4. Bölüm

196 116 10
                                    

MULTİMEDYA; BEREN VE OĞUZ :)
OĞUZ ÇOK SERT BAKMIŞ AMA OLSUN KSNXJSNX
Oğuz yani Egemen'in abisi çıktıktan sonra Egemeni büyük bir tufan bekliyordu. Egemenin suratına baktığımda onun da bana baktığını sezdim. (Oha şok kesin aşık)
Hemen gözümü devirip konuşmaya başladım.
"Ya sen bela falan mısın benim başıma?" Diye cırladım. Egemen beni 'Sen hayırdır' bakışıyla korkutmaya çalışsa da dik duruşumdan ödün vermedim.
"Ne saçmalıyorsun Beren?" Diye çıkıştı. 'Ya zalımın oğlu suçlusun kes sus işte' demek gelse de içimden "Abin yanlış anlayacak ne diye ev arkadaşım diyorsun manyak mısın?" Diye sesimi birazda olsa yükseltmiştim.
Evet şimdi birazdan yapacağımız konuşma ile kavga ederek kaçabilirdim. Bir yanım zaferle gülümseyip el kaldırsa da diğer yanım 'sakın öyle bir hataya düşme' diyordu.
"Abim anlayacağını anladı zaten." Dediğinde istem dışı da olsa sinirlenmiştim. Hayır yani ne geveliyorsun ki açıkça söyle mal.
"Ne demeye çalışıyorsun geveleme." Diye çıkıştığımda "Yok bişey uzatma." Diye kısa kesip attı. Ve ona sadece "Aklında her ne var bilmiyorum ama beni sakın seninle olan kızlarına benzetme." Diye çıkışmıştım.
Bu adam beni iki dakika da nasıl sinirlendirebiliyordu. Hayır zaten kalmak da istemiyorum onun acısı da varken gelip şimdi mal mal konuştu.
"Kes sesini gözümde diğer kızlardan farkın yok." Diye mırıldandığında tabii benim sinirler tavan.
"O zaman evinde kalmamın zaten anlamı yoktu şimdi de senden korkmadan gidebilirim." Deyip cevabını almadan hızla merdivenlerden çıkıp ağlayarak onun lanet odasına çıkmıştım. Fazla eşyam olmadığından -pardon hiç eşyam olmadığından- sadece çantamı alıp odanın kapısını sert bir şekilde kapatmamla merdivenleri hızlıca inip evin çıkışına doğru ilerlemiştim. 'Koşmuştum'
'La sen kim köpek' diyen iç sesime gülüp onaylamak istesem de şu an olaylar pek iç açıcı olmadığından ciddiliğimi koruyup dışarı attım kendimi. Biliyorum sırf Egemenin abisine 'Ev arkadaşım' demesiyle bu duruma gelmek saçma ama o da beni 'önceki kızlarım' kategorisine eklemişti. Zaten amacım evde cazgırtı çıkarıp ondan uzaklaşmak değil miydi? Oldu işte.
Bahçedeki korumaları da atlatırsam zaten bi zaferle hoplaya zıplaya evime giderdim herhalde.
Bahçedeki adını bilmediğim bir koruma yanıma gelip "Egemen beyin kesin talimatı var çıkamazsınız." Diyerek sinirlerimi kat be kat arttırdı.
"Bana talimatı sökmez. Çekilin yolumdan." Diyerek ciyaklar şekilde bağırmıştım. Ardından "Lütfen işi zorlaştırmayın. Çıkmanız yasak." Diyerek ciddi ses tonuna bürünmüştü. Bunlar Egemene özenip herkesi korkuturlardı vallahi. Korktuğumdan değil de (he he) özenmek bence saçma hani.
"Eğer şimdi yolumdan çekilmezseniz tekmeyi basarım. Çekilin diyorsam çekilin." Diye sesimi tekrardan yükselttiğimde, Egemen öküzünün şimdiden gelmesi lazımdı yani evde değilde olabilir.
Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan emir ve tehditkar dolu bir ses "Kızı rahat bırakın benimle geliyor." Diye korumalara emretmişti. Kafamı o yöne çevirdiğimde sabah adını öğrendiğim Oğuz 'bey'di. 'Sese bak la her kelimesi emir' diyen iç sesime 'aynen' diyerek katılmıştım. Korumalar, hiç oralı olmadan "Oğuz bey Egemen beyi..." derken "Başlatma lan Egemen beyine. Kız benimle gelecek diyorum dediysem bitmiştir." Diye kükreyen Oğuz korumayı ölesiye dövmemek için kendini kasıyordu. Yani şimdi o surat ifadesinden ben bile korkardım. 'Bakışa baq hele baqqq' diyen iç sesime gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Bana "Beren gelmeyi düşünüyor musun?" Diyen Oğuz'a 'sen napıyorsun' bakışı atıp olduğu yöne ilerlemeye başladım. Bir yanım gitme dese de diğer yanım 'sana yardım eder belki git' diyerek ayaklarımı ona doğru gitmemi sağlıyordu. Arabanın kapısını açacakken Oğuz'un eli benden önce davranıp kapımı açtı ve ona karşı bakarak "Teşekkür ederim" diyerek tebessüm ettim. O da aynı tebessümü bana doğru yapmıştı.
Arabayı çalıştırdıktan sonra çakıl taşı olan yollardan geçerken ortama sessizlik hakimdi. Sessizliği Oğuz bozup "Nereye gidiyordun Egemenden habersiz?" Diye sorduğunda her ne kadar cevap vermek istemesemde "O evde kalmak istemiyorum artık." Demekle yetindim. "Neden" diye sorduğunda "O eve zorla getirildiğimi hâlâ anlayamadın mı? Pes." Demiştim. 'Ne' anlamında gözlerimin içine bakarken "Egemen beni üç gün önce zorla kaçırdı diyorum." Demiştim. "Ayrıca böyle bir olay olunca da ev arkadaşı değiliz." Diye mırıldandım. Düşünsenize sizi birisi kaçırıyor sonra ev arkadaşı oluyorsunuz saçma yani.
"Onun veya diğer insanların tabiriyle tutsağım." Derken gözümden istemsiz de olsa bir yaş düşmüştü.
Oğuz bana "Niye kaçırdı?" Diye sert bir ses tonuyla sorarken söylememek için direniyordum ama nafile. Başımdan geçen bütün olayları Oğuz'a anlattığımda sinirden direksiyonu yumruklayacak diye korkmuştum.
"Delirmiş olmalı bu çocuk." "Yaptığı saçmalıktan ibaret." Diye kükrediğinde başımı cama çevirip yolu izledim.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra Oğuz'un telefon zil sesi bütün sessizliğimizi bozdu.
Telefona baktıktan sonra bir de bana bakıp karşı tarafa yanıt vererek sadece dinledi. Arkadan sesini tam çıkaramasam da hızlı hızlı konuşup küfürler ettiğini duyabiliyordum. Oğuz "Bitti mi sayıp sövmen?" Diye sorduğunda sonradan "Beren benim yanımda." Demekle yetinmişti. Evet tahmin etmek çok zor değil mi? Bu Egemenin taa kendisiydi. Ya kardeşim bırak yakamı be ne yapışık bişeysin? Tabii bunları bide karşısında söylesem sabaha cenazem kalkar. O psikopat cenazemi bile kaldırtmazdı evine kellemi duvarına süs yapardı. Psikopat. Kafamı cama çevirip derin bir 'Of' 'çekmem ile Oğuz Egemenle telefonda birkaç bir şey konuşup kapattıktan sonra arabayı ormanlık bir alana çekip durdurdu.
"Evden gitme sebebin neydi?" Diye sorduğunda 'Şaka mısın abi yaa' gibisinden bir bakış attım.
