İki yüzlülük ve ahlaki eksikliğin giderilmesi hakkında bilgi verir misiniz?

37 1 0
                                    

Sosyal bir varlık olan insanın, hemcinsleri ve diğer varlıklarla ilişkilerinde uyması gereken kurallar, Yaratan’a, kendisine ve çevresindekilere karşı görev ve sorumlulukları vardır. Yüce Allah bu konularda insanlara peygamberler göndermek ve onlara kitaplar vermek suretiyle yol göstermiştir.

İnsanlar, akıllarını kullanarak, peygamber ve kitapların rehberliğinden yararlanarak görev ve sorumluluklarını hakkıyla yerine getirebilirler. Görev ve sorumluluklarını yerine getiren insanlar, dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olurlar. Görev ve sorumluluklarını yerine getiren insanlardan oluşan toplum gelişmiş, kalkınmış, can ve mal güvenliğini sağlamış olur. İnsanlar görev ve sorumluluklarını ihmal ederlerse toplum bozulur, can ve mal güvenliği yok olur, temel haklar zedelenir, fertler ve kurumlar arası saygı ve itimat yok olur, arsızlık, hırsızlık, yolsuzluk, fuhuş ve hastalık yaygınlaşır, sorunlar çoğalır, önlem alınmazsa toplum çözülür, ahlakî değerler ve erdemler zedelenir, neticede toplum fesada uğrar. Görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen, zulüm, günah ve ahlaksızlık bataklığına saplanan nice toplumu Allah cezalandırmıştır. (bk. En’am, 6; Hac, 45; Kasas 58)

Dürüstlük Sorunu

“Dürüstlük” fert, aile ve toplumlar için hava, su ve gıda kadar önemli ve gereklidir. Bu erdemi kaybeden fert ve toplumlar fesada uğrarlar. Her işte “dürüstlük”, kâmil bir iman, güzel bir ahlak, iyi bir vicdan, iyi bir terbiye, iyi bir eğitim ve öğretimle mümkün olur. Bu sebeple olmalı ki, Kur’an ve Sünnet'te “dürüstlük-doğruluk” üzerinde çok durulmuş, müminlerin dosdoğru olmaları istenmiştir. (bk Hûd, 112; bk. Şura, 15)

“Ya Rasulüllah! İslam dini ile ilgili bana öyle bir söz söyle, iş bildir ki, senden sonra onu kimseye sormayayım ve ona sarılayım." diyen sahabeden Abdullah es-Sakafî’ye Peygamberimiz; “Allah’a iman ettim de ve dosdoğru ol.”  cevabını vermiştir. (Müslim, İman, 62; Ahmed, III, 413; Tirmizî, Zühd, 60)

Allah, müminlerin kendi içlerinde, sosyal ilişkilerinde ve davranışlarında dosdoğru olmalarını emrettiği gibi, mümin olmayanlara karşı da dosdoğru olmalarını emretmiştir. (Tevbe, 7) Peygamberimiz (s.a.s.), “Kim ihlâsla kalbine imanı yerleştirir ve kalbini (şirk, küfür, nifak ve isyandan) temizler, dilini doğru sözlü, nefsini (ibadet, itaat ve Allah’ı zikir ile) mutmain (huzura ermiş), huyunu, ahlakını ve davranışlarını dosdoğru, kulaklarını ve gözlerini (gerçeği ve doğruyu) duyan, dinleyen ve gören yaparsa kurtuluşa ermiştir.” buyurarak insanın; özü, sözü, gözü, kulağı ve bütün azalarıyla dosdoğru olmasını teşvik etmiştir. (Ahmed, V, 147) Dürüstlük ve doğruluğu dört maddede özetleyebiliriz.

a) İmanda doğruluk: Bir insanın imanında dosdoğru olabilmesi için imanında ihlâs olması, riya, şirk ve nifak bulunmaması gerekir. “Bir insanın kalbi dosdoğru olmadıkça, imanı dosdoğru olmaz, dili (konuşması, sözü) dosdoğru olmadıkça da kalbi dosdoğru olmaz.” (Ahmed, III, 198)

b) Sözde doğruluk: Bir insanın sözünde dosdoğru olabilmesi için asla yalan konuşmaması, her sözünün gerçek ve vakıaya uygun olması gerekir. Dil, kalbin tercümanıdır. Sözünde doğruluk bulunmayan kimsenin özünde de doğruluk yoktur. Bu sebeple olmalı ki yüce Allah; “Ey müminler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin.”  (Ahzab, 70) Peygamberimiz ise, “Kim diline ve ırzına sahip çıkacağına güvence verirse ben de o kimsenin cennete gireceğine güvence veririm.” buyurmuştur. (Tirmizî, Zühd, 47)

c) İbadette doğruluk: Müminin ibadetinde dosdoğru olabilmesi için ibadetini iyi bir niyet ve ihlâsla, Allah’a ortak koşmadan ve İslam’a uygun olarak yapması gerekir. Bu şartlardan biri eksik olursa, o ibadet doğru ve makbul olmaz.

d) İş ve işlemlerde doğruluk: İnsan; fert, aile ve toplum hayatında yaptığı her işi, üstlendiği her görevi en iyi bir şekilde yaptığı, hile ve sahtekârlıktan uzak olduğu, sözüne ve sözleşmelerine uyduğu, insanlara adalet ve hakkaniyetle davrandığı, kişiler arasında ayrımcılık yapmadığı zaman dürüst ve doğru olur. Doğruluğun Allah katında değeri olduğu gibi, insanlar katında da değeri çoktur. Doğru olan insanları Allah da melekler de insanlar da sever. Kur’an’da; “Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennetliklerdir. Yapmakta olduklarına karşılık, orada sürekli kalacaklardır.” buyrulmuştur. (Ahkaf, 13–14) Doğrulukta ölçü; Kur’an, sünnet ve akl-ı selim olmalıdır.

SORULARLA İSLAMİYET #İslam#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin