*** Bir kaç şarkı sonra sesi duyuldu. "Soğuk bir İstanbul gecesinden selamlar, saygılar hepinize. Sanki bu gece her şey donsun diye uğraşıyor hava. Her zamankinden daha soğuk. Sesimin ulaştığı herkese sıcacık bir Türk kahvesi lezzetiyle burada olacağım. Kahve sevmeyenler ıhlamurda tercih edebilir. Hem içinizi ısıtacağım, hemde keyif vermektir içimizden gelen. Hadi başlayalım."***
Hüzün şarkılara eşlik ediyor, düşünceden düşünceye geçiyordu. Programın bir saati dinleyici mektuplarıyla geçti. Bazen o mektupları kıskandığını hissediyordu. Hüzün'ün mektubu okunmamıştı daha.
Üst üste çalan şarkılar geldi ardından. "Bu kadar mektup yeter bu gecelik" dedi. Hüzün'ün mektubunu okumamıştı Siyah. Yazılanları sevmemiş miydi? acaba, İlerimi gitmişti ona duygularını belli etmekle? Şarkının sözlerini bile algılayamıyordu.
Kafasının içinde karabasanlar dolaşıyordu. Tekrar konuşmaya girmeden fonda çok güzel bir şarkı başladı. Ve şarkının arasında veda konuşmasına başladı Siyah.
"Bir kadın düşünün İstanbul gibi.
Hiç bir caddesi birbirine benzemeyen.
Tam öğrendim diye düşünürken, sokaklarında kaybolduğunuz.
Sözlerinden yüreğinize tramvaylar kalkan.
Upuzun yolculuklara çıktığınız.
Bir kadın düşünün tanımadan nerede kaldın diyebildiğiniz.
Bir masada oturup şerefine bardak değil, yüreğinizi kaldırdığınız.
Aşkı kelimelerinin arasına doldurup, hayallerinize katık yaptıran.Hayal ediyorum seni istiklalde yürürken.
Siyah beyaz filmlerin arasına karışan tek bir renk gibi.
Omzuna çarpıp kitaplarını toplama bahanesiyle
gözlerine dalmayı hayal ediyorum.
Ve bugün gidiyorsam senin yüreğine uğramadan,
yarın temelli kalma çabası içindir?""Hoş çakalın, sağlıcakla kalın" dedi ve gitti Siyah.
Hüzün biliyordu artık. Duyguları tek taraflı değildi. Bu adamın gidişinin asaletine asmak istedi kendini. Dokunmalıydı ona ve derin derin iç çekmeliydi. Umurunda değildi yaşı, boyu, posu. Bir kerede olsa uzaktaki sesi kulağına fısıldamalıydı sözlerini.
Gözleri bile artık ona sormadan konuşuyordu. Yaşlarıyla akıtıyordu bütün kelimeleri. Allah'ım ne garip bir acıydı bu. Bedeni soğuktan yavaş yavaş donuyordu sanki ve uyursa bir daha uyanamayacak gibi hissetti.
İnsan yaşarken aşkı en büyük acı sanardı. Ama bilmezdi ki aşka acı katan kaybetmekti. Ve insan hayatındaki ilk aşk olan babasını yaşayamadıysa, bütün aşklar yarımdı ona.
İlk aşkı yarım kalmıştı Hüzün'ün, babası daha duyguları kalbine ulaşamadan çekip gitmişti. Kabullenmese de babasının en güzel hediyesi ona ismiydi. Annesinin itirazlarına aldırmadan adını babası fısıldamıştı kulağına.
Sürekli ağlayan bir çocuk olacak bey demişti annesi ama babası güçlü bir kız olacağını, hayatındaki en büyük hüznü adının olmasını istemişti. Belki de çabuk göç edeceğini hissederek arkasında koca bir yas olarak bırakmıştı Hüzün'ü. Belki de hayatındaki her erkek bir parça hüzün bırakacaktı ona.
Düşüncelerin arasında uyuya kaldı Hüzün. Ertesi sabah uyandığında hasta gibiydi. Belli ki gecenin etkisini atamamıştı üzerinden. Küçükken çok hissetmese de babasının yokluğu son zamanlarda daha çok canını acıtır olmuştu.
Evlenirken bunu daha da çok hissedeceğini Sema'nın hazırlıklarına bakınca anlıyordu zaten. Sema'nın ballandırarak ağzından çıkan babam şunu da alın dedi, bunu da yapın sözlerini kendince süzüp baba kelimesini duymazdan geliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/97894197-288-k876580.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜZNÜ SİYAH
RomanceBu adam kelimelerin başını döndürüyordu. Her yerde ayyaş gibi dolaşıyordu aşk. İlk defa hayal etti. Gözlerini düşündü, saçlarını, boyunu, ellerini hissetmeye çalıştı. Belki de Sema haklıydı. Bir hayalete aşık oluyordu. Kimbilir kaç kızın yüreğiyle...