"Sence de açık değil mi gitmemin sebebi?" Diye sorduğumda bir an afallasa da kendine gelip "Bunu sana ciddi ciddi soruyorum." Demişti.
Egemenin 'önceki kızları kategorisi'ne girdiğim aklıma gelince başım istemsiz de olsa aşşağıya düşmüştü. Yani sen nerde kimle gördün de bana o hak etmediğim kelimeleri söyledin öküz? Oğuz kendini toparlayıp yere düşen başımı kendi göz hizasına eliyle getirince masum bir bakış attı.
"Sorumun tekrarlatılmasını hiç sevmem." Diyerek o masum sırıtışını da suratına yerleştirdi. Biraz daha duraksasam da, Egemen 'bey'in sabahki dediklerini Oğuz'a söylemiştim. Oğuz'un sinirlendiğini eliyle yaptığı ve sıktığı yumruğundan da anlayabiliyordum. Şu an Egemeni Oğuz'un karşısına getirseler Egemeni ölesiye döveceğinden adım gibi eminim.
"Seni bu gün kendi evine veya Egemenin evine götürmeyeceğim." "Her türlü tehlikedesin. O yüzden benim Egemenin bilmediği evime götürücem." Dediğinde iç sesim 'hobaaa yeni bir ekşın daha.' Diye isyanlara binerken "beni neden serbest bırakmıyorsunuz?" Diye mızmızlandım. Oğuz bana "Eğer şimdi seni bırakırsam Egemen adamlarıyla seni rahat bırakır mı bir düşün." Diye lafı suratıma çarpar gibi çarpmıştı.
"Haklısın ama bir ömür boyu da senin evinde veya sevmediğim hatta nefret ettiğim bir adamın da evinde kalamam." Demeyi de tabii ben ihmal etmemiştim. Cidden saçmalık değil mi? Üç-dört gün önce ne güzel hayatınızı yaşarken gelip de şimdi Egemenin hayatına tutsak olmanız. SAÇMALIK.
"Haklısın ama yapacağım hiç bir şey yok bu durumda. Egemeni ikna etmek konusunda pek iyi değilim." Diye kıs kıs gülmüştü. Sinirlerimi bozmayın niye gülüyorsun ya. Oğuz'a o 'meşhur' sinirli bakışlarımı attığımda Oğuz kendini toparlayıp yeniden bana baktı. Yani tamam sen kardeşine olağan daha iyisin hoşsun ama senin dediklerin de sinirlerimi zıplatmaya yetiyor olm. Yapmayın şöyle şeyler.
"Bundan sonra sizin esirinizim sanırım öyle değil mi?" Diye sorduğumda sinirden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Suratıma anlamsız anlamsız baktığında "Esir değilsin farzet. Egemen yokmuş gibi." Artık Oğuz'un dedikleri beynime '404 NOT FOUND' sinyalleri göndertirken 'orda kal koçum.' Diyesim vardı ama sadece vardı.
Bu sefer ben de ona anlamsız bir şekilde bakarak "Sen ne diyorsun?" Diye biraz da olsa sesimi ciddileştirmiştim.
"Ben tanımadığım, sevmediğim hatta ve hatta nefret ettiğim birisinin evinde nasıl kalabilirim?" "Sen gelmişin Egemen yokmuş gibi davran diyorsun." Diye bu sefer de ona ben kükredim. Oğuz yüzüme hâlâ anlamsız baktığında umutsuz vaka olduğum aklıma geldi ve ben de artık sustum. "Bana Egemen konusunda yardım et." Derken sesim artık boğuk, kısılmış ağlamaya niyetli çıkıyordu. Resmen şu an yani acınacak haldeydim.
"İnan şu an tek istediğim senin gibi masum güzellikte olan kızın Egemenin elinde harcanmaması." Derken konuşmaya da devam etti. "Eğer kardeşimi tanıdıysam ben şu an gittiğimiz evi bile yarım saat içerisinde buldurur." "Ama eğer seni şu son yarım saat içerisinde belki güldürürsem ben de mutlu olurum. Ben sana her ne kadar yardım etsem de sonuç yine hüsran olacak." Diye ekledi. Derince bir 'Of' çekip camdan dışarıya baktığımda tam uçurumun orada olduğumuzu fark ettim ve arabadan indim. Oğuz bana "Beren nereye" diye telaşlı bir şekilde sorsa da cevap vermeden ilerledim.
Derin nefes aldıktan sonra uçurumun kenarına geldiğimi fark ettim ve orada durdum. İç sesim 'sen kim atlamak kim peh!' Diye kıs kıs gülerken ben de 'aynen ben kim atlamak kim' diye içimden geçirmiştim. Oğuz arkamdan telaşlı bir şekilde koşarak geldiğinde
"Oğuz endişelenme ama bir şey sorucam." Diye dalga geçer gibi konuşmuştum. Bana "Sor" dediğinde
"Burdan atlarsam eğer ölür müyüm?" Diye kısa ve öz gülerek sormuştum. Tabii ki de atlamayacaktım. Nerde bende o cesaret. Oğuz yanıma gelerek "Yok canım ne ölmesi en fazla kolun bacağın birbirinden ayrılır bulunmaz falan ama asla ölmezsin." Dediğinde uçurumun aşşağısına bakarak sadece büyük kayalar ve denizden oluştuğunu görmüştüm. O gülerek cevabını verdiğinde ben de ona katılarak gülmüştüm ve bana "yürü arabaya başıma iş mi açacaksın." Diye dalga geçer bir ses tonunda söylemişti. Ben de ikiletmeden önüne düşmüştüm. Her ne kadar gitmek istemesem de artık yorulmuştum.
Arabaya bindiğimizde arabanın içi soğuk olduğundan ellerimi birbirine sürterek üşümememi sağlamsa çalışıyordum. Oğuz fark edip sormuş olacak ki "klimayi açayım mı?" Demişti.
Ben de dalga geçerek "kalörifer değil mi o?" Diyerek gülmüştüm. Oğuz hep bana kapak yaparken ben de ona kapak yapmıştım. Tamam salağız ama arabalardan da anlamıyo değilim yani. Mesela favori arabam şu an içinde bulunduğum 'bmw'ydi. Çocukken erkek gibi posterler biriktirdiğimi de söylemiş miydim? Küçükken yetimhane de kendimize ait dolaplar olduğundan posterleri oraya saklıyordum ama müdiremiz dolapları aradığında posterlerimi bulmuştu. Bulduğunda da zaten yırtıp atmıştı. 2 gün susturamadılar beni.
"Mal kadın" diye içimden geçirdiğimi zannedip ama dışımdan söylediğim cümleye ben bile inanmak istemedim çünkü Oğuz bana 'Salak mısın' der gibi bakışlarıyla bakmıştı. Ben durumu toparlamaya çalışıp sadece "Pardon." Demiştim.
"İçinden ne geçiyorsa anlat da ben de söveyim o kadına." Demişti. Hani şu ortaokullarda gülersin sonra hoca farkeder ve sonra söyleyin de biz de gülelim der gibi. Onu ima ederek söylemişti yani ne.
"Hiiçç." Diyerek geçiştirmeye çalıştığımda araba nihayet Egemenin evinin iki katı büyüklüğüne sahip olan bir evin kapısının önüne park etmişti.
"Sana da zahmet olacak ama..." diye acınmalarımı şimdiden yapmaya başlamıştım. Ne yani kalmak istemiyorum onlarda. Gidecek bir yerim de yoktu yani abisinin dediğine göre Egemen benim evimi de bulup gelirdi. Yine bir 'Egemenin çirkefliği' vakası yaşamak istemiyorum tüm olanlar bu.
Oğuz Egemen öküzüne olağan daha centilmen bir erkekti yani aslında hem kapımı falan açıyordu. O öküz sadece kendi kapısını açmakla yetiniyordu.
Evin kapısının önüne geldiğimizde Oğuz zile basıp bekledi. E haliyle ben de beklemiş oldum. Bir kaç saniye sonra güzel gençten bir hizmetli bir bana bir Oğuz'a bakarak sıcak bir gülümsemeyle içeri geçmemizi sağladı ve ardından kapıyı kapatıp bir odaya doğru geçti.
Ben Oğuz'u takip ederken oldukça büyük olan evin salonuna geldiğimizi fark ettim. Oğuz bana "Rahat ol." dediğinde gözlerimi devirip "Olamam." Dedim. Yüz ifademden anlamış olacak ki, onun da suratı benim gibi olmuştu. Eline aldığı viski şişesiyle tekli koltuğa yayılarak oturdu. Ben Oğuz'a bakarken o da su gibi içtiği viskisini doldurup tek dikişte bitiriyordu. Kafamı yere eğip "Şimdi ne olacak?" Diye sorduğumda biran beklemiyormuş gibi afallasa da "Egemenin oyuncağını elinden almış gibiyim şu an." Ben tek kaşımı kaldırıp "Oyuncak?" Derken Oğuz durumu toparlarcasına "Oyuncak derken kötü anlamda oyuncak değil. Egemene ait olan bir şey demek istedim." Dedi. Her ne kadar inanmak istemesem de Egemene kıyas daha da güvenilir gibi duran Oğuz'a inanmak zorunda kaldım. O kötü birisi değildi en azından. Yani benim bildiğim kadarıyla mahalle aralarında birisini öldürüp çekip gitmiyordu. Egemen zaten pek çekip gitmiş olmasa da yani...
Zaten Oğuz kötü birisi olsaydı şu zamana kadar yapmak istediği şeyi yapardı.
Bir dakika bir dakika?
'Egemene ait olan' derken?
"Egemene ait olan?" Diye soru soruyormuş gibi konuşurken cevabını hemen vermişti.
"Sonuçta seni kaçıran ben değilim Beren."
"Kaçırma olayı. Heh..." diye dalga geçer gibi konuşurken "Seni kaçıran Egemen. Seni ne gibi oyunlarına alet edicekti kim bilir." Derken elinde tuttuğu viski dolu bardağı sıkarken kırılacak zannetmiştim. 'Yavaş knk' demek istesem de demedim çünkü ortam gergindi. Oğuz'un neden bu kadar sinirlendiğini anlayamamış olsam da saçmaydı yani. Sinirlenecek birisi varsa o da bendim sonuçta.
Şu an bilmem kaçıncı içkisini yudumlarken 'sarhoş olmuyor mu bu' diye içimden de geçirmedim değil şimdi. Şişe bitse yenisini açıp bardağına dolduruyordu.
"Oğuz yeter artık içme." Desem de dinledi mi? Yo.
Dalıp gittiğini fark ettiğimde "OĞUZ" diye bağırdım. Biri bana adımla bağıracak ve ben korkmayacam. Pek O iş biraz zor.
"Efendim dalmışım." Dediğinde "Akdeniz de gemilerin mi battı?" Diye gülerek sorduğumda "Karadeniz değil miydi o?" Diye lafımı bana yedirtmişti. Yani bi gün de rezil olma be kızım. 'Cool işte adam ne beklion.' Diyen iç sesime aldırış etmeden "Senin de aklını karıştıran birisi var?" Sormuştum ve bana sadece "Var." Demişti.
Saat zaten gece yarısını geçiyordu. Tam efkarlık bu saatler.
"Kim?" Diye sorduğumda sadece "Boşver." Demekle yetinmişti.
Ondan bahsettiğinde içindeki acıya yanlışlıkla da olsa tuz ekeceğimi bildiğimden ısrar etmemiştim.
