Merhabalar sevgili arkadaşlar. Size güzel bir bölüm devamı ile geldim. Önceki bölümün sonunda belirttiğim gibi kitap bölümleri olarak ayırdığım için bazen wattpad için uzun ve ya kısa bölümler olabiliyor. Bu bölümü ikinci bölümün devamı olarak düşünmenizi rica ediyorum. Keyifli okumalar dilerim. Güzel yorumlarınızı eksik etmezseniz çok mutlu olurum.
Bölüm İtfafı: @Merveecn_ Kendisinin çok güzel röportaj kitabı var, sayfasından göz atabilirsiniz. İlk röportajı da bizim hikayemizle gerçekleştirdik. Çok büyük keyif aldım ve tüm değerli okurlarımın röportajı okumasını rica ediyorum. Son olarak oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
Murat, koyu siyah saçlı, hafif kıvırcık, esmer bir çocuktu. Dokuz on yaşlarındaydı. Normalden uzun boyu, hafif kilolu ama sağlam vücudu onu diğer arkadaşlarından ayırıyordu.
Oldukça yaramaz bir çocuk olduğu için kolay kolay kimse onunla arkadaş olmayı istemezdi. Her Allah'ın günü bir olay çıkarıp soluğu Müdire Hanımın odasında alırdı.
Tüm bunlara rağmen Bergüzar'la aralarından su sızmazdı. Bir tartışma sırasında Bergüzar Murat'a dur dese durur, kimseyi yanına bırakmadığı zaman, Bergüzar onu bir şekilde ikna ederdi.
Bir gün Bergüzar merak edip annesine Murat'ın hikâyesini anlatmasını istemişti. Ricası üzerine Ayşe Hanım tıpkı bir masal anlatır gibi çocuğun başına gelenleri anlatmıştı. Söylediğine göre Murat buraya geldiğinde uzun zaman hiç konuşmamış, kimseye ısınamamış. İsmi dışında hiçbir şeyi bilmediği için çocuklarla iletişimi oldukça zayıfmış. O zamanlar tek ilgisini çeken şey ise tabii ki, küçücük boyuyla dünyaları aydınlatan Bergüzarmış. Annesinin anlattığına göre Murat Bergüzar büyüyene kadar gözünü üstünden ayırmaz, geceler başında beklermiş. İki üç yaşlarında olduğunda ise Bergüzar Murat'ın peşinden koşup geceleri onun yatağına saklanırmış. Eskileri hatırladığı zaman Bergüzar'ın yüzünde tebessüm oluşurdu ama Murat'ın o hatırlamadığı anılarını öğrenmek için de her zaman güçlü bir heyecan hissederdi içinde. Şimdi ise gözyaşları içinde kendinden başka kimseyi düşünmemesi gerektiğini biliyordu.
Murat, ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olan Bergüzar'ın ellerini sıkıca tutup, "Seni asla bırakmam. Üzülme, tamam mı?" diye fısıldadı.
Küçük adam kendinden o kadar emin konuşuyordu ki, kızın içine sular serpilmişti. Murat, bu güne kadar ona verdiği tüm sözleri tutmuştu. Şimdi ona kendinden bile çok güvenmesi belki de bu yüzdendi.
Ceylan Hanım, bu acıklı kucaklaşmaya daha fazla dayanamayıp ikisinin de omuzlarından tutup kenara çekti. Çocuklar öfkeyle kadına bakarken, o sadece görevini yaptığına kendini inandırmıştı.
Bergüzar'ın eşyalarını topladığı siyah renkli, eski spor çantayı omuzuna atıp kızın elinden tuttu. Artık geriye tek bir şey kalmıştı. Bergüzar'ı Müdire Hanıma teslim etmek...
Kendince her şeyi halletmişti ama Murat'ı unutmuştu. Küçük adam canından, kanındanmış gibi çok sevdiği kızı kaybetmek istemiyordu. Biliyordu ki, Bergüzar giderse bir daha buraya dönmeyecekti. Buradan giden kimsenin geriye döndüğünü görmemişlerdi. Ya onu göndermemeli ya da buradan onunla birlikte gitmeliydi. Bergüzar'ın güvende olduğundan emin olmalıydı.
Daha fazla oyalanmadan koridor boyunca yürümeye başladı. Bergüzar ve Ceylan Hanım artık gözden kaybolmuştu. Müdire Hanımla konuşması gerekiyordu. Belki izni koparır da, bir günlüğüne Bergüzar'la gitmeyi kabul ettirir diye umuyordu.