"gitmek istemiyorum," diye ağladı dan, kollarını phil'in omzuna sarmış ve göz yaşları t-shirtünün ince kumaşını ıslatırken. bebek gibi hissetti, çok önemsiz bir şeye ağlıyordu, ama utanıyor ve phil'den ayrılmaya isteksizdi; phil ellerini sırtında ileri geri hareket ettiriyordu ve bu, gözlerinden daha fazla yaşın kaçmasına neden oluyordu.
"dan, neden-" phil ona ne diyeceğini bile bilmiyordu. onu nasıl rahatlatabilirdi ki? phil sadece iyi olmaya çalışıyordu, dan'i ilişkisini mahvetmesin diye bırakmıştı ama çocuk şu an onun kollarında ağlar haldeydi. kahretsin.
"üzgünüm," diye hıçkırdı. phil'in her şeyi yerine koyabilmesini umuyordu çünkü ondan gerçekten, gerçekten hoşlanıyordu ve bu, her gün sizden çıplak fotoğraflar isteyen birine olan duygulardan çok daha fazlasıydı.
"önemli değil, ben sadece, ne diyeceğimi bilmiyorum?" phil, dan'den ayrıldı, çocuğun suratını avuçlarının arasına aldı ve göz yaşlarını sildi. dan'in yüzü kırmızı, dudakları pembemsi ve gözleri şişikti.
fazla güzeldi.
"üzgünüm," diye tekrarladı dan bir kere daha, tam olarak ne için özür dilediğini bilmiyordu ama yine de diliyordu.
"önemli değil, sanırım, um," phil durdu, kafa karışıklığıyla başının arkasını kaşıdı. bu çok tuhaftı. "gece, gece kalmak ister misin?" diye sordu. dan ona baktı ve yüzünde isteksizlik belirtisi aradı.
dan'in sesi, "yapmak zorunda değilsin..." derken sonlara doğru kısıldı. gözleri, phil'in hayat dolu olanlara gidip geliyor, şüphelerini gidermeye çalışıyordu.
"hey, gitmeni sadece pişman olacağın bir şey yapma diye söyledim, ama eğer rahatsan," phil gülümsedi, gerçekten. dan'in gitmesini istediğinden değildi. sadece bunları takip edebilecek dramanın bir parçası olmak istemiyordu.
"emin misin?" diye sordu dan bir kere daha. güvensizdi çünkü phil'in sadece ağladı diye onunla kalmasına izin vermiş olmasını istemiyordu.
phil cevap olarak dudaklarını çocuğun yanağına bastırdı ve elini tutup odaya çekti. son yirmi dakikada olanların düşüncesi dan'in yanaklarının yanmasına sebep oldu. bu muhtemelen kötü bir fikir, burada kalmak, diye düşündü dan. her şey fena halde tuhaf hale gelebilirdi ve phil'in rahatsız hissetmesini istemiyordu.
dan aniden "biliyor musun sanırım gideceğim," diye belirtti. phil, dan'in getirdiği dondurmayı açmaya çalışıyordu ki ona döndü.
"ne?" phil kaşlarını çattı, kaşıkları otel masasına bırakıp dan'i doğru düzgün görebilmek için masanın üzerine eğildi.
"evet, sadece, annem yakında eve dönecektir, evet, be-ben gitmeliyim," diye kekeledi, kapıya ulaşıncaya kadar geri geri gitti.
phil ona katılmadan önce seslendi, "bekle! dan bu da ne, sorun nedir?" konuşmayı bölmek istemeyip dan fazla uzaklaşamadan bileğinden yakaladı.
"hiçbir şey, ben-" dan'in cümlesi bir defa daha telefonu yüzünden bölündü, bianca'nın ismi ekranda açıkça görünüyordu. phil bunu fak edip dan'in elini bıraktı, telefonu daha rahat cevaplayabilmesi için bir adım geri gitti.
"bak, gitmem gerekiyor," dan iç çekip elini perçeminden geçirdi, gözlerini phil'den kaçırdı.
phil dudaklarını büzdü, "ama neden, kalacağını sanıyordum?"
"kala-kalamam," dan bir kere daha iç çekti. elleri terliyordu ve telefonun sesi her saniye daha da artıyor gibiydi. phil'in birsürü soru soracağını düşünüyordu ve dan'in bunlara cevabı yoktu, bu yüzden en kolay kaçışı tercih etti, "bianca bekliyor,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fuckboy //phan (TÜRKÇE)
Fanfictionphilgon: o seni iyi becerebilir, ama ben daha iyi beceririm Çeviri Phan hikayesidir. Orijinal kitabı görmek için @rickyblitzz'in profiline bakabilirsiniz.