Havayı dağıtmak anacıyla gülerek "Sizin de şu filmlerdeki gibi düşmanlarınız var mı." Diye dalga geçerek sorduğumda kısa kesip o da gülerek "Var." Diye onaylamıştı.
"Sizinle uğraşıyor mu peki?"
"Uğraşıyorlar ama Egemen onları bir güzel hallediyor."
"Sen?"
"Benim damarıma basmadıkları sürece bir şey yapmam." Diye kısa ve öz cevabını vermişti. 'Adam cool ya.' Ben de gülerek "O zaman Egemenin damarına çok basmışlar." Dedim alaycıl bir şekilde.
"Sevdiği kızı ayartıp Egemenden ayırarak Egemenin nefret ettiği bir adamla birlikte olmalarını sağladılar. Bundan kötüsü mezarda." Diyerek yüzü anlamsız bakıyordu. Tabii benim de yüzümdeki gülüş ve alay da silinerek kendini hüzne bırakmıştı. Ağzımdan kısık bir sesle "Yuh." Demiştim sadece. Egemen her ne kadar kötü birisi olsa da hiç bir insanın böyle bir canîliği hak ettiğini düşünmüyorum. Sevdiği kız sonuçta hayatını paylaşmış bir süre onunla. Oğuz ifadesizce yere bakarken ben de "Egemen ne yaptı?" Diye sormadan edemedim. 'Delirmiştir.' Diyen iç sesime katılmıştım. "Kızlara bir daha güvenemeyip geceleri seçti." Demişti. Ben tabi şok. Zaten şu hayatta en önemli şey de güven olması. Böyle insanlar yüzünden zaten 'KIZ' kelimesinin üzeri kirleniyor. Bazı hemcinslerimden de utanmıyor değilim.
"Kızın ismi ne?" Diye sorduğumda
"Egemen hakkında bu kadar bilgiye sahip olman bile mucize bir şey. Yanlışlıkla ağzından bir şey kaçırırsan olay bana patlar." Diyerek o muzip gülümsemesini suratına yaydı.
"Kaçırmam." Diye küçük çocuklar gibi dudağımı büzerek arkama yaslandım. O da biraz durduktan sonra benim 'masum bakışlarıma' dayanamayıp yenik düşerek "Pelin." Dedi.
Ağzım bir karış açıkta kalırken "Noldu niye şaşırdın?" Diye sordu.
"Geçen gece o kız Egemeni aradı."
"Sen nerden biliyorsun?" Diye sinirle sorarken "Geçen gece kulak misafiri olmuştum."
"Ne konuşuyorlardı?"
"Yine o adamlasın Pelin gelemem falan filan diyordu Egemen. Sonra beni fark edince müsait olmadığını söyleyip cevap vermesini beklemeden kapattı."
"Gece gittiğini gördün mü peki?" Derken sinirden yeniden elini sıkıp bardağı kıracak zannetmiştim.
"Hayır gitmedi sanırsam." Diye sorduğu sorulara cevap verirken bahçeden tanıdık bir ses yükseldi.
"Oğuz aç lan kapıyı!"

SELAM TATLİŞ OKUYUCULARIM. YENİ BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM İYİ OKUMALAR. ARKADAŞLAR BİR RİCAM OLUCAK KİTABJ ARKADAŞLARINIZA DA ÖNERİP OKUMALARINI TAVSİYE EDER MİSİNİZ RİCA ETSEM? KİTABIM YENİ AMA OKUMA SAYISI VE VOTELER AZ BANA GÖRE. HER GÜN YENİ BÖLÜM YAYIMLIYORUM. EĞER DEDİKLERİMİ CİDDİYE ALIP BANA YARDIMCI OLURSANIZ ÇOK SEVİNİRİM İYİ GÜNLER 😇😘💞

Karanlığın Güneşi (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin