Keyifli okumalar ❤
Bazen insan geri gitmek, gerçekten geri gitmek zorunda kalır.
O ana nasıl geldiğini anlamak ve sonra ileri gidebilmek için.
Paulie Marshall
Lüks yatında, denizin ortasında oturup viskisini yudumlarken bu sabah manevi babasıyla yaptığı konuşmayı anımsıyordu. Hayatı boyunca aradığı, özleminden yanıp tutuştuğu baba hasretini bu adam sayesinde hafifletiyordu. Bu adamın yeri Murat'ın kalbinde çok özel bir noktadaydı.
"Özlem!", diye yüksek sesle söyledi. Birkaç saniye bekledikten sonra gece yarısı, denizin ortasında onu kimsenin duyamayacağından emin olup, ayağa kalkıp yatın ucuna geldi. Ellerini iki yana açıp; "Özledim ulan! Hem de köpekler gibi özledim!" diye olanca gücüyle bağırdı. Aynı şeyi bir iki kez tekrarladıktan sonra içeri geçip, beyaz renkli deri koltuğa kendini güçlükle attı. Bağırmaktan acıyan boğazını yumuşatmak için bardağın dibinde kalan viskiyi kafasına dikti. Viski artık ısındığı için genzini çok daha fazla yaktı.
Murat bu acının geçmesini beklerken, "Geri zekâlı!" diye kendine saydırmayı ihmal etmedi. Yerinden kalkıp dolaptan su şişesini alıp kafasına dikti. Acı çok hafif olsa da geçmeye başlıyor gibiydi.
Zaten bu güne kadar ne yapmışsa kendine yapmıştı. Kalbinin acısı azmış gibi üst üste acılar yaşatıyordu kendine.
Terapisti Salih Beyin söyledikleri kulağında çınladı.
"Böyle yaparak, bilerek canını yakarak kendini cezalandırıyorsun. Bu davranışların sana bir şeyler kazandırmak yerine aksine her zaman kaybettirir."
Bu söylediklerimi unutma diyerek kendince son noktayı koymuştu Salih Bey ama bilmediği şeyler vardı. Belki yine hata yapıyordu ama Murat'ın o doktora gitme amacı farklıydı.
O öğüt dinlemek istemiyordu. Kendinden çokta büyük olmayan, şansı yüzüne gülmüş genç bir delikanlıydı onun gözünde.
Ancak Murat onun kadar şanslı değildi. Öyle kolay hazmedilecek yollardan geçmemişti. Manevi babasını tanıyana kadar yemediği dayak, çekmediği eziyet kalmamıştı. Söz yok, çektiği kadar çektirmişti de ama bu içinin soğumasına yardımcı olmuyordu. İçinde sebebini bir türlü bilemediği derin bir öfke vardı. Patlamaya hazır bir bomba misali...
Huzur onun kapısına hiç uğramamıştı. O duyguyu uzun süre ocağında misafir edememişti. Gerçi bir ocağının olup olmadığını da hatırlamıyordu ya...
Düşünceler onu içtiği viskiden çok daha fazla yakıyordu. Yıllardır yatılı misafiri olan boğazındaki yumruyu geçiremeyeceğinin farkındaydı. Elinde artık buruş buruş ettiği su şişesini çöpe atıp kendini dışarı attı.
Deniz Ananın kollarına geldiği zaman yıllardır bırakamadığı sigara alışkanlığını bir kenara bırakırdı ama bugün sözünü tutamadı.
Öncesinde özenle seçip aldığı siyah köşeli kanepeye yorgun bedenini bırakıp gözlerini ışıl-ışıl parlayan yıldızlara dikti. Karanlıkta daha parlak görünen yıldızlar her baktığında Murat'a tüm karanlıkların ardında bir aydınlık olduğunu fısıldıyordu. Bu parlak güzelliği daha iyi görebilmek için içeri geçip kabinin ışığını kapattı. Artık odadaki tek ışık dolapların köşesine iliştirdiği küçük lambalardı.
İşini bitirdikten sonra gelip az önce kalktığı yere oturdu. Sigara kutusundan bir adet çıkarıp iki dudağının arasına sıkıştırdı. Çakmağın alevi etrafını aydınlattığında ustaca bir hareketle sigarasını yaktı. İlk dumanı ciğerlerine çektiğinde ruhunun bedeninden çekildiğini hissediyordu ama bunun sadece bir yanıltma olduğunun farkındaydı.