Breaking Benjamin - Ashes of Eden
Yalnız hissetmiyordum. Hayatımın her anında yalnız hisseden ben ilk defa yalnız hissetmiyordum. Ben hala sevgiye aç, bir ailenin onu evlat edinmesini bekleyen o küçük kızdım. Ve o küçük kız artık yalnız hissetmiyordu. Buna hayatıma aniden giren insanlar mı sağlamıştı? Bilmiyordum.Tek bildiğim şey, yalnız hissetmemeyi sevmiştim. Benim için endişelenecek birilerinin olma düşüncesini sevmiştim.
Makyajını yapan Aleda'ya baktım, parlak ve sarı saçları omuzlarından dökülüyordu. Üşenmeden ve yeterince güzel olmasına rağmen her gün makyaj yapıyordu. Aynadan bana baktı ve gülümsedi.
"Günaydın uykucu."
"Günaydın." Dedim yüzümdeki gülümsemeyle. Mutlu hissediyordum, kendimi ilk defa bir yere ait hissediyordum ama belki de hissetmemem gerekiyordu.
"Yeni okulunda ilk günün nasıl hissediyorsun?" Gideceğim yer okuldu sonuçta, fazla heyecanlı olamıyordum.
"Farklı yüzler görmek değişik olacak."
"Hadi seni ilk gün için güzelce hazırlayalım." Bu kadar enerjiyi nereden buluyordu anlamıyordum.
"Kaan hala sık sık arıyor mu?" Kalktım ayağa, banyonun kapısına yöneldim. O dışarı çıktığımız geceden sonra Kaan sık sık aramıştı Aleda'yı.
"Sanırım ona umut verdim ama kalbimde başka birsi varken onun duygularıyla oynamak istemiyorum." Aleda gerçekten de melek gibiydi.
"Kalbindeki o adamı atman gerek Aleda, sana çok acı çektiriyor. Normalde olsa sevdiğin insanı bırakma derim ama sen zaten yeterince savaştın. Bence Kaan iyi bir insan." Karan, Aleda'yı hak etmiyordu. Aleda elindeki allık fırçasını bıraktı ve kafasını eğdi.
"Ondan başka kimse kalbimi hızlandırmıyor, nefesimi kesmiyor, mutlu etmiyor. Ben onu nasıl unutacağım Efsa? Gerçekten o kızı seviyor mu? Ne eksiğim var ki, o kız benden daha mı güzel?"Yine ağlamak üzereydi. Ona sarılırsam ağlayacağını biliyordum, sarılmadım.
"Hayır senden güzel değil sadece Karan fazla aptal."Banyoya girdim ve güzel bir duş aldım, dişlerimi fırçaladım. Beyaz bornozumu üzerime geçirerek çıktım banyodan.
Aleda dolabımın başında duruyordu, elinde benim için aldığımız kıyafetlerden bazıları vardı. Bana uzattı elindekileri ve sorgusuz sualsiz elindeki kıyafetleri alıp, banyoya geri girdim. Siyah dar paça bir pantolon vermişti ve beyaz, kayıkçı yaka, uzun kollu bir badi vermişti. Üzerimi hızlıca giyindim. Demir ne zaman çıkacağımızı söylememişti ama ilk günden okula geç gitmek istemiyordum. Demir'e kalsa öğleden sonra bir kaç derse girip, kendimi göstermem yeterdi ama ben gerçek bir eğitim almak istiyordum.
Banyodan çıktım ve Aleda beni az önce kendi oturduğu makyaj masasına oturttu.
"Abartma sakın Aleda, okula gidiyorum." Ona bakan kafamı iki eliyle tutarak aynaya çevirdi. Elime kurutma makinesini tutuşturdu.
"Bülent Ersoy makyajı yapacağım zaten ben sana." Dedi gülerek. Gülüşü çok sinsiydi. Gözlerimi kısarak ona baktım ve elindeki yeşil farla üzerime doğru gelmeye başladı. Sonra ikimizde aynı anda kahkaha atmaya başladık. Şakası bile ürkütücüydü. Yeşil farı yerine bırakıp üzerime doğru eğildi ve ben kendimi onun sihirli ellerine bıraktım.
Aleda müthişti. Yaptığı makyaj hem sade hem güzeldi, diğerlerinden fazla olan tek şey dudağımdaki hafif renklerdeki rujdu. Saçlarımı çok güzel kurutmuştu ve taramıştı. Saçım hem kabarmamıştı hem de hafif dalgaları çok hoş duruyordu. Aleda'nın elleri fazla hünerliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRALIK CEHENNEM
ActionAksiyon 1. sıra 30.09.2017 Yalnızdı. İlk doğduğu andan itibaren, emeklemeye başlarken, ilk harflerini söylerken ve büyürken. O hep yalnızdı. Kimsesiz büyümüştü ona yabancı insanların arasında. O kimsesizdi. Tüm hayatı boyunca tek istediği şey sade...