~UMUTLAR~ TANITIM

121 42 24
                                    


İyi mi, Kötü mü? Hayır. O ikiside değildi. Peki masum mu? Belki. Terk edilmiş? Olabilir. Yalnız? kesinlikle öyle... Geceler onun düşmanıydı. Ne olduysa gece oldu zaten. Gece yarısı doğmuştu, Gece yarısı ihanete uğramış ve gece yarısı yalnız kalmıştı. Her Nasılsın? Diye sorulduğunda" iyiyim" derdi. Peki iyi olduğu bir zaman oldu mu  acaba? Doğduğuna pişman deyiminin hayat bulmuş haliydi. Doğduğu için, yaşadığı için pişman... Büyüdükçe nefret etti, her şeyden herkesten. Ama en çok ta kendinden. Kırılgandı, güçsüzdü. Ölmek istediği zamanlar olmuştu ama hiçbir zaman bunu  yapmaya cesaret edemedi." Belki bende bir gün mutlu olurum" diye umut ederdi. O da mutlu olabilir miydi? Belki onunda hayatı değişirdi ha?, ne dersiniz?.

Annesini doğum esnasında kaybeden, bu yüzden kendini hep suçlayan ve babası tarafından istenmeyen bir kızın hayatını anlatacak. Azra’nın babası eşi ölünce çocuğunu bakıcılara büyüttürmüş kendini işlere veren bir adam. Bir şirketleri var, ATASAY HOLDING. Azra’nın normalde o şirketin tek varisi olması gerekirken babası onu çocuğu yerine koymamıştır. Ve herkes Berk Atasay’ın çocuğu yok bilir. Bu yüzden Azra okulunda ya da  başka yerlerde tanınmadan hayatını sürdürür.

Denedim, çok denedim, çok çabaladım ama olmadı. Keşke o lanet gecede doğmasaydım. Hep o gecenin karanlığıyla yaşayacaktım, her aklıma geldiğinde acı çekmiyormuşum gibi birde her gün bunlar yüzüme vuruluyordu. Bu dünyadan herkesten her şeyden nefret ediyorum. Belki o gece ben doğmasaydım annem şu anda yaşıyor olacaktı. Belki başka bir çocukları bile olabilirdi ama ben doğdum işte. Şimdi buradayım bu gereksiz dünyada. Her gece yatmadan önce yaptığım gibi bu gecede bu lanet dünyada olduğum için kendime küfürler savuruyordum. Sonunda pes edip kendimi uykunun yumuşak kollarına kendimi teslim ettim.

...

"Hepsi senin yüzünden sen doğmasaydın belkide benim karım yanımda olacaktı" her kavgamızda yüzüme vurmasından bıkmıştım artık gözümden yaşlarım yavaşça firar ederken "ben...ben “dedim sürekli ağzımdan sadece “ben" kelimesi çıkıyordu. "Sen ne, ne diyeceksin  üzgünüm mü? Özür dilerim mi? Ne diyeceksin söylesene" her kelimesinde sanki paramparça olmuş kalbim dahada kırılıyordu. Kendimi yere düşürülüp kırılmış ama hala üstüne basıp dahada ufak parçalara ayrılan bir vazo gibi hissediyorum." Yeter artık" diye inledim daha fazla dayanamıyorum “duymak istemiyorum" kelimelere döküldü ağzımdan teker teker.  "Ne o çok mu canın acıdı?" Ben ne yapabilirdim ki daha doğmamıştım bile sanki ben her gün kahrolmuyorum ama her gün bu şeyle uyanmaktansa ölürüm daha iyi. Yavaşça mutfağa doğru gittim. Çekmecenin kulpunu yavaşça kendime doğru çekerken babamda arkamdan geldi şaşırmış bir şekilde beni izliyordu. Benim yanımda ifadesiz olan o suratı şimdi şaşkınlığı gizleyemiyordu. Çekmeceyi açıp içinde büyük bir bıçak aldım. Babamın gözleri dahada büyürken bende bıçağı incelemeye başladım. "Beni sevmediğini biliyorum seni de kurtarıyorum artık" dedim ve bıçağı karnıma sapladım. İlk önce acısana yere yığıldığımda kendini yanmaya bıraktı. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken odadaki ölüm sessizliğini bozan şey güçlükle söylediğim ;sana geliyorum anne cümlesiydi.
                              ....

UMUTLAR | GECE YARISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin