1-Tesadüf

2.6K 314 54
                                    


Soğuk bir Ocak ayıydı. Uzun zamandır olmadığı kadar soğuk bir hava dışarıda kol geziyordu. Issız bir sokağın en kıdemli evi köşede kurulmuş oturuyordu. Penceredeki perdeler ve camın önündeki renkli menekşeler olmasa hayalet bir ev bile olabilirdi. İhtişamlı evlerin arasında olduğundan da eski duruyordu bu ev.

Burada doğmuş büyümüştü Hüzün. Bu sokak onun hatıra defteri, aile albümü gibiydi.

İki katlı eski bir ahşap bina; küçücük camları, itelesen yıkılacak gibi duran bir hali vardı. Ama kıymetliydi Hüzün için bu ev, her bir tahtasında parmaklarının izi vardı babacığının.

Hatırlamasa da o günleri herkes anlatırdı. Babasının onu omzuna alıp bu yolları günde kaç kez arşınladığını, onunla bakkala gidişlerini ve mutlu bir çocuk olduğunu hatırlardı.

Koskocaman bir kız olmuştu ve hala bu evdeydi. Çok güzel bir kızdı aslında. Uzun suratlı yüzündeki çıkık elmacık kemikleri, kumral uzun saçları, yeşil gözleri, uzun bacaklı zayıf bir kızdı. Edası cilvesi olmasa da sevimliliği hepsini katıyordu ona.

Birkaç sene kapıdan ayrılmayan aracılar, hayırlı kısmetleri hiç dinlemeden itti Hüzün. Anacığına "kimse gelmesin kapıya vallahi elimde kalırlar" diye verdiği gözdağının yersiz olmadığını çok iyi biliyordu Fatma hanım. 

Biraz deli dolu bir kızdı. aslında içerisinde kötülük yoktu. Bu deli dolu halleri vuruyordu diline durdurabilene aşk olsun ondan sonra.

Yaşlı komşu teyzeler direk söyleyemeseler de onlara göre evde kalma riskine girmişti Hüzün şimdiden. Ne de güzel kısmetleri tepmişti. 

Tamam güzel kızdı ama mahalle kız doluydu, neydi bu Hüzün ısrarları anlamıyorlardı. O evde olmadığı zamanlar, çaylar koyulup başlıyordu koyu bir sohbet.

"Ne olacak Fatma'cığım bu kızın bu halleri. Bak birkaç seneye bunu ancak evlenmiş, boşanmış dul adamlar ister" diye veriyorlardı gazı.

Fatma Hanım'da gülümseyip "kendi isterse gider hem daha okuyor benim kızım çocuk yaşta gelin edemem, ne yapayım zorla mı vereyim, zamanı gelince nasıl olsa gider" diye geçiştiriyordu. Aslında oda kızından ayrılma düşüncesini şuan çok kabullenemiyordu. Belki bundandı sessiz kalışları.

Hüzün o dönemler yirmi iki yaşındaydı. Zar zor şartlarda üniversiteyi kazanmış, bir yandan okurken ufak tefek işlerle de eve yardım ediyordu. Babası yıllar önce bir trafik kazasında onları bırakıp gidivermişti. Neyse ki adamcağız emekli maaşı, azda olsa gelir getiren küçük bir dükkan ve bu evi bırakmıştı.

Hüzün okusun diye çok çalıştı anneciği; ev temizliği, merdiven silme, bulaşık yıkama gibi bir çok iş yaparak kızının geleceğini hazırladı. 

İşten gelir kızı rahat ders çalışabilsin diye evi toplar, sofrayı hazırlar, sobayı yakardı. Yaşıtlarına göre çok olgun bir kızdı. Paranın ne kadar zor şartlarda kazanıldığını çok iyi biliyordu.

Okuldan erken gelmişti Hüzün bu hafta vizeleri vardı. Anneciği daha gelememişti. Hemen sobayı yaktı, etrafı toparlamaya koyuldu. Bu kadar da yardım etmeliydi. 

Çok yoruluyordu annesi ve çoğu akşam televizyona bakarken uyuyup kalıyordu, divanın üzerinde. Üzülüyordu Hüzün bu duruma ama okulu bitmeden elinden bundan fazlası gelmiyordu.

Sobanın üzerine yerleştirdi demliği ,çay kahvaltısı iyi gider diye düşündü. Sofra hazırlanmıştı ki Fatma hanım geldi.

"Hayırdır kızım niye erken geldin" diye endişeyle sordu.

Hüzün sıcacık sarıldı annesine. "Merak etme anneciğim bir şey yok yarın önemli iki sınavım var çalışmam gerek onun için geldim."

Fatma hanım rahatlamıştı. Kızı sofrayı hazırlamış, ev sıcacık, etraf toplanmış, Gurur duydu kızıyla . Ana kız keyifli bir sohbetle yemek yediler. Bundan sonrasını Fatma hanım hallederdi. Hemen odasına yolladı Hüzün'ü, ders çalışması gerekti ve zaten yapacağını yapmıştı.

Hüzün kitaplarını eline alıp oturdu divanın üzerine kaç saat geçtiğini bilmeden okudu ,okudu. Saat gece yarısına yaklaşmıştı ve bir dersi hallettiğini düşündü. 

Uzanıp tavandaki tahtalarla bakıştı bir süre. Sonra toparlanıp içeriye geçti bir bardak su aldı ve anneciğine iyi geceler dedi.

Tekrar yatağa oturacaktı ki biraz kafası dağılsın diye müzik dinlemek geldi aklına. Çok keyifli bir fikirdi bu. Radyoyu açtı başladı müzik aramaya. Çok güzel bir şarkıda durdu ve başladı dans etmeye. Bir o tarafa bir bu tarafa doğru gidiyordu. 

Açtı kollarını ve biriyle dans ettiğini hayal etti. Kapalı gözlerle odanın ortasında dönüp duruyordu. Bir yandan şarkıyı mırıldanıyor, bir yandan da haline kıkırdıyordu.

Ritme iyice kaptırmış kendini . Şarkı bitmişti ama o farkına bile varmamıştı. Çok eğleniyordu kendi kendine. Radyoda konuşan adamın sesiyle irkildi bir anda. Sanki radyodan değilde kulağına yaklaşıp söylemişti o sözleri

"Aşk sollarsa yalnızlığı, duracağı ilk durak Sensin" .

Odanın ortasında öylece kala kalmıştı. Buğulu etkili bir ses içine huzur üfleyip uzaklaşmıştı sanki. Kendini bıraktı divanın üzerine , kulağı radyoda gözleri karşıda dinledi bir süre. Sanki demin dans ettiği hayali adam gelip ona gerçek olduğunu belli etmek istemişti. Şarkının arasında yine onun sesini duydu

"Ya imkansız olanı seveceksin yada sevdim demeyeceksin" dedi radyodaki ses.

"Evet yayınımız devam ediyor şarkılara geçmeden bir diğer mektubuma bakım hım güzel bir kızdan gelmiş belli ki" deyip bir kahkaha patlattı.

Mektubu okudu ve arkasından yazılan kısa şiire can verdi sanki. Romantikliğin içinde espriler havada uçuyordu. Hüzün tanımadığı bu adama sinir olduğunu fark etti. 'Neysin sen romantik mi serseri mi?' dedi kendi kendine . O sırada programın vedasına geçti radyocu.

"Özleyeceğinizi bildiğimden özleyin demiyorum."

Ne ukala bir şeydi bu belli ki kızlar aşk mektuplarıyla pek havaya sokmuştu küçük beyimizi. Hüzün sevmezdi böyle tipleri. Kendini masaldaki prens zanneden bir zavallı daha dedi. İnsanlar ne boş şeylerle uğraşıyor pofffffff.

"Siyah gider; hey sen oradaki evet evet sen ilk defa beni dinleyen. Yine gel, hep gel, gel ki gitmeleri adam yerine koyup karşısında saygıyla eğileyim...Kalın sağlıcakla..." Dedi ve gitti. Yataktan doğruldu Hüzün. Korkmuştu biri benimi izliyor diye etrafına bakındı.

"Yok artık abartma kızım, manyak mısın" dedi ve yatağın ucuna ilişti.

"Neydi şimdi bu! Bu geceye özel bir veda olmasa gerek" dedi Hüzün "aman banane be gereksiz bir adamı ne önemsedim. Ders çalış kızım ders , yarın sınavda sana bunlar sorulmayacak" dedi ve tekrar kitaplarının başına geçti. Sabah'a karşı derin bir uykunun kollarına bırakırken kendini, bilmediği bir şey vardı. Aklının bir köşesine yer eden bu adamın ilk gelişiydi ama son olmayacaktı.

HÜZNÜ SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin