Allah neden Kur'an-ı Kerim'i en son göndermiştir?

18 2 0
                                    


Hikmetini anlayamadığımız bazı şeylerde Allah’a bırakmak, imanımızın kemalini ve dinimizdeki sadakatimizi gösterir. 

Allah’ın yeryüzünde yarattığı şeylerin hepsi bir değildir. Kimini sebeplere bağlar, kimini sebepsiz vasıtasız yaratır. Mesela insanların hepsi anne ve babadan gelirken Hz. Ademi (as) hem anne hem babasız, Hz. İsayı babasız, Hz. Havayı da annesiz yaratmıştır. Demek ki umumi kanunların dışında bazen hususi olarak muamele etmektedir. 

Ayrıca ateş yakar, ay ikiye yarılmaz, ağaç yürümez, asa yılan olamaz. Sebepler açısından böyledir. Ancak, Hz. İbrahim yanmamış, Ay ikiye ayrılmış, ağaç Peygamberimizin emriyle yürümüş, Hz. Musanın Asası da yılan olmuştur. Allah’ın izniyle ve muradıyla bunlarda değişiklik olmuştur. 

Yine bazı Peygamberler gelmiş, gönderildiği ümmetleri tarafından öldürülmüştür. Ama Hz. Musa, Hz. İbrahim, Hz. Muhammed (asm) gibi bazı Peygamberlerini de muhafaza ederek korumuştur. 

İşte aynı durum kitaplar için de geçerli olabilir. Diğer kitapların değiştirilmesine müsaade eden Allah, hususi olarak lütfuyle Kur’an’ı Kerim’in değiştirilmesini engellemiştir. Bu sebepten dolayı Kur’an’ın özel koruması altında olduğunu belirtmiştir. Hz İbrahim’i ateşten yakmayıp koruyan Allah, Kur’an-ı Kerimi de değişiklikten muhafaza etmiştir. 

Şimdi nefis ve şeytanımız, neden diğer Peygamberlerini öldürülmekten korumadı da Hz. İbrahim’i korudu diyemeyeceği gibi, bu konuda da fikir beyan edemeyecektir inşallah. 

Hz.Ademin cennetten çıkarılması olmasaydı, bu kadar insan terakki edemeyecekti. Tohumun ağaç olması için ambardan tarlaya girmesi gibi, İnsanoğlu da Cennet ambarından dünya tarlasına inmiştir. Ta ki ağaç gibi terakki edebilsin. 

Bunun gibi diğer kitaplar değiştirilmeseydi, o zaman Kuran’ı Kerimin gelmesi söz konusu olmazdı. Onlar değiştirilecek ki Kur’an’a yol açılsın. 

Peygamberimizin diğer Peygamberler arasındaki konumu bellidir. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş ve Peygamberliği belli bir zamana ve belli bir döneme ait olmayıp, bütün zaman ve dönemleri içine alıyor. Hem de insan ve cinlere gönderilmiştir. Diğer Peygamberler öyle değildir. 

Öyleyse bu Peygamberin kitabı da bütün zaman ve mekanları içine alacak şekilde olmalıydı. Eğer değiştirilemez mührü olmasaydı, insanlar bu kitabı da değiştireceklerdi. Bu mühür onu korumuştur. 

Allah isterse hiçbir kimse ona karşı bir şey yapamaz. İşte Kur’an’ı muhafaza ederek bunu göstermiş oluyor.

Madem ki en yüksek ilim üniversitede veriliyor. Öyleyse ilkokul çocuklarında verilsin, diyebilir miyiz. İnsanlık da bir eğitim kurumu gibidir. Her devir bu okulun bölümleri gibidir. Bu bölümlerin hocaları da Peygamberlerdir. Hz Adem’den bu yana insanlık hocalarından ders alarak sanki üniversite seviye gelmiş ve İslam dininin mükemmel derslerini alma kabiliyeti kazanmıştır. Bu nedenle en son ve en mükemmel din en sona bırakılmıştır. İlk okulda da matematiğin özü vardır. Ama ders onların seviyesine göre verilir ve hoca bütün bildiği şeyleri değil de anlayacakları şeyleri anlatır. 

İşte diğer peygamberler de insanlığa seviyelerine göre ilim vermiş ve onları yetiştirmiştir. Sonuçta bütün yönleriyle ders alma seviyesine geldikleri için İslam Dini ve Yüce Peygamberi gönderilmiştir. Burada deneme yanılşma söz konusu değildir. Milletlerin seviyesine göre tamamen hikmete uygun bir şekilde kitap ve şeriat gönderilmiştir.

Kitapların genel bir değerlendirmesi

Kur'an'dan önce gelen ve bugün elde mevcut bulunan İlâhî Kitabların hiçbiri, Allah'ın Peygamberlerine indirdiği semavî kitabların orijinali değildir. Bunların zamanla asıl nüshaları kaybolmuş, insanlar tarafından yeniden yazılmışlardır. Bu yüzden de içlerine hurafeler ve bâtıl inançlar karışmıştır. Meselâ Tevrat'ın, Hz. Musa'dan sonra uzun asırlar esir ve sürgün hayatı yaşayan, hattâ bir ara inançlarını bile kaybedip putperestliğe düşen Yahudiler tarafından muhafaza edilemediği; bugün elde olan nüshanın Hz. Musa'dan çok sonra bâzı din adamları tarafından yazıldığı, fakat Tevrat'ın aslı imiş gibi yeniden din kitabı olarak kabul edildiği bilinen tarihî gerçeklerdendir. Böyle uzun ve karışık bir devreden sonra ortaya çıkarılan bir kitabın Hz. Musa'ya indirilen Tevrat'ın aynısı olamayacağı açıktır. Bu yüzdendir ki, içinde peygamberlere yakışmayacak isnad ve iftiralar yer almakta; tevhid dîninin ruhuna aykırı düşen hükümler bulunmaktadır. 

Davud'a (A.S.) gelen Zebur da, Tevrat'ın mâruz kaldığı akıbetten kurtulamamıştır. 
İncil'e gelince, Hz. İsa (A.S.) kendisine gelen vahiyleri yazdırmamıştı. Çünkü 30 yaşında peygamber olmuş, 33 yaşında da peygamberlik vazifesi son bulmuştu. Üç sene gibi kısa bir süre içinde de köyden köye, şehirden şehire dolaşıp, halkı irşâd için uğraşmıştı. Son zamanlarında ise, zaten Yahudilerin kışkırtmasıyla Romalı idareciler tarafından sürekli takip altında idi. Bu durumda incil'i yazdırmak için ne zaman, ne de imkân bulabilmişti. Nitekim bugün elde mevcut olan İnciller, müelliflerinin adıyla anılmakta ve içinde Hz. İsa'nın havarilerine verdiği vaazlarını, ders ve irşadlarını ihtiva eden bir siyer kitabı görüntüsünü taşımaktadırlar. Üstelikde bunları yazanlar Hz. İsa'nın havarileri olan ilk mü'minler değil, onları görüp Hz. İsa'ya gelen İlâhî sözleri onlardan dinleyenlerdir. 

SORULARLA İSLAMİYET #İslam#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin