●117●

202 4 0
                                    

Görev yerine yeni yeni alışıyordu. Yıllarca yaşamış olduğu, çocukluğunu geçirdiği şehirden kilometrelerce uzakta bilmediği bir kasabada yaşıyor olmasına rağmen göreve başladığı, iki hafta öncesine tekabül eden günden beri gün geçtikçe daha da ısınıyordu bu küçük, yeni dünyaya. Bu sessiz, sakin kasabanın içinde uyandırdığı hissi kelimelere dökmek zor olsa da onun için, en yakını "arınmışlık" olurdu diye düşünüyordu bazen, steril görünümlü gri binaların arasından geçerken.

Güzel bir düzen yakaladığı söylenebilirdi. Normal şartlar altında görev tanımı gereği 09:00 ile 17:00 arası hastanede çalışması gerekiyorken, kasabanın düşük sayıdaki nüfusu ve küçük yerlerdeki o herkesin birbirini tanımasından kaynaklanan rahatlıktan ötürü işlerini biraz daha farklı yürütüyordu. Doğrusu hastanede daha çok vakit geçirebilmeyi istiyordu -sonuçta daha ilk çalışma tecrübesiydi ve hevesliydi- ama yerel halk o kadar sıcak, o kadar anlayışlıydı ki, kendisini yormasına izin vermemişlerdi.

"Sen evine git beyim, biz bir şey olursa seni ararız."

Sistem buydu. İki haftadır evinde geçiriyordu vaktini. Kitap okuyordu, öğrencilik yıllarından kalma ders kitaplarını karıştırıyordu bazen. Henüz bir hastası olmamıştı, kasaba halkının tamamının sağlığı yerindeydi. Buna her ne kadar pek sevinse de, uzun yıllar süren eğitiminin artık meyve vermeye başlamasını istiyordu.

Bazı günler evinden dışarıya, gezintiye çıkıyordu. Belki de hasta olan birilerinin olabileceğini, fakat henüz iyi tanınmadığı için kendinden yardım istemeye çekinmiş olabileceğini düşünüyordu. Gününün yarısı kadarını adımlarının hafifçe yankılandığı boş yolları, gri, sisli sokakları tavaf ederek geçiriyordu öyle zamanlarda.

Bir gün yürüyüşe çıktığında, akşam saatlerinin geldiği sırada kendisini hastanenin önünde buldu. İsmen hastaneydi evet, ama esasında iki bölümden oluşan ufak bir binaydı. Bir bölümü muayenehane, ameliyathane ve birkaç tane ek odadan, diğer bölümü de morgdan oluşuyordu. Kasabanın diğer binalarından, evlerinden hiçbir farkı yoktu - illa bir fark bulunacak olsaydı, belki diğerlerinden biraz daha griydi denebilirdi sadece.

Daha oraya adımını bile atmamış olduğunu, kendinin şahsına tahsis edilmiş ofisinin kapısındaki plaketi bile görmediğini düşününce, içeriye girmeye karar verdi ve kapıya doğru yöneldi.

Hastane kapısına yaklaştığı sırada bir ses duydu.

"Doktor Bey!"

Bir adam ona doğru koşar adımlarla yaklaşıyordu.

"Hayırdır Doktor Bey, hastanız mı var?" diye sordu adam gülerek. Nezaket belirten bir gülümseme değildi bu, komik bulduğu bir şey varmış gibi kıkırdıyordu.

Yalnızca ofisini görmek istediğini söyledi.

"Yahu sırası mı şimdi Doktor Bey, her zaman görürsünüz. Gelin haydi size bir şeyler ikram edeyim." dedikten sonra herhangi bir cevap beklemeden, itirazlarına kulak asmadan kolundan tutup neredeyse onu zorla uzaklaştırdı hastaneden.

Her ne kadar dönüp içeriye girmek istese de ve adamın bu davranışının garipliği bu isteği daha da ateşlemiş olsa da, belki henüz muayenehanesinin onun çalışmasına hazır hale getirilmesinde bir gecikme olmuştur diye düşündü ve şimdilik adamın kendisini sürükleyerek götürmesine izin verdi.

Evet, sebebi bu olmalı diye düşündü evine dönerken. ('Evine sağ salim döndüğünden emin olmak için' halen eşlik ediyordu adam kendisine.) Adamcağız da kasabasının kötü görünmesini istemediğinden böyle davranıyordu büyük bir ihtimalle.

Korkutucu Bilgiler Ve DeepWebHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin