5. Bölüm

185 104 16
                                    

MULTİMEDYA; BERENİN VE EGEMENİN DAVETTE GİYDİĞİ. ÜSTTEKİDE DAVETTEKİ SAÇI:) EGEMENİN ÜZERİNDE BİR DE LACİVERT CEKET. MİSS.

ARKADAŞLAR BEN O KADAR BÖLÜM YAZIYORUM SİZİN TEK YAPMANIZ GEREKEN SOL ALTTAKİ YILDIZI DOLDURMAK İYİ VEYA KÖTÜ DÜŞÜNCELERİNİZİ PAYLAŞMAK BUNU ESİRGEMEYİN BENDEN LÜTFEN... TEŞEKKÜRLER.

Hemen yanımda duran boydan uzun olan pencereye korkuyla ve endişeyle baktığımda sinirden dört köşe olmuş Egemeni gördüm ve tabii can yoldaşları korumalarınıda. Sesim korku ve endişeyle "Kaçışım yok artık şimdi ne yapacağım?" Diye sorduğumda oldukça sakin bir şekilde koltuğa hâlâ yayılan ve hiç bir şeyi takmayan bir adet Oğuz...

"Sabah sana bundan bahsetmiştim Beren. Artık istesem de bir şey yapamam." Deyince gözlerim dolmuştu. Kesinlikle manyak psikopat Egemenin evine dönemezdim.

Kapıyı kırarcasına yumruklayan Egemenin sesini yine duyduğumda fare gibi kaçacak delik arıyordum artık. Sakinliğinden ödün vermeyen Oğuz, ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlediğinde istemsiz olarak ben de korkudan ayağa kalkmış öylece kapıya bakıyordum.

Oğuz kapıyı açtığında Egemen, Oğuzun yakasına hızla yapışmış Oğuzu hırpalıyordu. Bey efendimiz ateş püskürten gözlerini bana çevirip Oğuzun yakasını bırakarak yanıma geldi ve kolumu sert bir şekilde kavrayıp yerde sürükledi beni adeta. Egemene "Bırak kolumu Egemen çekiştirme!" Diye bağırsam da Egemen hiç oralı olmayıp daha sıkı kavradı kolumu. Oğuz'a 'yardım et.' Bakışları atsam da Oğuz ellerini iki yana açıp kafasını sallamakta yetindi. Bu da demek oluyordu ki 'Akşama helvan cevizli mi fındıklı mı kakaolu  irmikli mi tahinli mi olsun?'

Egemen öküzünün eli biraz olsun gevşememişti. Beni çekiştirerek arabanın anahtarını korumaya verip beni resmen arka koltuğa fırlatmıştı.
Evet 'FIRLATMIŞTI.'
Ben artık dayanamayıp sinirden ağlamaya başlamıştım tabii. Egemen diğer cam kenarına oturup sinirden bacağını yukarı aşşağı yapıyordu. Ağlamalarım hıçkırığa dönüşünce "Ağlamayı kes artık!" Diye kükredi.
Azıcık abine çeksen kim ölürdü sanki? Oğuz Egemenin aksine sessiz ve sakindi. Egemen "Hızlı sür şu arabayı!" Diye bağırınca arabayı süren koruma dikiz aynasından Egemene bakarak 'sen hayırdır kardş' bakışı attı ve ardından "Peki efendim." Diyerek hızlı sürmeye başladı.
Ağlamalarım şiddetlenince Egemen de sinirleniyordu bir hayli.
"Ağlamayı kesmezsen saçların elimde kalıcak!" Diye kükrerken 'kes lan sesini seni gidi kamil' demek gelse de içimden susmayı tercih ettim. Kafamı cama yaslayıp ağlamalarım iç çekişe dönüşürken arada camdan Egemene bakarak onun sinirli bakışlarına maruz kalıyordum. Bir an olsun gözlerini farklı yere çevir be öküz!

Araba Egemen 'bey'in evinin önünde durduğunda o eve girmemek için direndim ama nam-ı diğer öküz Egemenin sırf kemik ve 'betondan' ibaret elleri sürüklenmeme yol açtı.
"Bırak beni cidden seninle gelmek istemiyorum." Demem ile olduğu yerde mıhlanmış gibi kaldı ve kolumu sıkan elleri gevşemişti.
"Benimle gelmemenin sebebi ne?"
"Her gün dayak manyağı yapmadığım için mi tepemde tepiniyorsun Beren!"
Cümleleri bir an 'bu ne cesarettir yarabi.' Dememe yetse de o cesaret bende olmadığından söyleyemedim.
Çelişkiye bakarsınız mı.
Düşüncelerimden sıyrılıp 'artık kendimi sana yedirir miyim' moduna girerek 'Daha üç gün olmuşken bana bu sözleri söyleme yetkisini sana kim veriyorsa onunla ben bir görüşeyim." Dedikten sonra "Ben kendi kendime veriyorum gel görüşelim." Diyerek ukala tavrını takınmıştı.
'Ağzının ortasına sümsüğü kodum mu.'Diyen iç sesime 'La bi iki dakka susar mısın' diye çemkirmiştim.
"Beni daha tanımıyorken sabahki sözler niye?" Diye mırıldanırken sesim oldukça boğuk ve korkak çıkmıştı. Tüm sıkıntı, beni daha tanımazken o akıl almaz cümleleri söylemesiydi.
Elimden gelse o evi başına yıkardım ama o Egemen Kaner olm o benim başıma yıkmadan kaçtım bende. Oğuz'un üç-dört saat önce dediği gibi 'Sonuç hüsran'
"Onları söylerken ciddi değildim." Bu sözleri söylerken sesinin sert veya sinirli çıkmasının aksine yumuşak ve tedirgin çıkmıştı.
"Beni tanımıyorsun ama evinde senin gözünde abinin gözünde hatta ve hatta korumalarının bile gözünde tutsağım." Derken sinirden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ve arkadaşlar biz daha evin içinde değil bahçesindeyiz ve hava -3 derece. Gerisini siz düşünün.
'Kutuplara yaklaştık amuaa' diyen iç sesime 'he knk aynen' diyordum.
"Ben seni yeterince tanıyorum." Derken o eski sert ve sinirli ses tonuna bürünmüştü sesi.
Allahım iki dakika daha yumuşak sesli bay öküz Egemen karşımda olsaydı nolurdu sanki.
"Nerden tanıyorsun." Derken sesim hafiften alay ediyormuş gibi çıkmıştı.
"Daha önce tanıştığımızı zannetmiyorum." Kollarımı göğüs hizamda birleştirip yarı güler şekilde ona baktım.
"Zaten sen beni tanımıyorsun ben seni tanıyorum." Derken mırıldanmıştı.
O nasıl oluyordu hayret.
"O nasıl oluyormuş?" Derken sesim tedirgin bir şekilde çıkmıştı. Tabii sesimin tedirgin şekilde çıkması Egemen 'bey'in egosunu da okşuyordu.
Düşünsenize üç gün önce karşınıza tanımadığınız birisi çıkıyor sonra 'sen beni tanımıyorsun ama ben seni tanıyorum' diyor. Ay ben şook.
"Artık şurda dikilmesek? Zira bir taraflarım donacak diye korkuyorum. Düş önüme hadi."
Yüzümü buruşturarak her ne kadar istemesemde gitmeye mecbur bırakıldığım eve yürümeye başladım. Egemen cebinden anahtarı çıkarıp evin kapısını açtığında benim geçmemi beklemeden kapıdan sıyrılıp 'omuz atarak' içeri geçmişti bile. 'Hayvan?'

Karanlığın Güneşi (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin