiydi. Hakimdi tüm dünyaya. Acı saklandığı delikten çıkana kadar. 

Gidecek bir yerim olmasada adının Arat olduğunu öğrendiğim adamın evinden sabahın ilk ışıklarıyla ayrılmıştım. Yani tanımadığın birine haber vermeden gitmek kaçmak sayılmazdı bence. O gece katil olmamıştı belki ama nereden bilebilirdim ki öncesinin veya sonrasının olmayacağını. Ayrıca son konuşmamızda ne demişti "sen benim yanımda olduğun sürece zaten bir ölüsün".

 Yanında olacağımıda kim söylemişti ben sadece dikişlerimin alınmasını bekliyordum ki onlardanda dün gece gelen doktor sayesinde kurtulmuştum. Eğer çantam ve içindeki telefon babamdan kaçarken arabada kalmasaydı şimdiye çoktan polislere haber vermiştim bile. 

Evin ormanlık bir alanda olması beni zorluyor, geçtiğim yerlerden tekrar geçmek sinirlerimi zıplatıyordu. Yerdeki kurumuş yapraklar tüm canlılığını yitirmiş sararmışlardı. Yürümeye devam ederken bir el hızlı bir şekilde kolumdan tuttu ve ben daha ne olduğunu anlayamadan bedenimi sert bir şekilde ağaca yasladı. 

Olamaz onun burada ne işi vardı. Öfke fışkıran gözleri tam olarak gözlerimin içine bakıyordu. Bakmakla kalmıyor deliyordu. Saf öfke. Bu gözlerin sahibi oydu Arat ATEŞ.

Şoku atlatıp kendime geldiğimde "ne yaptığını sanıyorsun sen bırak kolumu" diye bağırdım. Kolumu kurtarmaya çalışsamda benden bilmem kaç kat güçlü olan ellerinden kurtulmak mümkün değildi. Gözlerimi tekrar ona çevirdim

Öfke ve nefrete bezenmiş sesiyle "Sen benim ağıma düştün bir kere denizkızı. Seni bırakmak istersem bırakırım istemezsem bırakmam" dedi. Ne saçmalıyordu bu. Kesinlikle delirmiş olmalıydı.

Kolumdan çekiştirip beni arkasından sürüklerken "bırak kolumu acıtıyorsun. Bırak" diye bağırıyor olsamda beni çekiştirmekten başka yaptığı bir iş yoktu. Beni dinlemiyordu bile. Aklıma terar söylediği söz geldi. "Sen benim yanımda olduğun sürece zaten ölüsün". Bilmediği birşey vardı. Ben o olmadığı zaman da ruhunun özgür kalmasını bekleyen saftirik kızdım. Çaresizliği her gün yüzüne vurulan, hiçbirşey yapamayan o aptal kız. 

Çaresizliğin melodileri vardı. Hergün susmasını istediğim her geçen gün sesi daha da şiddetlenen. En kötüsü kulaklarımı kapattığımda ses gitmiyordu aksine daha da artıyordu. O ses benim ruhumun çığlıklarıydı. Susmuyordu. Susturamıyordum. Ölmüyordum. Ölemiyordum

Lanet olası eve geldiğimizde beni koltuğa attı. Saçlarımdan sıkıca tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve konuşmaya başladı "sana söylemiştim değil mi? Seni benim yüzümden vurulduğun veya merhamet ettiğim için kurtarmadım inan bana leşini kargalara yem etmeyi çok isterdim ama senin yüzünden aylardır peşinde olduğum adamı kaçırdım ve şimdi onu bulmak, tekrar uğraşmak zorundayım ve tüm bunlar senin yüzünden. Şimdi akıllı olup burada kalacaksın ve yediğin boku düzeltmeme yardım edeceksin" dedi.

Sıcak nefesi yüzümü yalayıp geçiyordu. Kokusu okyanus gibiydi ama genzimi daha fazla yakıyordu. Saçımı hızla geriye doğru attığında parmaklarının arasında bir kaç saç telim kalmıştı.

Gözlerimi iyice ona sabitleyip "etmezsem ne olur" dedim kendimden emin ses tonuyla. Yüzünde yine o alaycı ve bir o kadar da sinir bozucu sırıtış belirdi. "Annen hayatta olsaydı büyük ihtimalle onu öldürürdüm. Ama maalesef elimizdeki tek şey içkici baban" dedi. Gözlerimi kocaman açıp ona baktım. 

 Tüm bunları nasıl bilebilirdi. "Sen" dedim inanamamış bir şekilde. "Bunları nereden biliyorsun" kimdi bu adam.

Sırıtışı hala yüzündeydi. "Hakkındaki herşeyi biliyorum ufaklık ama sen benim hakkımda hiçbirşey bilmiyorsun. Bilmen gereken tek şey dediğini yapan biriyimdir" dedi. Babam. 

Yine çıkmıştı işte karşıma. Onu öldürmesi benim için en iyi karardı ama bunu yapamazdım. Bana ne kadar acı da çektirse bir gerçek vardı ki onunda söylediği gibi içkici babamdı o benim. Manevi olarak değil belki ama biyolojik babamdı sonuçta. 

Kurtuluşum yoktu değil mi? Ne kadar kaçsam da kaçtığım yerden belaya düşüyordum. 

"Peki" dedim çaresizlik fışkıran sesimle, "yardım edeceğim sana. Babama zarar verme yeter." Acizliğin sınırlarını geçeli çok olmuştu galiba. Neyi koruyordum ben? Kimi koruyordum? 

SızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin