Adam karısının mektubunu ayağının dibindeki şömineye atmaya kararlıydı satır sonuna gelmeden hemen önce. Öylece boşluğa baktı. Çaresizliği sonra hissedecekti. Şimdi dehşet tüm hücrelerine hücum etmişti. Bariz ortadaydı bunun nedeni: Karısı ondan sevgisini saklamış, o ise karısından sevgisi hariç her şeyi saklamıştı. Adamın sırları vardı. Hilal'i kaybetmemek için susmuştu hep ama şimdi pişman da olmuştu. Saçmalıktı yazdığı şeyler. Birlikte üstesinden gelebilirler, pekâlâ bir tedavi bulabilirlerdi! Gözünden damlayan yaşları fark etmedi adam. Çaresizce yalvardı Tanrı'ya, 'lütfen, lütfen tanrım onu benden alma, bana bağışla'
Daha önce Tanrı'yla böyle konuşmamıştı hiç.
Yarım saat şöminenin yanına çökmüş bir halde ağladı -çocuğun ağlamasıyla kesildi sesi- Neredeyse ateşle burun buruna olmasına rağmen hiç ısınmadığını hissetti. Cihan'ı doyurduktan sonra görkemli, düzenli bahçelerine-her hafta sonu Hilal'le bahçelerini düzenlerdi çünkü- çıktı. Çoğalan ağlamasıyla sarsılan bedenini merdivene attı. Çocuğunu alıp, eşinin yanına gidecekti. Tabii ölmediyse, dedi iç sesi. Gözlerini yumarak kendine kızdı. Adamın gözleri yaşını belli etmiyordu zaten, ama ağlamaktan kızardıklarında daha genç görünüyorlardı sanki. Merdivenin korkuluklarından tutunarak kalktı. Bebeğini uyuttuktan sonra bir plan yapacaktı. Onu eşini öpermiş gibi öptü. Mis kokuyordu, tıpkı annesi gibi.
O akşam ilk defa böyle huzursuz uyudu çocuk. Leon, hissetmiş olmalı, diye düşündü. Yatağa gelişigüzel uzandı. Üstünü değiştirmeye yeltenmedi. Sabah kalkar kalkmaz vapura binecek, küçük hanımının yanına gidecekti.SABAH
Sabahın beş buçuğunda kalktı adam. İyi hissediyordu. Hilal'ini rüyasında görmüştü ve nerede olduğunu bulması o kadar zamanını almadı. Yıkanıp hızlıca kendisi ve çocuğu için bavul hazırladı. Uyuyordu çocuk, o yüzden yolda yedirebileceğini düşündü. İzmir'e gitti ilk önce, oradan kayıkla Yunanistan-Himos'a geçti.
Gereksiz bir telaş içerisindeydi adam öyle ki çocuğunu yedirmeyi unutmuştu ve aklına dahi gelmiyordu bu Hilal'inin zihnindeki görüntüsünden.
Himos'a dört kere gelmişlerdi Hilal'le. Gezecekleri pek vakitleri olmamıştı bu yüzden zevcesinin gidebileceği tek yer bir pansiyondu(dördündede hep aynı pansiyona gitmişlerdi)
Pansiyona gidene kadar geçilen caddelerde tüm kızların gözü adamdaydı. Leonidas bir elinde bebeği, bir elinde bavulu; sanki bir tablo gibi duruyordu hala çünkü.Ve aklında, kalbinde bir kasırga çıkmasına sebep olan mektubu okuduğundan beri Hilal'i görme arzusuyla kavrulan adam Smyrna'sine öfkesini mi kusacaktı, özlemini mi? Kapıyı çaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Breathe Me
Fanfiction...Öyle bir şey var ki sana çekiyor beni; daha senden ayrıldığım anda, uzaklaşmadan içimi kavurur dönme isteği...