Işıklı Ayakkabı

29 5 0
                                    

Her insanın çocukluk hayali vardır. Kimisi doktor, polis, futbolcu yada oyuncu olmak ister mutlaka ama mutlaka bir mesleği yada bir hayalin ortasına atar kendini. Çocukluk aklı yada başka bir şey diyelim biz buna her neyse. Benim hayalim yoktu. Hayallerimi bir gece yarısı biri çaldı kim yada neden bilmiyorum. Işıklı ayakkabı adında bir yazı bu çocukluğumu anlatmak istiyorum. Çocukluğum belkide en güzel tarafı hayatım boyunca asla ama asla unutamayacağım tek güzel anım belkide. Kimisi babası yada annesi tarafından mutlaka alınır ışıklı ayakkabı gece olunca o kadar güzel yanar ki gözlerini ayıramazsın ben, öyleydim yani ne bilim kimin ayağında görsem salak gibi bakardım çok güzel bir şeydi mutlu olurdum akşam olunca yola oturur insanları seyrederdim. Mutlaka birinin geçmesini beklerdim sokağımızdan ışıklı ayakkabısını giymiş o çocukları sokaktan birinin geçmesini, dört gözle beklerdim, geçtikleri olurdu o kadar sevinirdim ki o duruma o kadar çok mutlu olurdum ki asla ama asla gitmesini hiç bir zaman istemezdim. Mutlu olurdum çünkü tarif edilemez bir şeydi benim için, mutlu olurdum çünkü benim hiç ışıklı ayakkabım olmadı...

  O çocukların o ayakkabı giymeleri benim için tarifi imkansız bir şeydi, Kutsal kitaba yazılmış önemli bir ayet kadar önemliydi benim için. Güneşin olmadığı bir zaman düşünün ölürsün yada çiçeğe su vermediğin zamanı düşün yapraklarını döker toprağı kurur. Çocukluğumun belkide en güzel yanı bir tek o ışıklı ayakkabıları izlemem oldu. Zengin. orta halli ve fakir üç gruba ayıracak olursak ben bu üç grubunda içinde değildim o zamanlarda, yani o ayakkabıyı alamayacak kadar çocuktum 7 yaşındaydım ve kimsesizdim. Kimsesizlik bana hiç bir zaman koymadı canımı acıtmadı yada ilkokula başladığım zamanlarda benimle dalga geçen çocukların beni hor görmeleri yada benimle dalga geçen çocukların bana piç demeleri beni hiç bir zaman yaralamadı. Yaralamadı çünkü onlardan daha zekiydim istesem onları o yaşımda zekamla dövebilirdim yada beden gücümle belki dayak yerdim ama olsun mutlaka bir karşılık verebilirdim. Yapmadım... Özlemenin nasıl bir şey olduğunu o kadar çok iyi bilirim ki bunu benden başka kimse iyi anlayamaz. Yazıyorum çünkü yapabildiğim en iyi iş bu, yazıyorum çünkü elimde yazmaktan başka bir şey yok, yazıyorum çünkü benden bir bok olmayacağını biliyorum, yazıyorum çünkü nedeni olmadığı için yazmak kolayıma geliyor insanlardan daha çabuk kaçıyorum, uzaklaşıyorum. Neyse konuyu dağıttım sanırım ne diyordum hehh tamam ışıklı ayakkabı diyordum. Çalmıştım hırsızlığın ne olduğunu o zaman anlamıştım bir dükkandan ışıklı ayakkabı denilen bir şey çalmıştım aslında hırsızlık sayılmazdı sadece ödünç almak diyelim biz buna bunları yazarken bile aslında ne kadar da orospu çocuğu birisi olduğumu yüzüme vurmak isterdim ama yapmıyorum. 7 yaşındaydım ve hırsızlık yapmıştım bir ayakkabıcı dükkanına girmiş numarası ayağıma uyan ışıklı ayakkabıyı çalmıştım. O zamanlarda alarm denilen sistem yada başka şeyler henüz yoktu. Ustalıkla yapmıştım bunu yada o adamın beni görmezden gelmesini izlemesine neden olmuştu bilmiyorum işte. Sokağa gittiğimde akşam olmasını bekledim ayakkabılarımı giyip sokağa çıkmak istedim mutluydum sadece bir günlük mutluluk benim için en güzel eylemdi. Mutluydum çünkü ilk kez mutlu olmanın nasıl bir şey olduğunu tadacaktım, Pastanın en güzel yeri bana kalmıştı. Akşam olmuş ayakkabıları giymiş sokağa çıkmıştım. ışıklar yandıkça koştum ve durdum, zıpladım, yürüdüm, bir daha zıpladım, koştum sabaha kadar böyle devam etti durumum artık rüyadan uyanma zamanım gelmişti. Çünkü onu bir günlüğüne çalmıştım. Akşam üzeri okuldan çıkıp çantamın içinde bulunan ayakkabıyı dükkana götürme zamanı gelmişti. Karşımda duran adamın yanına gidip çantamın içini açtıktan sonra ayakkabıları çıkardım. Şaşkın şaşkın bana bakan amcanın eline vererek istersen polisi arayabilirsin ama ben sadece mutlu olmak için çaldım. Diyebildim dedim ve kahroldum. Hırsızlık bu dünyada yapılan en büyük adilik diyebiliriz. Birinin emeğini çalmak, parasını çalmak, kalbini çalmak... ruh, beden ve para üçünün de bir biriyle bağlantısı çok büyük. Karşımda oturan adam benim gözlerimin içine bakarak zaten dün gördüm ben seni ayakkabıyı alırken müdahale etmedim çünkü onları geri getireceğini biliyordum. Durdurmadım seni çünkü sen çok iyi bir çocuksun dedi ve gittim. Ayakkabıları bana vermek istedi ama kabul etmedim. Oyuncaklarımı sattım ayakkabının fiyatını ödedim ama almadım yapmadım benim mutluluğum bir günlüktü kelebeklerin ömrü kadar kısa ve acımasız..

  Bunları yazıyorum çünkü benim hiç bir zaman ışıklı ayakkabım olmadı yada bana onu alacak biri. Yorgunum çünkü beni tanımayan yada tanıyan insanların benim hayatımın onda sıfırını dahi bilmezken benim hakkımda konuşmalarını duyuyorum. Kulak dahi asmıyorum..

 Neyse benim kahvem bitmiş bi kahve iyi gider sanırım..

 Çocukluğumda futbolcu, polis, doktor yada ne bilim başka bir şey sorduklarında ne olmak istersin dediklerinde Yazar olmak istiyorum diyemedim. Bilmiyorum dedim... Büyüyünce düşünürüm. Büyüdüm belli bir olgunluğa geldim ve şuan ne olmak istersin deseler bilmiyorum derim. Büyümek asıl canımı bu acıttı benim işte keşke diyorum hep çocuk kalsaydım hiç büyümeseydim ama olmadı işte doğanın kanunu dedikleri bir sikim şeyin içinde yaşamaya devam ediyoruz, ediyorum. Kahve dedim de bu sıralar günde belkide 12 bardağa çıkarmışımdır yada 20 tam olarak bende bilmiyorum sabah çöpü atmaya gitmeseydim sayardım kahve paketini her neyse ne diyorum ben yine. Sevdikleriniz ve sizi sevenler, sevilenler sevenler her şeyi düşünün işte sevgi ile alakalı her ne olursa olsun göğe bakın sonra kendinize bir yıldız seçin her gece bu böyle devam etsin uzakta olanlar yakınınızda bulunanlara onlara da söyleyin onlarında bir yıldızı olsun ve her gece bir kaç cümle o yıldıza bir şeyler söyleyin. Sonra bir gece göğe baktığınızda artık o yıldızın orada olmadığını fark edeceksiniz çünkü o da sizi terk edecek. Bunu yapın çünkü zamanı geldiğinde ne demek istediğimi anlarsınız bir gün.

 Bu gece duygularımın en derininde bulunan şeyleri yazmak istedim. Yazıyorum çünkü elimden başka hiç bir şey gelmiyor işte. Artık yorgunluğum falan değilde kendimden bıkkınlığım söz konusu o kadar çok canım yanıyor ki biri yarama su dökse korkuyorum yaramı daha çok deşecek diye. Korkuyorum çünkü benim elimde hiç bir şey kalmadı özlemekten başka sadece özlüyorum hepsi bu kadar....

Şizofren Notlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin