-Hilal'in ağzından-
Karşımda saçı başı dağılmış halde bile tüm ihtişamıyla uzanmış adama baktım uzunca. Benden hayatı alan adam...Bana hayatı veren adam...Benden aile alan adam....Bana aile veren adam...Benden vatanımı alan adam...Bana Vatan olan adam...Hayatımın her döneminde her şey olmuştu benim için. O yüzden veda edebilme cesareti bulamıyordum kendimde. O yüzden o lanet mektubu yazmıştım işte! Geleli bir gece olmuştu olmasına ama, insan üzerinde böyle bir etkisi vardı onun, yanımdayken bin yıl geçmiş gibi hissederdim. Ne çok anı anımsadım bizimle ilgili. Daha fazlasının olmayacak olması kahrediyordu beni. En çok da Fedor'un annesiz kalacağına üzülüyordum. En çok da Fedor'un babasının Leon kalacağına sevinebilirdim bu durumda.
Gözler her şeyi anlatır, derdi Leon bana çok kez. Şu an o kahverengi gözler bana o kadar şey anlatıyorlardı ki...Eziliyordum onların altında. Kaç kere böyle yoğun bakmışlardı bana...Kaç kere kaçırmıştım o gözlerden gözlerimi...Bu sefer kaçırmadım ama. Belki de son uzun bakışmamızdı bu bizim.
Aramızdaki rahatsız edici sessizliği bozmak istedim. Ama içimde verdiğim savaştan sesim çıkmayacak; ağzımı oynatsam bile sesim duyulmayacak gibi hissediyordum. Derin nefes aldım. "Özür dilerim." dedim en sonunda.
"Neden özür diliyorsun?" diye sordu. Sesi çok yorgun geliyordu. Her tınısı gıdıklıyordu yüreğimi, bu farklı meseleydi. Dikkatimin dağılmamasına özen gösterdim. "Beni bulacağını bildiğim halde geldim buraya. Peşimden geleceğini bile bile..."
"Gitmeye çalıştın benden."
"Senden gidiyorum zaten."
İkimizde buruk bakışlarla, tebessümlerle bakıyorduk birbirimize. Başını sağa sola salladı Leon. "Gidemezsin Hilal. Hiçbir zaman gitmeyeceğini biliyoruz ikimiz de. Ama bir vedayı bile çok mu görüyorsun bana?"
"Veda etmek zorunda değilim sevgilim. Sanki bir daha görüşecekmişiz gibi olsa olmaz mı?"
Ağzımdan çıkanlar içimi titretiyordu. Sanki yaşanmaması gereken şeyler yaşanıyordu ve biz yanlışlıkla bu konuma getirilmiştik. Leon alayla güldü. "Seneler evvel demiştin bana kitap karakterleri olmadığımızı. Durumu dramatikleştiremeyeceğim Hilal. Bu sefer değil. Zalimlik senin yaptığın!" Acıyla yüzünü buruştururken dediğinin üzerine ben de benimkini buruşturmamak için kendimi zor tuttum. Boğazıma bir yumru oturdu. Hayatımın her anında bana katlandığını bilmenin utancını ve gururunu aynı anda hissetmiştim her zaman. Söyledikleriyle o bilindik his yeniden geldi. "Eğer birbirimizin açıklarını söyleyeceksek benim seninkileri söylemeye zamanım yetmez sevgilim. O yüzden ne olur, yapma."
Leon yeniden yüzünü buruşturdu. Her şeyi görebiliyordum yüzünde; acıyı, kırgınlığı, özlemi, yorgunluğu... Böyle bir durumda bile kalkanımı kuşanmış, gururum zedelenmesin diye laf çarpıtıyordum sevdiğim adama. İçim basbas bağırıyordu bana 'yazık' diye!
İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur. Ölüm döşeğinde dahi değişmeyecektim anlaşılan.
"Çocuğumuza da mı veda etmeyi düşünmüyordun? Hep bencil miydin bu kadar Hilal? Yoksa ben mi kördüm?"
Boğazımdaki yumrunun daha da büyüdüğünü hissettim. Çok kırmıştım onu. Yaşanılan her şeyi üstüne alan Leon yoktu karşımda; beni suçlayacak kadar, gerçekleri görmesini sağlayacak kadar kırmıştım onu, hayal kırıklığına uğratmıştım.
Fedor'a bakıp başına minik bir öpücük kondurdum.
"Gidişimi görmek seni mahveder Leon. Görmeni istemiyorum...Giderken seni öyle görmek beni de mahveder. Öyle yummak istemiyorum gözlerimi..."
Bundan sonrasında hiç konuşmadık. Fedor'la ilgilendik. Çocuğumuzla ilgilenmek iyi gelmişti bize. Sabahki sertliği görmemiştim Leon'un yüzünde. Benim de düşüncelerim birkaç saatliğine durgunlaşmıştı. Gece kendilerini açığa vurma fırsatı bulmuşlardı anca. İçimde gitgide yükselen bir suçluluk duygusu vardı. İçimde savaş veriyordum; gitmek istemiyorum, sevdiklerimi bırakmak istemiyorum, sevgiyi bırakmak istemiyorum....bu suçluluk duygusuyla yavaş yavaş yummak istemiyorum gözlerimi...Bencil olduğumu, boyumu aşan bir gururum olduğunu düşünerek gitmek istemiyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Breathe Me
Fanfiction...Öyle bir şey var ki sana çekiyor beni; daha senden ayrıldığım anda, uzaklaşmadan içimi kavurur dönme isteği...