Ahiret Hayatının, Cennet ve Cehennemin Ebedi Oluşunu Ayetlerle Aciklarmısınız??

45 3 0
                                    

Kur'ân-ı Kerimde pek çok âyette cennet ve cehennemden bahsedilirken hâlidîne fîhâ ebedâ "Orada ebedî (sonsuz) olarak kalacaklardır" (Nisâ, 57; Maide, 119; Ahzâb, 65; Cin, 23 ...) ifâdesiyle cennet ve cehennem hayatının sonsuz olduğu ifâde edilmiş, yine, "İrinli suyu içmeye çalışır fakat fakat boğazından geçiremez. Ona her taraftan ölüm gelir, fakat o ölmez" (İbrahîm, 17), "İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara biraz olsun hafifletilmez.." (Fâtır, 36), "(Cennetlikler) ilk tattıkları ölüm dışında orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur" (Duhân, 56) gibi âyetlerde de cennet ve cehennemde ölüm olmadığı, hem cennetliklerin hem de cehennemliklerin bulundukları mekânlarda ölümsüz olarak kalacakları ifâde edilmiştir. Bu husus itiraza yer bırakmayacak bir şekilde açık ve kesindir[1].

Ancak, bazı âyetlerdeki (En'âm, 128; Hûd, 106-108; Nebe, 23) ifâdelerden hareketle cennet ve cehennemin, bilhassa cehennem hayatının son bulacağını söyleyenler olmuştur[2]. Şimdi bu âyetleri zikrederek meseleyi izâh etmeye çalışalım:

1. "... Allah Taalâ buyurdu ki, Allah'ın dilediği hariç, içinde ebedî kalacağınız yer ateştir. O Hakîm ve Alîmdir" (En'âm,128).

2. "Şakîler (cehennemlikler)'e gelince, onlar ateştedirler. Orada feci bir şekilde nefes alıp verirler. Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça orada ebedî kalacaklardır.Rabbin murâd ettiğini mutlaka yapar. Saîdlere (cennetlikler)'e gelince, onlar da cennettedirler. Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça orada ebedî kalacaklardır. Bitmez tükenmez bir lütuf olarak..." (Hûd, 105-108)

3. "Cehennem, tağîler (azgınlar)'ın barınağı olarak cehennemlikleri gözetlemektedir. Onlar orada çağlar boyu kalacaklar..." (Nebe, 21-23)

Bu âyetlerde cennet ve cehennem hayatının bir müddet sonra son bulacağı, cehennemliklerin bir süre sonra oradan çıkarılacağına dâir delîl olarak gösterilmeye çalışılan ifâdeler, En'âm ve Hûd sûrelindeki, "Allah'ın diledikleri hariç, Rabbinin diledikleri hariç", Hûd sûresindeki "gökler ve yer devâm ettiği müddetçe" ve Nebe sûresindeki, "orada çağlar boyu kalacaklar" ifâdeleridir.

Bu ifâdelere dayanarak demişlerdir ki, "gökler ve yer devam ettikçe" ifâdesi, cehennemdekilerin cezâ müddetinin gökler ve yerin devam müddetine eşit olduğunu bildiriyor. Gökler ve yerin devamlılığı bir gün son bulacağına göre, kâfirlerin cezâsı da son bulacaktır. "Rabbin'in dilediği hariç" ifâdesi de, cezâ müddetinden istisnâdır. Bu da, bu istisnâ vaktinde azabın son bulacağını gösteriyor. "Orada çağlar boyu kalacaklar" ifâdesi de, bu azabın ancak sayılı çağlar boyunca devâm edeceğini göstermektedir[3].

Cennet ve cehennem hayatının ebedî olduğu hususunda ittifak eden alimlerin ekserisi[4] ise, bu âyetlerdeki ifâdelerin cennet ve cehennem hayatının bir müddet sonra son bulacağına delâlet etmediğini çeşitli vecihlerle izâh etmişlerdir.

"Devamlı olarak, semâvat ve arz devam ettiği müddetçe" ifâdesi hakkında, bu ifâdedeki gökler ve yerden maksadın âhiretteki gökler ve yer olduğunu söylemişler, "o gün yer ve gökler başka yer ve göklere dönüştürülür" (İbrahim, 48) ve "bizi cennet arzına vâris kıldı..." (Zümer, 74) âyetlerini de bu hususta delîl göstermişlerdir. Ayrıca Arapların bu nevi ifâdelerle devamlılık ve ebediyeti kasdettiklerini söyleyerek, gece ve gündüz birbirini takib ettikçe, dağlar yerinde durdukça gibi ifâdeleri de misâl olarak zikretmişlerdir. Bu ifâdelerin bir benzeri de Türkçedeki dünya durdukçadöndükçe ifâdesidir. Bu ifâdeyle de devamlılık kastedilmektedir.

Razî yukardaki cevapları naklettikten sonra bu hususta kendisine göre gerçek cevabın âyetin şu şekilde anlaşılmasıyla verileceğini söylüyor: Buna göre, gökler ve yer devâm ettiği müddetçe kâfirler de azapta olacaktır, fakat gökler ve yer devam etmediği, fenâ buldukları zaman, azabın da son bulması gerekmez. Azap yine devam edebilir. Çünkü, şart hâsıl oldukça meşrût (şarta bağlı kılınan şey) da hâsıl olur, fakat bu durum aksini gerekli kılmaz, yani şart bulunmadığı zaman meşrûtun da olmaması gerekmez. Bu gerçeği ifâde etmek için şu misâli veriyor: Bu, insan ise canlıdır dediğimizde, o kimsenin insan olduğu anlaşılırsa, canlı olduğu neticesi de çıkar. Fakat insan olmadığı görülürse canlı da olmadığı neticesi çıkmaz, başka bir canlı olabilir...[5]

SORULARLA İSLAMİYET #İslam#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin