Film izlerken uyuklamanın keyfini çıkardığım gecelerden birisiydi. Hamlet dönerken bilgisayar ekranında, ben gözlerim yarı açık, geneldeyse kapalı bir şekilde, tam ve gerçek anlamıyla şekerleme yapıyordum. Normalde çok haz etmem bu kelimeden, ancak o an için yaptığım şey buydu şekerleme.
Gözlerimin kapalı olduğu bir an birisinin sırtımdan iteklediğini hissettim beni. Yattığım ikili koltukta, göğüs kafesim dizlerime doğru ilerliyordu. Bu kuvvet gözümü açmamla beraber kesildi. Ancak bir sorun vardı, o da gözümü açık tutabildiğim zamanın kısalığı. Yarım saniyeden fazla süremeyen araklıklarla ekrana bakıyordum. Bakmadığım her an ise ittiriliyordum. Biraz da olsa paranormal şeylere inanan her insan gibi korku beni ele geçirmeye başlamıştı yavaş yavaş. İlkokul din derslerinde, güç bela öğrenebildiğim sureleri sıralamaya başladım peşi sıra. Fatiha ile giriş yaptım. İlk ayetleri okumaya başlamamla beraber, ittirme kuvveti de azaldı ve vücudum eski yatar pozisyonuna doğru dönmeye başladı. Surenin son ayetine gelmenini sevinciyle, oh her şey düzeldi kafasına girmemle, surenin bitmesinin ardından, tekrar ve daha büyük bir güçle ittirilmem bir oldu.
Korku seviyem çok daha yukarıları çıkmaya başladı, soğuk terler işin içindeydi artık. Bildiğim tüm sureleri okumam gerekiyordu, ancak bildiğim sure sayısı fatiha ile birlikte üçtü. İhlas suresindeydi sıra, olaylar yine aynı şekilde gelişti. Sure biter bitmez tekrardan, ve daha büyük bir güçle ittirildim yattığım yerde. Artık soğuk terler, yerini kaba tabiriyle çarpılma korkusuna bırakmıştı, alanen çarpılmaya yaklaşmıştım işte. Ve bildiğim son surenin beni kurtarması umuduyla son atağımı yaptım! Kevser! Yalnızca üç ayetten oluşan efsanevi sure. Tane tane okudum her ayeti. Sure biter bitmez ise, bu sefer kafam dizlerime değecek kadar güçlü bir şekilde ittirildi.
Kapının sesine, oh be rahatladım çığlığyla uyandım. Etrafıma baktım kalkar kalkmaz. Her şey normaldi işte, vücudumun herhangi bir kısmında da değişiklik yoktu. Açıkçası sapasağlamdım. Gelenler Çetin ve Engin ikilisiydi. Sabahladığımız gecelerin birinde, yine ilk uyanan onlardı yemek yemek için dışarı çıkmışlardı herhalde, ve bu dönüş beni kurtarmıştı bu karabasandan. Abi çok kötü rüya gördüm diye anlatmaya başladım;
T - Abi çok kötü rüya gördüm ya, karabasan falan fena götüm attı.
Ç - Oğlum sorma biz de çok acayip rüyalar gördük lan. Hatta Ogün'de görmüş.
T - Oha harbiden mi lan! Oğlum n'oluyor lan böyle!?
Ç - Valla kanka biz de korktuk, evi okuması için gittik bi' hoca getirdik.
Gerçekten de hoca getirmişti o gün herifler. İki çocuğuyla beraber, Çetin ve Engin'in ardında duruyordu hoca. Elinde kara kaplı Kuran'ı, okumaya hazırdı her birimizi. Lan bak sakatlık olmasın diye kıllanmamı dile getirdim, yok abi iyi hocaymış diyerek beni ikna etmeyi başardılar. Ardından Çetin, dışarıdaki kalabalıktan bahsetti:
Ç - Hacı, dışarıda düğün gibi bi' olay yapacakalar galiba, sizin bahçede. İn bi' uyar istersen.
Zaten küçük bir sokakta oturuyorduk, burada düğün yapılmamalıydı tabii ki. Terlikleri çekip aşağıya indim. Her yer sandalye doluydu. Yaklaşık bi' 30-40 kişi doldurmuştu aşağıyı. En yaşlısını gözüme kestirip yanına gittim. Teyzecim bak komşular rahatsız olur diye uyarmak için yüzüne baktığımdaysa, kendimde konuşacak cesareti bulamadım.
Teyze 1.30'dan daha kısaydı. Gözleri alevler içerisindeydi. Sivri çenesinin tam ortasında duran küçük ağzından, kükürt kokuları yükseliyor, suratından yükselen sarı-siyah dumanlar çehresini tam olarak çıkartmamı engelliyordu! Sağıma ve soluma baktım hızlıca! Herkes tam olarak buna benziyordu! Gencinden yaşlısına! Bir cin düğünün ortasına atılmıştım resmen! Arkama bakmadan eve doğru koşmaya başladım. Beni yakalamaya çalışan bu şeylerden, son anda kurtuldum ve kapıyı kapatıp içeri girdim! Hoca'nın yanına koştum ama daha büyük bir şok beni bekliyordu bu sefer. Hocanın iki çocuğundan erkek olanı, hocanın boynuna atlamıştı ve elleriyle boynunu yakıyordu, diğer küçük olansa bacaklarını yakalamıştı ve aynı işlemi gerçekleştiriyordu! Her yer yanık et kokmaya başladığı anda hocanın elindeki kara kitabı kaptım! Korkmuş olacaklar ki hocayı bıraktı bu küçük cinler! Ve usulca dışarıya doğru yönlendiler! Ama bu işte bir yanlışlık yok muydu? Az önce kitabı okuyacak diye hocaya sarılmış bu şeyler, şimdi neden bana saldırmıyordu!
Kitabı balkondan aşağıya salladım ve kitaplıkta ki Kuran'a doğru koşmaya başladım. Bu hareketimi gören cinler, peşimden koşmaya başladılar. Erkek olan son anda beni yakalayıp yere düşürmeyi başardı. Bacaklarım ateşler içinde kaldı o anda! Acıya dayanıp son bir hamleyle Kuran'a uzandım ve açtım. İlk kelimeyi okuyacağım anda, alnımdan göğüs kafesime doğru bir ter damlası, ışık hüzmesine dönüşerek düştü. Tam göğsüme dokunduğu andaysa dışarıdan gelen ezan sesiyle, bu sefer gerçekten uyandım!
Uyanmamla beraber, direk ışıkları açtım ve odayı kolaçan ettim. Hamlet bitmişti. Ne ses vardı, ne de görüntüsü, sadece karanlık bir ekran. Dindar bi' insan sayılmam ama kendimi rahatlatmak için, gerçekten kitaplıkta bulunan kuranı alıp okumaya başladım. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber de bıraktım ve yaşamıma devam ettim olduğu gibi. Bu karabasan ve ardından gelen rüyayı bilinçaltım isteklerimi karşılamak için göstermişti bana. İki ya da üç haftadır korku filmi aranıyordum her yerde. O eski korkuyu tekrar yaşamak istedim, beni etkilemesini istedim. Ki insanların neden korku filmi izlediklerini hala anlayabilmiş değilim, muhtemelen adrenalindir. Neyse. İzlediğim onca korku filminden hiç birisinin beni etkilememesi moralimi ciddi anlamda bozmuştu, bilinçaltım da al sana korku diyerek bu rüyayı gördürttü muhtemelen bana.
Yalnız sebebi bu değil tabii ki. Bu iki haftalık süreç içinde bir çok hikaye anlatılmıştı arkadaşlar arasında. Bildiğimiz köylerde geçen paranormal cin hikayeleri ve türevleri. Ayrıca bu konu üzerine yapacağımız bir projenin son üç, dört gündür konuşulması da ayrıca bu rüyayı görmemdeki önemli etkenlerden birisiydi.