Hilal karşısında gördüğü sevgilisinin hayal olduğundan emindi. Aklı ona oyunlar mı oynamaya başlamıştı? Yine de kendisine gülümseyen bu güzel hayale o da karşılık verdi.
Gözlerini açmasına vesile olan bebek sesinin geldiği yöne doğru baktı. Çaprazındaki kanepede Cihan'ı ciyak ciyak ağlıyordu. Bu da mı hayaldi? Kadın neye inanacağını şaşırdı. Başını sağa sola salladı. Sonra yavaşça elini sevgilisinin hayaline uzattı, yanağına dokundu. Okşadı yavaşça. Çok iyi hissettiriyordu...Adamın yanağını okşarken adeta kendi ruhu okşanıyordu. Adam da aynı şekilde karşılık verince, kocaman elini kadının yanağına götürdüğünde, anladı. Gerçekti. Rahat bir nefes aldı Hilal.
"Zayıf sanatlı bir yazı olmamış mı sizce de küçük hanım?" Çocuğun sesinden zor duyuluyordu adamın sesi. Ama Hilal duyar duymaz adamın dediklerini; küçük ağzından bir kahkaha duyuldu. Kadın adamın kadife sesinin içine serptiği serin sularla rahatlarken, adam da aynı şekilde o kahkahayı duyunca rahatladı.
"Size katılıyorum," dedi Hilal, ciddiyetle. "Lâkin beni maruz görün..Zîra aceleyle yazılmış bir mektuptu. Pek üzerinde uzunca düşünülerek yazılmadı."
Leon başını salladı hafifçe. "Bana hiç öyle gelmemişti oysa..."
Hilal'in bir kaşı havaya kalktı."Şu ana kadar tarafımdan yazılmış tüm yazılarıma tercih ederdiniz ama değil mi?"
Adam tekrar başını salladı. Tebessümü yerini buruk bir gülümsemeye bıraktı. "Böyle bir mektup, bu şartlarda yazılmamalıydı bence. Sizce de öyle değil mi?"
Hilal kaşlarını çattı. Cevap vermedi. Bakışları durdurak bilmeden ağlayan çocuğuna yöneldi. Sessizce onu işaret etti Leon'a. Leon çocuğunu annesinin kucağına verdikten sonra, bavuldan mamasını da çıkarıp verdi.
Kadın çocuğunu beslerken, uyuturken ve kendisi de uykuya dalarken onu izledi Leon.
Bugünden bir ay öncesini düşündü. Güzel tenini okşarken hayata birlikte veda edebilecekleri o son anın hayalini kuruyorlardı Hilal'le. Hilal, Leon'u 70 yaşında böyle hayal ediyordu: 'Şimdikinden 45 kilo fazlan var; göz altlarından, kollarından, göbeğinden yağlar fazlaca sarkmış....Ama bacakların sıska yine. Bıyıkların yerini korumuş, saçlarında göze çarpan bi' dökülme yok çok şükür. Yine de yakışıklılığından taviz vermediğini belirtmek isterim.' Sevgilisini böyle hayal etmek Hilal'i güldürdüğü kadar Leon'u da güldürdü. Hilal o kadar tatlı anlatıyordu ki 70 yaşındaki Leon'u, kim adamın yerinde olsa severdi bu hayali. O da sevgilisini düşünmeye başladı hemen ardından.
'O zamana kadar altı çocuğumuz olmuş...Buna rağmen o kadar zayıfsın ki..Sarkan yerlerin yok senin benim aksime. Yüzünden de kilo kaybın var baya. Ama sorun değil. Elmacık kemiklerini daha çok öne çıkarıyor bu durum. Güneş gibi saçlarını kestirmeni istemiyorum, bu yüzden şelale gibi saçların. Beyazların var ama farklı bir hava katıyorlar sana. O kadar güzelsin ki o zamanda...'
Sonrasında adam hayaline bile dayanamadığı kadının yanında olmasının bir mucize olduğuna karar vermişti. Smyrna'sini doyasıya öpmüştü o akşam da, her gece olduğu gibi. Birbirlerine hârikulâde parlayan gözlerle, sımsıcak bakışlarla baktılar.Leon'un yüreği bu geceyi hatırlarken ve geride bıraktıklarını sandığı fırtınanın içinden sevgilisiyle aynı kıyıya varabildiğini sanmış olmanın dayanılmaz acısıyla burkuldu. Fırtına bitmemişti oysa ki. Üstelik varacakları yerin neresi olduğunu yine bilmiyordu adam.
Hilal'den her şeyi öğrenmek istiyordu.
Yine kurtarabilirdi onu. Ama önce bilmeliydi. Sormak istediği çok şey vardı.
Sabaha az kalmıştı. Sevgilisini izlemekten, mektubundaki cümleleri ezberlemişçesine tekrarlamaktan, düşüncelerle boğuşmaktan sabah etti adam. Hilal'in mavi gözlerinden yaşlar akarken yazıya döktüğü onca his, içinde tuttuğu onca şey...Leon'un düşündükçe kahrolmaması olanaksızdı. Öbür yandan, aslında Hilal tüm bunları hissettiriyordu zaten. Sadece o küçük ağzından duyulmamıştı, o kadar. Leon için önemli değildi. Birlikte ulaşacakları herhangi bir limana kadar da duymamayı yeğleyebilirdi.
Sevgilisiyle birlikte olduğu her anıyı gözünde canlandırdı; Kadının sert sözlerle canını yakmasını ve bunu canı yanmasına rağmen sevişini hatırladı, ah, kadın bunu yapmaktan vazgeçmeyecekti anlaşılan.Acıdan can verip dirilmek
Bulur bulmaz yitirmek seni
Uyuma korkusu belki o
Ancak düşte görmekten seniSözler aklına geldikçe güldü adam. Tüm şiirler onlar için yazılmış olmalıydı aslında. Bugüne kadar onları anlatmayan şiire rastlamamıştı hiç. Belkide kaderleri; kaleme alınan onca şiiri yansıtmaktı gerçek hayata. Bu düşüncesine güldü. Yavaş yavaş uykuya teslim oldu.
Ne yitip gitmeye hakkım var
Ne de yorgun olmaya benim
Sana taht olmuşum, erk sana
Hep orda olmak sana sevgim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Breathe Me
Fanfic...Öyle bir şey var ki sana çekiyor beni; daha senden ayrıldığım anda, uzaklaşmadan içimi kavurur dönme isteği...