Medyada Peter Evans,
Peter'dan
İçeriye davetsiz misafir gibi sızan güneş ışığı, karşımda ki aynadan gözümün içine kadar girmeyi başarmıştı. Saatin kaç olduğuna baktım. Hemen yataktan kalkıp arkama bile bakmaya gerek duymadan aynadan arkamda bulunan görüntüyü görünce hafif bir nefret andıran gülümseme belirdi dudaklarımda. Banyoya girip soğuk bir duş aldım. Bornozumu giyip hemen masada bulunan viskiyi aldım ve otelin balkonuna çıktım. Tüm Los Angeles buradan görünüyor diyebilirim.Saçlarım ıslaktı.Soğuk duş almama rağmen aldırış etmedim...
Dışarıdaki rüzgara inat...
Bu sırada bir el arkadan bana sarıldı. Nefret ve pisliğin koktuğu eller...
Her zaman ki gibi aldırış etmedim. Kızın ellerini belimden çekip ona doğru döndüm ve sanki ona acıyormuş gibi yüksekten baktım. Her günkü kızlara yaptığım gibi ona da aynısını yapacaktım. Bu sırada kızın ellerini tutmayı bırakıp odaya tekrar girdim ve üstümü giydim. Tişörtüm oldukça pis kokuyordu. İçki ve sigara yoğunluğu vardı. Cüzdanımdaki tüm parayı masaya koyup odadan çıkacaktım ki kız kolumdan tuttu ve-"Nereye gidiyorsun?"
-"Seninle işim bitti. Nereye gidiyorsun diye sormana gerek yok sanırım. " kızın gözleri dolmuştu yine aldırış etmedim.
-"Verdiğim parayı az mı buldun? Her kızın yaptığı gibi timsah gözyaşlarıyla beni kandırmaya çalışıyorsan yanılıyorsun.Yakamdan uzak durursan sevinirim! " kızın yüzündeki ağlamaklı ifadesi bitmiş şimdide sinirliydi. Kolundan tutum ve kolunu biraz da olsun sıkarak bıraktım. Kapıdan çıkarken ki tek duyduğum ses"CANIN CEHENNEME!"olmuştu. Bu ses tonu her kadında olduğu gibi bu cümleyide her kadında duymuştum. Her gün...
Otelin asansöründen indiğim gibi çıkmam bir olmuştu sanırım. Dün arabamı park eden gencin arabamı getirmesini beklerken genç tek başına gelmişti.
-"Arabam nerede?"
-"Sabah bir adam geldi ve arabayı alması gerektiğini söyledi. Ben diretsem bile müdürün dediğini yaptım ve arabayı ona teslim ettim." çekingen bir hali vardı. Sanırım söylerken bayılacak gibi bile olmuştu. Sinirden elim ayağım birbirine girmiş tahmin ettiğim kişi aldıysa yine ve tekrar kavgalarımız başlayacaktı. Elimi yumruk yaptım ve otelin duvarına sertçe vurdum. Elim kanamaya başlamıştı. Bu sırada elim arka cebime gidince tüm paramı akşamki sürtüğe verdiğimi hatırladım. İyice sinirlenmiş ve elimdeki sızıyı unutup çene kaslarımın daha da gerilmesini sağladım. Otelin önündeki merdivenlerden inip babam olacak herifin holdingine doğru hızlı adımlarla yürüdüm.
Rüzgarın bıraktığı serinlik sanki bu sefer bana inat kavurucu bir sıcaklığa yerini bırakmıştı. Los Angles bugün yanıyordu. Şirketin önüne geldiğimde kendimi daha da sert gösterip,hızlıca merdivenlerden çıkıp şirkete girdiğimde hemen asansöre bindim ve odasına doğru yürüdüm. Sekreterine bile birşey demeden odasına girdim. Her zaman ki gibi odasında olmayınca odanın kapısını hızla carptım. Beni gören kısa kırmızı bir etek giyen ve dolgun kalçalarını ortaya çıkaran sekreter yerinde irkildi. Ellerimi sıktım ve yürümeye devam ettim. Bu seferde kesinlikle bulacağım yer olan kendi otelimize doğru yol aldım.
Susamıştım..
Otele geldiğimde dudaklarım kupkuru olduğu için oynatamıyordum bile. Sanki her an yırtılacakmış gibi...
Asansöre binmeden resepsiyondan hemen odasını öğrendim. Normalde otelimizden her bilgiyi alamazdık ama beni tanıdıkları ve biraz da korktukları gibi görevlinin eli ayağı dolanıp hemen bana oda numarasını söyledi. Vakit kaybetmeden asansöre bindim ve oda katına çıkmasını bekledim. Asansörden çıkıp odanın kapısını vurmaya başladım. Kapıyı o herifin açmasını baklerken dün akşamki kız kapıyı açtı. Babam yine bana inat ve yaptığı bu pisliklere rağmen bana baktı. İşte bu yüzden hiçbir kıza güvenmiyordum. Midemi bulandırıyorlardı. Kızı bir kenara ittim. Kuvvetli itmediğim halde kız duvara çarptı. O herif nasıl inatla bana bakıyorsa bende ona karşı inatla gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emrace The Darkness(Karanlığa Sarıl)
RomanceSadece bana baktı. Gözlerime...derinlemesine... Sanki okyanusun dibine batmıştım, sadece o gözler beni kurtarabilirdi. Ondan uzak durmaya çalışmam gerekiyordu. Beceremedim işte... Uzak duramıyordum Bu sırada gözümden bir damla yaş aktı sanki onun s...