İyi akşamlar dostlar. Size yepyeni harika bir bölümle geldim. Okuyup yorumlarınızı benimle paylaşmanızı ve destek için oy vermenizi rica ediyorum. Keyifli okumalar
İkinci Bölüm Birinci kısım
Birinden iyilik gören kimse bu iyiliği hiç unutmamalıdır,
birisine iyilik yapan ise yaptığı iyiliği hiç hatırlamamalıdır.
- Charron
OCAK 1995
Ayşe Yılmaz, dokuz senedir çocuk esirgeme kurumunda müdire olarak görev yapıyordu. Çalışma sürecinde çocuklara olan derin sevgisi görevini layığınca yapmasına yardımcı oluyordu. Buradaki her çocuğu kendi yavrusu gibi sahiplenirdi. Hele içlerinde öyle çocuklar vardı ki, sebepsizce onları daha çok seviyordu. Belki de, üzerlerinde daha çok emeği olduğu içindi.
Buradaki her çocuk birbirinden zeki ve akıllıydı ama bazen çok hırçın, içine kapanık olanlara da rastlıyorlardı. Onlara da, özenle, sabırla yaklaşıyor, dertlerine elinden geldiğince derman olmaya çalışıyordu.
Buranın bir de 'Talihliler' diye anılan, ailelere evlatlık verilen çocukları vardı. Hepsini gözyaşları içinde mutlu yuvalarına uğurlamıştı.
Bu gün de, işte o günlerden birini yaşıyorlardı. Ailelerine katıldığı ilk günden beri Bergüzar'la çok yakından ilgilenmişti. O görevine başladığı ilk günden buradaki tüm çocukların annesiydi ama Bergüzar'la aralarında bambaşka bir ilişki vardı.
Onu bulduğunda ocak ayının en soğuk günlerinden birini yaşıyorlardı. Çocuklar şimşek sesinden korktukları için o akşam evine gitmemişti. Belki de, o gece evine gitmemesi bu talihsiz yavruyu kurtarmak için Allah'ın mucizesiydi.
Gecenin geç saatlerinde odasında pencereyi açmış, buz gibi hava yağmurla birlikte yüzüne çarpıp tüm vücudunu titretirken olaylara şahitlik etmişti.
Birkaç kez anne veya babanın evladını o kapıya bırakıp gittiğine rastlamıştı hatta defalarca onları içinde bulundukları durumdan kurtarmıştı.
O geceyi hatırladığında yine aynı hisleri yaşayıp tüm vücudunun alev gibi yandığını hissetti. Belki de, bu yüzden Bergüzar onun için farklıydı. Daha kaderi doğduğu ilk günden kötü yazılmıştı yavrucağın.
O gün şahit olduklarının ardından aklı başından gitmiş gibi bahçeye koşmuş, sırılsıklam olmuş bebeği koynuna alıp içeri sokmuştu. O an hissettiklerini ifade edecek kelimeleri yoktu. Sabaha karşı gelen doktorun sayesinde bebeğin daha birkaç saat önce doğduğunu öğrenince dünyası başına yıkılmıştı. O gün öyle sarıp sarmalamıştı ki onu bir daha hiç bırakmayacakmışçasına. Şimdi Bergüzar'dan ayrılmak gerçekten onun için çok ağırdı.
Beş yıl boyunca yememiş yedirmiş, içmemiş içirmiş, giymemiş giydirmişti onu. Sık sık hasta olduğu için kaç gece başında beklemiş, kaç saat gözlerini çekmeden izlemişti küçük kızını.
Yakın zamanda bir haber almış, Bergüzar için onunla görüşmeye geleceklerini öğrenmişti. Bir taraftan onun için mutlu oluyor, bir taraftan da ayrılmak zor geliyordu.
Kaç gün geçirmişti bu düşüncelerde boğulurken, saymayı unutmuştu. Bugün artık kalbine taş basıp üzerine düşeni yapmaya kararlıydı.
Bergüzar için seçilmiş aile tüm yasal işlemlerden başarıyla geçmiş, raporları hazırlanmıştı. Kızının güvenliğinden emin olması işini kolaylaştırıyordu. Gözü çalışma masasındaki saate takıldığında kaybedecek bir dakikası bile olmadığını anlamıştı.