Hayvanların rızklarını elde etmeleri ve aralarındaki şiddetin hikmeti

10 0 0
                                    

hakkında bilgi verir misiniz? Hayvanlar arasındaki zulümler cezasız mı kalacak?

Allah'ın Elçisi Peygamber Efendimiz (asm) konuyla ilgili şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet günü hak sahiplerine haklarını mutlaka eda  edeceksiniz. Öyle ki kabış (boynuzsuz) koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacak, taşa (niye bir başka) taş üzerine yüklenip kaldığından; adamın adamı niye  yaraladığından sorulacak."
 
(Ebu Hureyre) der ki: "Biz şunu da işitirdik: "Kıyamet günü, kişiyi tanımadığı birisi yakalar ve der ki: "Sen beni hata ve günah işlerken görüyordun, fakat ondan beni sakındırmıyordun!" (bk. Müslim, Birr 6, (2582); Tirmizî, Kıyamet 2, (2422).)

"Boynuzlu koyun..." tabirinden sonrasını Rezin el-Abderi'nin ziyadesidir. (bk. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, no: 5064) 
 
İmam Nevevî, hadisi açıklarken der ki: "Bu hadis, hayvanların da kıyamet günü haşredileceği ve tıpkı teklif ehli  insanların, çocukların, delilerin ve kendilerine tebliğ ulaşmayanların iadesi (yeniden diriltilmesi) gibi, onların da iade edileceği hususunda bir açıklamadır. Bu konuda Kur'an ve sünnette deliller vardır. Ayet-i kerimede şöyle buyurulmuştur: "Vahşi hayvanlar haşredildiği zaman" (Tekvir 5). Ayet ve  hadiste gelen bir kelimenin zahirini esas almaya aklî veya şer'î bir engel yoksa onu zahirine hamletmek gerekir. (bk. Şerhu Müslim, ilgili hadisin şerhi)

Allah’ın iki şekilde kanunu, nizamı ve şeriatı vardır. 

Biri, kelam vasfından gelen; insanların inançlarını, itikatlarını, ahlak ve muamelatlarını tanzim eden Din, Kur’an dediğimiz meşhur şeriat.. 

Buna inana, itaat ve boyun eğene mümin veya müslim diyoruz. İnkar eden ve isyan edene ise kafir ve gayri müslim deniyor. Bu şeriata itaat eden veya etmeyen; mükafat ve mücazatını genellikle ahirette görür. Çünkü imtihanla ilgili bir konu olduğundan, şartları ve uygulama sebepleri vardır. 

Mesela; akıl ve baliğ olmak, sıhhatli olmak, insanlardan veya cinlerden olmak, imtihana girecek istidat ve kabiliyette olmak, neticesini dünyada değil ahirette beklemek, bu şeriatın ana şartlarından ve kaidelerindendir. Bu şart ve kurallara uygun ve müstait olmayanlar, bu şeriatın sınırından çıkar. Mesul ve sorumlu olmaz. Şartlara haiz olmayanlara bu şeriatın cezaları uygulanmaz, neticede ceza ve mükafat, adalet olmadığı gibi zülüm olarak da değerlendirilir. Allah ise mutlak adil olup zulümden münezzeh olduğundan; bu şartlara müstait olmayanları bu şeriatın tasarrufu altına almıyor. Onlara meşhur şeriatın tatbiki hikmet ve adalet- ilahiyeye muvafık olmayacağından dolayı onlar, İslamiyet , Kur’an ve dinin kaide ve kurallarından hariçtir ve mesuliyetleri yoktur. 

Fakat Cenab-ı Hakk’ın ikinci tip kanunu, nizamı ve şeriatı ise irade vasfından gelen; Fıtratı, kaide ve kural altına alan, kainatın nizam ve intizamını temin eden, alemi sevk ve idare cihetiyle ihata etmiş olan sünnetullah, adetullah kanunlarıdır. Yani ehl-i dünyanın doğa veya tabiat kanunları diye hakikatini keşfedip, fakat yanlış isimlendirdiği kanunlar yine adetullah ve sünnetulah kanunlarıdır. 

İşte bu da bir çeşit şeriat veya din veya büyük kainat kitabının uyulması icab eden kanunları, namusları ve meseleleridir. 

Bu ikinci kanunlar silsilesinin kelam sıfatından gelen İslamiyet ve Kur’an kanunlarından farkı ise: 

1- Kainatı ihata etmesi, inanan veya inanmayan, ihtiyar veya çocuk , deli veya veli, hayvan veya insan, hiçbir nesnenin şümulünden hariç kalmadığı ve her şeye eşit münasebette olan, tatbikatında tefrik ve temyiz olmayan kitab-ı kebiri kainatın adetullah ve sünnetullah kanunlarıdır. Yani bu kanunlar şu veya bu kimse veya varlık farkı olmadan her şeyi içine alır. 

SORULARLA İSLAMİYET #İslam#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin