MERHABA! HİKAYEYİ NASIL BULDUNUZ HİÇ BİLMİYORUM İLK DENEYİMİM OLDUĞU İÇİN KUSURLARIMI ÖRTÜP OKUMAYA BAŞLASANIZ ÇOK MEMNUN KALIRIM. VE BENİM HATALARIMIN OLDUĞU YERLERİ YORUM
OLARAK YAZARSANIZ ÇOK MEMNUN KALIRIM.
*********************************
Adım Beren. 20 Ocak 1995 yılında İstanbul'da doğdum. Ben küçükken annem ve babam trafik kazasında vefat ettiler. Onlar öldükten sonra 18 yaşıma kadar yetimhane de büyüdüm. Beni de güçlendiren bu oldu. Şimdi çocuk doktorluğu bölümünde stajyerlik yapıyorum.* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Sabahın ilk ışıkları yüzüme vurmuşken birden uyanıverdim. Saate baktığımda 7.30'u gösteriyordu. Üzerimi giyinmem ile dışarı çıkmam bir oldu.
Geç kalacağım hissine kapılıp hızlı ve büyük adımlarla hastaneye doğru yol aldım. Sokakta yürürken ekmek parası için insanların eskilerini toplayan kişileri gördükçe içim kötü oluyordu.
O da bir işti sonuçta ama olsun. *********************************
Nihayet hastaneye vardığımda ise bir korku ile içeriye girdim. Hocamın beni güler yüz ile karşıladığını görünce içim biraz da olsa rahatladı, eliyle oturacağım yeri gösterdi. Hocalarımız daha sonra ilgilenmemiz için benim gibi tüm stajyerlere birer hasta çocuk verdiler. Herkes ilk deneyimlerini yaşayacakları için çok heyecanlıydılar. Buna ben de dahildim.
Bakacağım çocuk nihayet gelmişti. Ona ismini sorduğumda, adının "Derin" olduğunu söyledi. Gözlerinin içine baktığımda bir şeyler anlatıyor gibiydi ve bu benim içime işlemişti. Sanki korkmuş gibiydi. Derin'i hocamın kontrolü halinde muayane ettikten sonra kantine inip sıcak birşeyler aldım ve boş bir masaya oturdum. Bir hayli yorulduğumu farkettim. Yanımdaki sandalyenin çekildiğini hissedince birden irkildim.
Gelen kişi Tunçmuş. "Korkuttum sanırım?" Diyerek konuşmaya başladı. "Yani biraz." Diye sırıtarak eşlik ettim. Onunla biraz sohbet ettim. Bu arada Tunç benim yetimhaneden de arkadaşım. Bu yüzden onunla konuşmak bana iyi geliyor, iyi hissettiriyordu. Sohbete iyice dalmışken hocamız geldi ve bu günlük mesaimizin sona erdiğini söyledi. Üzerimi değiştirip hastanenin kapısından çıktım. Eve yaklaştığımda uzaklardan gelen yardım ve bağırma sesleri duydum. Merakıma ise yenik düşüp sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Korku bedenimi köşe bucak sarmıştı. Seslerin olduğu yöne doğru ilerlediğimde, gördüğüm manzara beni bir hayli ürkütmüştü ve kendimi tutamayıp birden ağzımdan küçük çaplı çığlık kaçmıştı. Yerde, kan revan içinde yatan bir adam ve onu bu hale getirmiş kişiler... Onları görünce bir hayli korkmuştum. Adamı izleyen bir kişiyle göz göze geldim ve geldiğim gibi adımlarımı önce yavaş yavaş geriye doğru atarak yürüdüm. Yani yürümeye çalıştım. Sonrasında hızımı alamayıp arkama bakmadan oradan uzaklaştım. Eve geldiğimde soluk soluğa kalmış, kalbim ağzımda atıyordu. Korkum git gide şiddetlenmişti. Pencereleri iyice kapatıp kapıyı da kilitledikten sonra ışıkları söndürüp fazla dikkat çekmemek amacı ile kendimi direk yatağa attım ve gördüklerimi düşünmemeye çalıştım. Gözlerim, bedenimin yorgunluğuna yenik düşüp yavaş yavaş kapanıp kendimi uykunun derin kollarına bırakmıştı.* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Gece alarmımı bir saat geri kurduğum için saat 6'da uyanmıştım. Geç kalacağım kaygısı şu anlık olmadığı için saçımı özenle yapıp, üzerimi giyinip yemekte yedikten sonra saat 7'yi gösteriyordu. Çantamı alıp hastahaneye doğru yürüdüğümde gece geçtiğim sokaktan mecburen geçmek zorundaydım. Hızlı ve büyük adımlarla (koşar adımlarla) oradan uzaklaştım.* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Hastahaneye vardığımda her katın tıklım tıklım dolu olduğunu gördüm ve sabahtan akşama kadar doktorların bu hastalarla ilgilendiği aklıma gelip içimden kıkırdadım. Kendi stajyerlik yaptığım odanın katına geldiğimde bugün fazla hasta çocuk olmadığı için şükür ediyordum ve bu da erken çıkabileceğim anlamına geliyordu. Odanın kapısına iki kez tıklattıktan sonra "gel" komutu gelince kapıyı açıp, 'sırıtıp' yavaşça kapatıp içeri girdim ve Murat Hocamın güler yüzüyle karşı karşıya geldim. "Günaydın" deyip her zamanki oturduğum yere oturdum ve birazcık sohbet ettik. Çocukluktan beri istediğim mesleği yani şu anki yaptığım ve ileride de yapacağım işi neden çok istediğimi sorduğunda "çocukları çok seviyorum." Gibisinden bir cümle kurup fazla geçmişimi kurcalamaması için geçiştirdim. Çünkü ben yetimhanedeyken bir gün hasta olup oranın bakıcısı beni hastaneye götürdüğünde oradaki beni muayane eden doktoru çok sevmiştim ve bana ileride ne olacağımı sormuştu. Benim de aklıma ilk gelen şey çocuk doktorluğu olmuştu. Bundan sonra da fikrim hiç değişmedi ve ben de çocuk doktorluğu bölümünde okumak istedim. Bana "Çok iyi bir çocuk doktoru olacaksın" dedi. Ben de gülerek yanıt verdim. Kapının tıklatılmasıyla gelen hastayı güler yüz ile karşılayıp hocamın bana verdiği komut ile muayene ettim. Ardından hocama gelen ani telefon yüzünden işten onun erken çıkması gerekti ve burayı bana emanet etti. Akşama kadar, gelen hastaları muayene edip gönderdikten sonra benim de çıkma vaktim gelmişti. Üzerimi değiştirip her şeyi hallettikten sonra hastahaneden çıktım. Hava karardığı için çok tedirgindim. Dünki gördüklerimden sonra bir daha o mahalleden geçmek istemiyordum ama mecburdum. Biraz yürüdükten sonra siyah bir arabanın yanıma doğru geldiğini farkettim ve daha hızlı adımlar atmaya başladım. Benim her hızlanışımda, arabanın hızı da artıyordu. Bakmamaya özen gösterip yoluma devam etmeye çalıştım. Birden arabanın içinden birisi çıktı ve elinde çok ağır bi koku olan beyaz bezi burnuma götürüp ben neyin ne olduğunu anlamadan gözlerim ağırlaşmaya başlayıp kapanıverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Güneşi (DÜZENLENİYOR)
Romance"Sabah uykusu kadar sevebileceği birisi lazım insana. Sen gibi, senin gibi, biraz da sana benzeyen..." "Sen ile ben arkadaştan öte olamayız diye biliyordum." Karşımda durmakta güçlük çekse de o nayif dudaklarının arasından tek bir kelime çıkmıştı. ...