Bölüm 5

76 33 17
                                    


Arkadaşlar bölüm için medyaya fon koydum. Onunla okursanız daha güzel hissedersiniz şimdiden Keyifli okumalar........

Sabah uyandığımda Yağız'ın odasındaydım yine. Dün akşam çok geç gelmiştik eve. Çünkü kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Küçük bir cafe ye götürdü beni. Kafamı dağıtmak istiyordum. Ve bana çok yardımı oluyordu. Gerçekten bana çok iyi geliyordu. O ne kadar anlamasada ben onun varlığıyla mutlu oluyordum. Bana yaptığı sürprizlerle değil. E tabi oda benim içimi rahatlatıyor ama hiç bir şey yapmasa sadece karşımda öylece otursa yine mutlu olurum. Hemde dünyanın en mutlu kızı oluyorum. Dün akşamki gittiğimiz cafede parti vardı. Ve gerçekten cafe bayağa büyük ve güzeldi. Cafeyi kapatmaları gerekmiyormuydu böyle durumlarda. Evet. Ama biz girdik. Hemde kimseye sormadan. Kendi partimizmiş gibi. Bayağa eğlenmiştik. Ta ki fişekler patlayana kadar. Havai fişekler patlamaya başladığında yine aynı olmuştum. Tabi Yağız hiç bir şey anlamadı sadece kolundan tuttum ve
"gidelim burdan " diyebiliyordum göz yaşlarımın içinden. Yağız iyi misin der gibi bakıyordu yüzüme. Ama hiç bir şey söylemedim sadece 'gidelim burdan' diyebiliyordum. Yağız daha fazla ısrar etmeme izin vermeden götürdü beni. Yine sahile gittik. Artık her boş anımızda buraya geliyorduk. Hava biraz serindi hafif bir titreme aldı vücudumu ama iyi geliyordu. Onunla aynı bankta oturmak bile zevk veriyordu bana. İkimizde sadece dalgalara dikmiştik gözlerimizi. Az ve hafif dalgalar. Ama heryerdeler. İçten içe kıpırdıyorlar. Belkide bir başlasalar anlatmaya bir daha sonsuza kadar susmayacaklar. Belki çok huzursuzlar, belki denizin derinliklerinde ne fırtınalar kopuyor ama kimse bilmiyor. Kimse anlamıyor. Belki tek dertdaşları rüzgar,ama onuda herzaman bulamıyorlar. Çok isterdim doğanın konuşup bana dertlerini söylemelerini. Belkide tüm afetler doğanın bir bir isyanıdır. Belkide kaldıramadıkları ağırlıklarını afetlerle boşaltırlar. Kim bilir bulutlar dertlerinden boşalır, belki dereler bulutlara sadakatinden taşar, dağlar, topraklar dostlarına gelen acının ağırlığından kayar.
Peki kuşlar neden ağlayınca ölürler. Neden dayanamayıp ölürler. Çok mu ağır gelir ağlamak. Evet onlarda benden. Ağlamayı asla sevemem. Bazen ağladığımda kendimden nefret ederim. Sıkarım dişlerimi ağlamamak için. Kanar diş etlerim. Ama tutamam lanet damlaları. Akarlar.

" Asel... Asel. İyi misin" Yağız'ın sesiyle bir an irkildim ve ona döndüm.
" Hı.. Evet.. Şey iyiyim. " dedim ve ona bakmaya devam ettim.
" Daldın denize.. " dedi hafif gülümseyerek. Kafamı yere indirip bende hafif gülümsedim ve.
" şeyy evet biraz olabilir. " dedim. Ve domates surat....
" Ne düşünüyordun" diye sordu birden. Ne diyeceğimi bilememiştim. Yani ne diye bilirdimki ona...
"Hiiiç.. Öylesine işte" dedim. Öne doğru eğilip dirseklerini dizlerine yasladı ve.
" Hayatında her an onu düşüne bileceğin, ve onu düşünmemeyi bir an bile düşünmediğin biri varmı? " diye sordu bir an. Ohaa yaaa ne biçim sorular sorup duruyo bu oğlan. Ne cevap verecektim ben şimdi buna. Yüzünü yüzüme çevirdi ve aynı soruyu tekrar soruyormuş gibi baktı bana. O an aklıma ilk gelen cevabı yapıştırdım hemen.
" Peki ya senin varmı" soruya soruyla cevap vermek her zaman hayat kurtarır. Tabi karşımdaki bunu yerse. Soru soran bakışları bir an alaycı bakışlarına döndü ve gülmeye başladı. Ben şaşkınlıkla ona bakarken o hala anıra anıra gülüyordu. Ama güzel gülüyordu. Hemde çok. Kendimi ona kaptırıp bende gülmeye başladım.. Hemde onun gibi anıra anıra. Sonra Yağız bir anda durdu ve bana yaklaştı. Gözlerini kıstı ve
" Sen ne kadarda zeki bir kızsın" dedi.....
Hıııı... Siktir yaaa. Anlamış. Tabi karşında üstün zeka biri var kızım neyin havası bu.
Çakma bir gülümseme ile baktım yüzüne ve kafamı yere gördüm tekrar. Üçüncü kez sorusunu tekrarladıktan sonra çaresizce verdim cevabımı.
" Şeyyy yani çok küçükken vardı tabi. Böylee baya küçükken falan hani öyle yani"
Yağız bana ne ayaksın sen der gibi bakıyordu. Ama daha fazla konuşamazdım. Çünkü eğer konuşursam 7 yıllık sırrımı olduğu gibi dökücektim. Zaten zor duruyordum, kendimi tutamaya bilirdim. Çünkü yıllar geçtikçe dahada ağırlık yapıyordu kalbimde. Ve artık dayanamıyordum. Bazen yine böyle krizlerim tutuğunda Tuana'nın yanına gidip hönküre hönküre, bağıra çağıra söylüyordum Yağız'ı ne kadar çok sevdiğimi, ona ne kadar ve ne zamandır aşık olduğumu. Ve sonra bir an Tuana'yı Yağız yerine koyup ona sayıyordum bütün itiraflarımı. Ama Tuana hiç takmazdı beni. Çünkü inanmaz o aşka. Hatta bazen benim bile sevgime laf edip 'sen aşık değilsin sadece sevgisizsin. Ailende bulamadığın sevgiyi onda bulmayı yaşamayı düşünüyorsun' der. Tabikide ben onu takmam. Ve sadece ona ' Ah be Tuana çok büyük konuşuyorsun yakında sende benden beter olacaksın ' diyorum ve her seferinde korkutuyorum onu. Çünkü oda aşktan aşık olmaktan korkar. Benim yüzümden aşktan korkar. Evet ailemden hiçbir şekilde ilgi alamadım. Vermediler. Özelliklede babamdan. Zaten annem ben küçükken vefat etti. Tam sevgiye muhtaç zamanlarımda kimse yanımda olmadı. Tuana'ya her zaman özenmişimdir aile Konusunda. Çok iyiler çünkü. Aşk beni çok farklı yaptı çünkü. Önceden daha sert ve umursamazdım. Ama şimdi sadece öyle görünüyorum. Tuana'yıda korkutan şey bu zaten. Dışarıda yine umursamaz ve kuralsız biriyim. Ama Yağız konusunda asla umursamazlık yapamıyordum. Çünkü o gerçekten çok farklıydı.

**********

Yağız'la eve gelmiştik. Saat 10 a geliyordu. Uğur abi bizi karşıladı kapıdan. İçeriye girdik ve Selma abla bize harika bir sofra hazırlamıştı. Hiç düşünmeden hemen oturduk ve yemeğe başladık yemekleri. Çok güzel yapmıştı hemde çok. Annemde çok güzel yapardı yemekleri. Aynıydı annemin yemek lezzetiyle. Çünkü hep beraber yaparlardı. Biri yeni bir tarif öğrendiyse hemen gidip diğerine söylerdi. Ve hep aynı olurdu yemekleri. Beş on dakikaya silip süpürdük tüm yemekleri. Yağız'la beraber kaldırdık sofrayı. Ve ocağa çay suyunu koyduk. O sırada Yağız odasındaydı. Ne yaptığını bilmiyordum ama baya kaldı içerde. Sonra yanıma gelip bardakları hazırladı oda. Selma abla devamlı mutfağa geliyor, ama ben onu her seferide geri yolluyordum. Çünkü bütün gün oturmuyor temizlik yapıyordu. Ve çok yoruluyordu. Evet annemle bir ortak yön daha. Evimize haftada bir temizlikçi gelirdi ve annem her seferinde ona yardım eder di. Çayları içip baya muhabbet ettik eskilerden. Sonra Selma abla ve Uğur abi uyumak için odalarına çekildiler. Her zaman erken yatarlardı. Yağız işinin olduğunu söyleyip dışarıya çıkmıştı. Biraz endişelensemde birşey demedim. Bende odaya geçerek etrafı incelemeye başladım. Ve bir yandanda Tuana ile konuşuyordum.
" Nasıl geçiyo hayat. Aptal aşık" dedi sırıtarak  her ne kadar takmasamda laf söylemeden duramadım.
" Aferim aferim. Konuş sen. Yakında bende sana söylicem aynı şeyleri. " dedim bir nebze olsun onu korkutmak amacıyla. Ve amacıma ulaştığımı belli eden sesleri çıkartmaya başladı.
" Yaaaa oooffff. Asel valla parçalıcam seni. Kızım insan ennnnnn ennnn yakın arkadaşına dermi öyle bişey. Ya bide gülüyo yaaa. Bak her seferinde ibnelik yapıyosun beni deli ediyosun yaaaaa. " Tuana yı dinlerken bir yandan da kahkahalara boğuluyordum. Ve gerçekten karnıma ağrılar giriyordu.
" Yaa bak halaaa gülüyo heeeeyyy. "
" Yaaa taam gülmüyom. Valla bak" evdekilerin beni duyduğundan emindim. Ve sesimi bir anda alçalttım. Ve bir an ciddileştim.
" Eeee. Kanka sen nabıyon"
"Offff sorma beee Tunayla uğraşıyom yeni manita yapmışta beyfendi. Hee bide işin en kötüsü annemler tatili bir hafta daha uzattılar. Allahım napıcam beeen. " durdum Tuana nın isyanlarını dinliyordum. Biraz konuştuktan sonra kapı kapanma sesiyle odanın kapısına koştum ve gelenin Yağız olduğunu farkettim. Kapıyı açmadan öylece bekledim ve başka birileri daha vardı. Demek arkadaşlarını getirmişti. Kapıyı açmadan yatağa doğru yavaşça yürüdüm. Tuana'yla vedalaşıp telefonu kapattım. Tam yatağa yatıcam kapı çaldı.
"Asel yattınmı" bu Yağızdı. Ve sanırım benide çağıracaktı içeriye.
" Şeey. Yo hayır daha yatmadım. Yani yattımda uyumadım. Yani tabi uyusaydım şuan sana cevap veremezdim deme yani hani......." offfff Aseeellll ne diyosun kızım sen dedim sessizce. Yağızın gülme seslerini duyabiliyordum. Bir an durdu ve
" Arkadaşlarım geldi. Senide tanıştırayım. Eğer uykun yoksa gel" dedi. Ne desem ki. Gitsemmi gitmesemmi. Oturma odasının kapısı açıldı Ve gittiğini o zaman farkettim. Odun insan bi ısrar eder. İçimden küçük bir trip atarak aynanın karşısına geçtim ve üstümü başımı düzelttim. Evet biraz da heyecanlıydım neden bilmiyorum ama öyle işte. Kapıyı açıp girdim içeriye. Koridorda yürüdüm ve salonun olduğu kapıya yaklaştıkça kahkaha sesleri çoğalıyordu. Kapıyı açtığımda sesler kesildi ve herkes bana odaklanmıştı. Odadakileri incelediğimde şok olmuştum. Kızlı erkekli olan toplulukta herkesi tanıyordum çünkü. Hepside ben küçükken ailelerimizin birbirlerini tanıyıp ve her zaman yanyana olduğumuz insanlardı. Yağızlarla Aile dostu olduğumuz gibi onlarlada tanışıyorduk. Yüzümdeki endişe bir anda kayboldu ve yerine kocaman bir mutluluk yerleşti.

******************

" Vayy beeee. Ne çok zaman oldu böyle muhabbet etmeyeli. Dimi. " Dedi Damla. Eren'de Damla'yı tastik ederek
" Aynen yaa. Gerçi o zamanlar küçüktük. Sadece kumları falan kazıyoduk. Ama olsun." Eren'in söylediğine herkes gülmüştü. Zaten o küçükkende öyleydi. Herkesi güldürürdü. Hiçbiri değişmemişti. Sadece boyları almış başını gitmiş. Hepside bu zamana kadar görüşüyorlarmış. Ama biz taşınınca hiç konuşamadık.

O gece baya eğlenmiştik. Tıpkı eskisi gibi. Ama tek fark o zaman kumlarla, çamurlarla. Ama şimdi o çamurlardan arınmış ve her şeye rağmen ayakta kalıp gülmekle.

**************

❣️❣️❣️

VEEEEE SOON

❣️❣️❣️

BUĞULU CAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin