2.Bölüm

423 18 0
                                    

4 Mayıs 2013

ADA

Sabahın köründe,kargalar bokunu yemeden uyandırılıp hazırlanmak üzere kuaföre yönlendirildik. Başak "Of,puf!" diye söylenirken Güneş de büyük bir memnuniyetle Melis ve sünepe Selin'e ayak uyduruyordu. Üçümüz bir gibi algılansak,hemen hemen her gün ruh eşi muamelesine maruz kalsak da aslında birbirinden öylesine farklı;apayrı dünyaları olan üç kızdık. Ciğeriniz aynı sizin,beyinleriniz bile eşit şekilde çalışmıyor muamelesi beni hayli geriyor çünkü at gözlükleriyle dahi görülebilecek barizlikte farklar var aramızda. Misal,Başak ve ben bir kızın olması gerektiği gibi değiliz,makyaj yapmayı göz kalemi çekmekten öteye götürmeyiz. Güneş ise,olması gerektiği gibidir. Olması gerektiğinden fazladır üstüne üstlük. Güneş ilk regl olduğunda "Büyüdüm artık!" şeklinde tepinip sevinirken ben tüm gün yatağımda ağlamıştım. Başak ise garibim daha regl olduğunu anlamamıştı.
Güneş'i mutlu edebilecek şeyler oldukça fazladır,alışveriş indirim çeki;topuklu bir ayakkabı (giyecek bir yer bulamaz);tenine uygun bir renkte kapatıcı...
Beni mutlu edebilecek şeyler oldukça azdır. Bir dolu kitap ya da bir konser bileti...
Başak'ı mutlu edebilecek şeyler ise yoktur. Başak'ı mutlu eden bir şey vardır o da kanlı canlı Burkay'dır.

Kuaförde saçının boyasının tutmasını beklerken tüm koltuklara yayılan,koskoca salonu kendi evinin salonuna çeviren yurdum teyzelerine daha fazla dayanamadım ve kendimi dışarı attım.
Dışarı çıkarken kızlara da bakmayı ihmal etmedim. Başak her zamanki gibi henüz hazırlanamamıştı. Alışmıştım onun bu huyuna. Güneş ise koltukta oturmuş Melis'le laflıyordu. Kızlarla konsere gitmek en sevdiğim şeylerden biriydi aslında. O yüzden David Guetta konseri için ufak da olsa heyecanlıyım,David Guetta için gidenlerden değil de 'konser olsun yeter' diyenler grubundan olsak bile.

Dışarıda biraz oturdum ve yapacak daha iyi bir şeyim olmadığından kuaförün olduğu caddeyi dolaşmaya karar verdim. Cadde boyunca yürüdüm. Kuaföre geri dönerken gözüme tatlı bir butik çarptı. Yaklaşık yarım saat orada oyalandım ve iki tane tişörtle butikten ayrıldım.
Kuaförün içine girdiğimde kalabalığın biraz olsun dindiğini görmek beni rahatlatmıştı. Güneş saçını yaptırıyordu, Başak ise hazırlanmış koltukta telefonuyla oynuyordu. Yanına gidip oturdum ben de. Aldığım tişörtleri falan gösterdim. Birazcık da kim ne giymiş dedikodusu yaptık. O da burada daha fazla kalmak istememiş olacak ki kuaförün yanındaki kafeye gidelim mi diye sordu. Benim de işime geldi.

Kafede oturduğumuzda masalardan birinde tek başına oturan Bartu'yu gördük. Başak "Bartu'nun yanına gitsene." diye ısrar etmeye başladı hemen. "Ne gideceğim ya?" dediğimde suratıma mal mal bakıp "E,gitmeyeceksin yani;illa kezbana bağlayım diyorsun,o gelsin diyorsun. Çok güzel diyorsun sen ya..." dedi "Gitmeli miyim?" diye sordum çekinerek. "Ada,iki koca yıldır yapmalı mıyım demeli miyim diye başımın etini yiyorsun zalimin kızı! E,dinlesen öpüp başıma koyacağım fakat ne tavsiye versem olmaz diyorsun!" dediğinde onu gerçekten kızdırdığımı fark ettim. Zerre huzur vermiyor olsam da bu yine de en yakın arkadaşın görevi değil miydi?
Hem Bartu'yla konserden önce konuşmak istiyordum. Belki bir umut diye düşünerek birden masasına doğru yöneldim. Yöneldim ki lavabodan çıkan sarışın kıza çarpmam ile tökezlemem bir oldu. "Önüne baksana!"diye bağırdı. Oldukça güzel olmasına karşın çok gıcık ve yapmacık biri olduğu belliydi. "Üzgünüm." dedim ayağına basarak. Kız huysuzlanarak yürümeye başladı daha sonra. Bende Bartu'nun masasına doğru salınışıma devam ediyordum ki o sarışın kız birden Bartu'nun masasına oturdu. O sırada ne yapacağımı bilemeyip yön değiştirdim. Başka bir yere gidiyormuşum gibi yapsam bile Bartu'nun da sarı çiyanın da bu basit numarayı yemediğinden adım gibi emindim.Başak'ın yanına gittiğimde kızı süzmeye başladım. Sapsarı beline kadar uzanan saçları vardı. "Saçları çok güzelmiş!" dedim sinirle. Başak koluma vurup "Yok yok! Çakma sarışın bu belli! Hem kaynak baksana kırıklara ayyy!" diye bağırdı. Başak'ın beni teselli etmeye çalıştığının farkındaydım. Çünkü kızın saçlarının yapay olmadığı belliydi.

"Yakışıyorlar aslında." diye mırıldandım. Başak beni teselli etmeye devam edecekti, belli. "Ne demek yakışıyorlar? Her sarı saçlı olan bir tane kapacaksa vay halimize! Kız dediğin azıcık basenli olur,azıcık popo olur,ne bu böyle sıfır beden olacağım diye safinaz olmuş bu! Pabucumun minnağı!" dediğinde ağlamamak için gözümü duvardaki şoförler odasının saatine kitlemiştim. Başak da halimi fark etmiş olacak, "Kesin kuzeni falandır o kız. Boşuna üzme kendini."
"İyi de bu kaçıncı kuzeni? Sürekli farklı kızlarla beraber?"

Kafeden çıkmak için ayağa kalktım. Bir yandan da söz geçiremediğim  gözyaşlarımı dizginlemeye çalışıyordum. Zoraki makyajım da akmaya başlamıştı. Kendimi kuaföre attığımda Bartu bize doğru bakıyordu.

GÜNEŞ

Servise bindik ve konser alanına doğru yola çıktık. Ada yarım saat içinde harap olmuştu. Bartu'ya çok kızgındım. Başak ile düşünüp  Bartu ile konuşma kararı bile almıştık fakat Ada itiraz etmişti. Bu çok saçma! Birine aşık olmak çok saçma! Ben asla böyle biri olmayacağım. Erkekler eğlenilmek içindir!

Konsere geldiğimizde heyecandan dilim tutulmuştu. O sırada annem aradı. Telefonu kapatmayı tercih ettim çünkü çok ses vardı. Ona yalan söylediğim için de pişman değildim. Burada çok eğleniyordum.

KeşkeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin